Her gün bir başlangıç çizgisi

Sayın seyirciler! Gün geçmiyor ki ülkemizde bir çılgınlık, bir deli fişeklik, bir fevkaladelik yaşanmasın. Ekonomik durumu, politik görüşü, cinsiyeti, ünsiyeti, cibilliyeti ne olursa olsun her kesimden vatandaşımız herkesi dumura uğratacak davranışlarda ve söylemlerde bulunuyor...

Bugün malumunuz seçim yasakları falan var. Seçimle geçim arasındaki kafiyenin ne kadar bonkör olduğunu söylemek bile sıkıntı yaratabilir. Ben tabii bunu edebi açıdan ele aldığım için yasak saylanmaz. (Gene de birkaç iç çamaşırı, yastık kılıfı, su ısıtıcısı, eşofman, sigara, kazak, içlik falandan oluşan acil durum çantamı kapının yanına koydum ne olur ne olmaz.) Dolayısıyla müsaadenizle nüktedan bir okurumun bana attığı pası değerlendirmek istiyorum.

………….

Sayın seyirciler! Gün geçmiyor ki ülkemizde bir çılgınlık, bir deli fişeklik, bir fevkaladelik yaşanmasın. Ekonomik durumu, politik görüşü, cinsiyeti, ünsiyeti, cibilliyeti ne olursa olsun her kesimden vatandaşımız herkesi dumura uğratacak davranışlarda ve söylemlerde bulunuyor. Bu hafta yine bizi hayretlere gark eden bir demece maruz kaldık. Demecin faili bir dönem ünlü olan ve sanırım kendisini hala öyle zanneden bir sanatçımız: Yusuf Güney. Bazılarınızın “kimdi o yahu?” dediğini duyar gibi oluyorum ve esefle kınıyorum. Adam ilgi çekmek için her türlü yola başvurmakla kalmayıp kendi öngörüleriyle NASA’dan bir-iki değil, bir hayli adım önde olduğunu söyleyecek kadar aklı başında, zihni yerinde bir kişi. Astral seyahatlere çıkmalar mı dersin, Mars’ta göl bulmalar mı, Ayın karanlık yüzünde uzaylıların kurduğu askeri üstleri ifşa etmeler mi, neler neler. Maalesef 26 Mart’ta gazeteniz Gerçek Gündem tüm bunları yok sayıp değerli sanatçımızın Andromeda’da yaşayan sevgilisini başlığa taşımış. Halbuki kendisi magazin bölümünde değil, bilim bölümünde yer almayı hak ediyor. Uzaya bu kadar hâkim bir sanatçımız hiç olmamıştı. Üstelik kendisini Samanyolu’na hapsetmemiş ve zincirleri kırıp Andromeda’ya taşmış güzide bir kişilik.

Haberi noktasına virgülüne dokunmadan naklediyorum: 39 yaşındaki şarkıcı, aşk sorusu üzerine "Dünya üzerinde sevgilim yok ama Andromeda Galaksi'de Kepler 32-36 DDGC’de bir hatunla beraberim. Kendisi 900 yaşına kadar yaşayabiliyor ve şu an 100 yaşında çok güzel bir kadın, dünyaya göre 18-19 yaşlarında" ifadelerini kullandı.

Tabii bize mutluluk dilemekten başka bir söz söylemek düşmez ama Yusuf kardeşimi bir konuda uyarmak isterim. Eğer sevgilisi yaşamının dokuzda birinde dünyaya göre 18-19 yaşında oluyorsa, bir insanın dünyada ortalama 160-170 yıl yaşaması gerekmekte. Oysa bizler 80-90 yıl yaşasak ne mutlu bize. Acaba sevgilisi ona yeterince dürüst değil mi? Belki de 200 yaşındadır. İşin tehlikeli sulara açılan bir yönü daha var. Sevgilisi doğru söylemiş ise Yusuf civanım dünyaya göre 8-10 yaşlarında biriyle beraber. Bence bu konuya Alper Gezeravcı’nın el atması gerekiyor. Sonuçta aramızda uzay gören tek kişi o. Bir an önce konuyu inceleyip asrın liderimize iletmesi lazım. Zaten dünyanın bilumum yerlerinde hakkımızda binlerce dava varken bir de uzaylılar “sizin sanatçınız bizim reşit olmayan şuncağız sabi sübyanımıza göz dikiyor” diyerek Uzay Mahlukat Hakları Mahkemesi’nde hakkımızda dava dilekçesi vermesin.

Bu arada Yusuf kardeşimin bestelemesi için ona bir şarkı sözü yazmayı düşünüyorum. Ters retrolarıyla sürekli hayatımızı olumsuz etkileyen Satürn’e sitemlerimi yazdığım “Halkalı Kevaşe” adlı bir eserimi onun güvenli ellerine teslim etmeyi planlıyorum. Umarım astral kişiliğiyle veya haberde dile getirdiği çoklu evrende bulunan 5 kişiliğinden en azından biriyle bu projeye eğilir de ülkemiz uzun yıllar dillerden düşmeyecek bir hit şarkıya kavuşur.

……….

Candan Osma, Bugün İçmeyeceğim adlı kitabında kendisinin alkol bağımlılığından nasıl kurtulduğundan bahseder. Her gün uyandığında bir karar verir: Bugün içmeyeceğim. Her gün bir başlangıçtır onun için ve her seferinde kendisi için doğru bir karar vererek kendisiyle ve çevresini saran kişilerle, dünyayla barışır. Kısacası kendini alkole bağlayan bir karar vermiş ama zamanla bu kararının onu gün geçtikte batağa sürüklediğini görüp yeni bir kararla bu gidişatı değiştirmiş.

Bu kitabı neredeyse 15-20 yıl kadar önce okumuştum. Şimdi aklıma gelmesinin sebebi geçenlerde bir arkadaşımın benimle paylaştığı bir olay. Arkadaşım alkolik falan değil, aşık. Uzun süredir birine vurgun amma velakin kız ona fazla iltifat etmiyor. Aynı yerde çalışıyorlar ve kız üst düzey bir yöneticiyle beraber. Tamam evli, nişanlı değiller ama gene de ortada bir ilişki var. Başlarda bu yönetici kıza çok güzel davranıp onu yere göğe koyamazken zamanla işler tersine dönüyor. Adam ceberrut birine dönüşüyor. Astığı astık kestiği kestik. Bir de üstüne kız işyerinde tam yükselecekken kızın önünü kesiyor durmadan. Arkadaşıma göre, bu yönetici olan zat, kızın kendiyle denk duruma gelmesi durumunda onu terk edeceğinden endişe ediyor. Kıza sürekli birtakım zor işler veriyor ve yıpratıyor. Bizim arkadaş arada bir kızı yoklamıyor değil. Ona en azından ilişkilerine bir ara vermelerini nasihat ediyor. “Baksana ne hale geldin, görmüyor musun, bu ilişki devam ettiği sürece gün yüzü göremeyeceksin” diyor ama nafile. Kızın durumu celladına aşık bir idam mahkûmu gibi, mumun etrafında dönüp dönüp sonunda o alevle yanıp tutuşacak bir pervane gibi.

Uzun süredir devam eden bu durumda geçenlerde bir gelişme oldu. Arkadaşım heyecanla arayıp kızın onunla bir kahve içmeyi kabul ettiğini söyledi. Adamdan ayrılmayı düşünmüyormuş ve sadece bir kahve içeceklermiş. Arkadaşım yine de bunun bir başlangıç olabileceğini söyledi, tereddütlü ama ümitvar bir sesle. Ben de ona hatırımda kalan bir anıyı anlattım.

Benim üniversite öğrenciliğim zamanında arada bir başka okullara gizlice girip alanında isim yapmış hocaların derslerini izlerdik. Bunlardan bir profesör Cuma günleri dersinin bir bölümünü öğrencilerle sohbete ayırırdı. Bu bölümde ders dışında birçok soru gelirdi kendisine ve o kıvrak zekasıyla yanıtlar verirdi. Bir defasında bir öğrenci “Hocam sizin zamanınızda erkekler neden kadınların ellerini öperlerdi?” diye sormuştu. “Evladım bir yerden başlamak lazım, değil mi?” diye yanıtlamıştı hoca.

Tamam, niyet öyle olmasa da cinsiyetçi bir söz gibi gelebilir ama doğruya doğru, bir şeyde ilerlenecekse, bir şeyler değişecekse bir yerden başlamak lazım. Her sabah yeni bir başlangıca uyanır insan, tıpkı yarın sabah uyanacağımız gibi.