Hasssssssasiyet

Serbestlik, konuşma hakkı falan gibi büyük laflar etmeme rağmen içimde iğrenç, tırsak bir sansürcü barındırıyorum. Yani öyle kafama göre her istediğimi yazmıyorum. Daha doğrusu yazıyorum ama sonra siliyorum.

Hasssssssasiyet - Resim : 1

Madem her şeyi açık açık konuşacağız, benim de bazı itiraflarım olacak. Öncelikle çok yakışıklı olmama rağmen doğruyu söylemek gerekirse Brad Pitt, Kıvanç Tatlıtuğ, George Clooney seviyesinde değilim. Benimki daha çok Hulusi Kentmen, Danny DeVito, Münir Özkul seviyesi. İkinci itirafım ise daha da acı. Serbestlik, konuşma hakkı falan gibi büyük laflar etmeme rağmen içimde iğrenç, tırsak bir sansürcü barındırıyorum. Yani öyle kafama göre her istediğimi yazmıyorum. Daha doğrusu yazıyorum ama sonra siliyorum.

Eskiden böyle değildim. Geniş omuzlu, buğday tenli, atletik, yeşil gözlü, inci gibi dişlere sahip, kumral biriydim. Sonra ne olduysa birden değiştim. Bu değişimin benim doğumuma rast gelmesi bir şanssızlık tabii. Diğer konuda ise değişim zamana yayıldı. İçinde birçok tatsızlık barındıran deneyimlerin sonunda aklıma gelen her şeyi, her an, her yerde, herkese karşı dile getirmemenin benim için daha doğru olduğuna karar verdim. Bu karar noktasına gelene kadar birkaç kırık, bir hayli morluk ve bir dolu utanç kattım macera dolu sohbetlerime.

Bu aralar bir eğitim serisi üzerine çalışıyorum. Bu programı kendim sunacağımı düşünerek her slayt için kendime konuşmacı notları yazıyorum. Yazarken sıklıkla zamanında yaşadıklarım geliyor aklıma.

Çalışma hayatım boyunca belki de gereğinden fazla sunum yaptım. Farklı dinleyici gruplarına, farklı mekanlarda, birbiriyle alakasız konularda, bazen ciddi, bazen şakayla karışık bir sürü sunum. Bu aralar dinlediğim hemen her sunum bir stand-up gösterisini andırıyor. Bu stand-up gösterilerine ben “ayaküstü gırgır” veya “ayaküstü mizah” adını daha çok yakıştırıyorum. Sonuçta bir derdin var ve birtakım şakalarla mesajını karşıya iletiyorsun. Yıllarca ben de bu minvalde sunumlarıma şakalar kattım ve defalarca ağzımın payını aldım. Neden? Çünkü herkesin hassasiyeti var. Özellikle cennet vatanımızda hassasiyetten daha bol bir ürün yetişmiyor. Üstelik bu hassasiyetler zamanla “kırmızı çizgiye” ve ötesinde “kavga nedenine” dönüşebiliyor. Tabii bu durum insanı konuşamaz hale getiriyor. Nereye bassan patlayacak bir mayın var.

Peki patavatsız ve bu tür hassasiyetlerden bihaber bir kişi sunum yapacak olsa hangi mayınlara basabilir? Bu sorunun yanıtını bulmak için bir liste yaptım. Kendi deneyimlerime, duyduklarıma, okuduklarıma bir parça da kendi hayal gücümü ekleyip kısa konuşmalar kurdum kafamda.

Cinsiyet rolleri: “İyi Akşamlar! Gördüğüm kadarıyla birçok hanım katılımcımız var. Çok memnun oldum. Çocuk bakmak, evi temizlemek, yemek yapmak, çamaşır, bulaşık gibi onca işlerinin arasında üstelik kadın başına bir akşam vakti buraya gelmeleri beni ziyadesiyle onurlandırdı.”

Din: “Hazır konumuz toplumdaki ayrışmalardan açılmışken aklıma bir fıkra geldi. Genç bir adam 10 katlı bir binanın tepesinden kendini atarak intihar etmek üzere. Bunu gören hayır sahibi biri de dama çıkıp adamla konuşmaya başlamış:

- Yapma kardeşim!

- Yaşamın anlamı yok. Kimse beni sevmiyor.

- Olur mu? En başta Allah seviyor? Allah’a inanıyorsun değil mi?

- Evet

- Müslüman mısın, kardeşim?

- Evet.

- Ben de. Sünni misin, Alevi mi?

- Sünni.

- Aaa ben de!

- Hanefi mi, Şafi mi, Maliki mi yoksa Hanbeli mi?

- Hanefi.

- Aaaa ben de! Hangi tarikat?

- Nakşibendi.

- Yok artık! Ben de! Hangi cemaat?

- Zilan.

Bunun üzerine yardıma giden adam doğrulup genci yanına gitmiş ve sırtına bir tekme atarak adamı aşağı atmış. Ardından da “Geber kafir!” diye bağırmış.”

Irk: “Benim için, affedersin, Ermeni bile dediler”

Politika: “Grafikte görüldüğü üzere anketlerden çıkan sonuç sağ politikaların kabul görmediği yönünde; daha da ötesi milliyetçilik resmen yerle bir olmuş vaziyette.”

Kültürel Farklılık: “Beni cennetten bir köşe olan Konya’ya davet eden …….. Bey’in şerefine kadeh kaldırmak istiyorum.”

Gelir: “Aramızda istakoz yememiş yoktur sanırım.”

Eşcinsel Hakları: “Sosyal sorumluluk programı çerçevesinde, tıpkı özürlülere uygulandığı gibi her departmanda bir eşcinsele kontenjan açmak şirketimizin halkla ilişkileri açısından faydalı olacaktır.”

Şişmanlık: “Ön sıradaki hamile hanımefendinin bir sorusu var sanırım. Pardon, ben yanlış görmüşüm.”

Yaş: “Genç kuşağın bir temsilcisi olarak bunları söylemem size garip gelebilir ama…….”

Göçmenler: “Bu senenin verilerine baktığımızda karlılık oranımızın iki katına çıktığını görüyoruz. Bu tabii ki işe soktuğumuz göçmenler sayesinde oldu. Keşke kaçak çıkmasalardı.”

Uyuşturucu: “Açık söylemek gerekirse, uyuşturucu kullanım yaşının 11’e düşmesi kaygı verici. Bu çocuklara ne oluyor? 3-4 sene bekleseler ne olur?”

Eğitim: “Eğitim reformu üzerine bizim önerimiz eğitim reformuna daha ihtiyaç olmadığıdır. Yeterince İmam Hatip açıldı zaten.”

İklim Değişikliği: “Toplantı arasında salonun sıcaklığından şikâyet eden katılımcılarımız için bina yönetiminden klimaları tam güç çalıştırmalarını rica ettim. Umarım herkes çıkışta yakalanacağımız asit yağmuru için önlemini almıştır.”

Konuşma Hakkı: “Gördüğüm kadarıyla, demokrasi konusunda söz almak isteyen çok katılımcımız var. Maalesef, programın akışına bağlı almak zorundayım. Dolayısıyla, bir sonraki konuya geçiyorum.”

Bunlar ve akıl sağlığı, silah kullanımı, kürtaj, aşı, terör, hayvan hakları, sosyal adalet, giyim tarzı, azınlık hakları, namus gibi rahatça konuşamayacağımız bir sürü konu var. Diken üstünde bir toplum olduk. Elimizi nereye atsak, batıyor. Hiçbir konuda dibine kadar ama karşılıklı saygıyı koruyarak konuşamaz hale geldik. Sadece konuştuklarımızla değil konuşmadıklarımızla da yaftalanıyoruz. Misal, Ajda Pekkan’dan bahsediyorum; neden Sezen Aksu’dan da söz etmediğim soruluyor.

Yakında hassasiyetlerimiz sayesinde kimse, bırak şaka yapmayı konuşamayacak bile. Eften püften konularda suya sabuna dokunmayan sözler sarf edeceğiz birbirimize. Lügatimiz daralacak, dilimiz pas tutacak.

Vasatın diktatörlüğünde yeni bir güne uyanmak istemeyenler! Konuşun, dokunun, tartışın! Aksi halde tabularımız tabutlarımız olacak.