İngiltere aslında sizin bildiğiniz gibi değil

Kısacası, “O eski halinden, eser yok şimdi”. Şimdi ne kelime, son yirmi – otuz yıldır yok. Peki halen neden dünyanın sayılı, sözü geçen, prestijli, falan, filan ülkelerinden biri olarak anılıyor? Dünyanın en güçlü, başat ülkeleri arasında neden İngiltere de sayılıyor?

Gerçek ile düzmecenin, nesnellikle çarpıtmanın arasındaki sınır bulanıklaştıkça, bir sürü illüzyon hayatımıza, hayatlarımıza, dünyamıza daha çok hükmetmeye başladı. “Gerçek” işimize gelmedikçe, algılarımızı, duygu ve inançlarımıza tutsak ederek birtakım “malumatlara” rehin verdik.

Asaf’ın “Öyle bir yalana inandır ki, ömrümce sürsün doğruluğu” sözünde belirttiği yalan - yalan demesek bile uydurma – doğduğumuz andan itibaren sistematik olarak her türlü kanaldan pompalanmaya başladı. Bizler Truman Show’un figüranları olarak gerçekle bağımızı son sürat kopartırken, arada bir rast geldiğimiz hakikatten de rahatsız olmaya başladık. Hormonlu, enjekte edilmiş kokularla zihnimize dolan ve gıda boyalarıyla renklendirilmiş meyvelere alışmış bünyemiz organik, eciş bücüş ve biraz daha az tadı olan meyveye tu kaka yapar hale geldi. Hakikatten kaçamayacağımız durumlar için bile savunma mekanizmamız hazır: İnkâr, kızgınlık ve karşı saldırı.

Bu durum sadece kişisel bazda ilerlemiyor. Bazen “zannettiğimiz” ya da bize “zannettirilen” olgular etrafımıza ve geniş toplumsal kitlelere yayılıyor ve yayılmakla kalmıyor, hayatımızda hiç gitmeyen yatılı misafirler olarak içimize nüfuz ediyor.

xxxxxxxxxxxxxxx

On iki yıldır İngiltere’de yaşıyorum. Buraya yerleşmeden önce ve hatta yerleştikten bir süre sonraya kadar İngiltere ve İngilizler hakkında bir kanım, bir ön kabulüm ve hatta öldürseler değişmeyecek inanışlarım vardı…

Malum, İngiltere bir süredir özellikle seküler (Laik demiyorum, bak! Şaka tabii, onu da derim, lafı mı olur.) Türkler arasında çok revaçta. Oysaki durum dışardan göründüğü gibi değil. Madem göç fikri kaçınılmaz, ben de size “gelince şok olmamanız için” bir kılavuz hazırladım.

İngiltere ve/veya İngiliz dendi mi aklınıza neler geliyor? Gözünüzde neler canlanıyor? Bunlarla ilgili genel geçer ön kabullere ve sembollere bakalım:

Kraliçe: Öldü. Yerine oğlu Charles geçti. Kimse Charles’ı sevmiyor. O da üzerinde annesinin resmi olan paralara bakıp kendi kendine hırs yapıyor.

Queen: Freddie Mercury öldü. Efsane yok oldu demesek de grup artık eskisinin çok altında bir kitleye çalıyor.

Beatles: John ve George öldü. Zaten elli yıldan fazla süredir böyle bir grup yok.

Futbol: Ülke en son uluslararası bir kupayı 1966’da kazandı. Burada klasik bir espri var: Sallama çay poşetiyle milli takım arasındaki fark nedir? Çay poşeti kupada daha fazla kalır.

Çay: Arkadaşlar, İngiltere’de çay yetişmiyor. İngiliz çayı diye kakalanan şey Hint ve Seylan çayı.

“Üzerinde güneş batmayan imparatorluk”: Hangi birini düzelteyim? Adamlar imparatorluk değil. Zaten işgal ettikleri, eziyet ettikleri, her türlü kaynağını sömürdükleri ülkeler tek tek özgürlüklerini elde ettiler. Geriye “üzerinde yağmur dinmeyen bir ada” kaldı.

Siyah taksiler: Herkes Uber kullanıyor.

Viski: Hocam, o İskoç. Sakın karıştırma, adamlar çok kızar. Zaten şakadan anlamıyorlar.

Avrupa ülkesi: Adamların Avrupa (kıta Avrupa’sı) ile ne yaşam kültürü ne de yapısal açıdan ortak yönü var. Zaten Brexit’le de bu ayrılığı taçlandırdılar.

Üç Aslan: İngilizlerin armalarına taktıkları bir sembol. Sorun şu ki adada aslan yok. Yetişmiyor ve hiç yetişmemiş.

Tutarlı ve saygın politika: Boris Johnson diyorum ve başka bir şey söylemiyorum.

Kırmızı otobüs / kırmızı telefon kulübesi: Sadece ve sadece Londra için geçerli. Öte yandan, ülkenin yüzde doksanında bunları bulmak imkânsız.

“Adamlar sistematik ve organize”: NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) akıl almaz derecede kaotik ve kötü. Acil servislerde bekleme süresi ortalama dört ila altı saat arası ve bu kurum her yıl milyarlarca pound yiyor. COVID döneminde Avrupa’nın en fazla can kaybı veren ülkesi. Bankacılık sistemi ise Orta Çağ’dan kalma. Daha ne diyeyim?

Melon şapka: Numune olsun diye bile bulamazsınız sokakta.

Zengin: İngilizler için uzun süredir deniz bitti. Ekonomilerini düze çıkartmak ve sistem sorunlarını çözmek için yaklaşık iki trilyon pounda ihtiyaçları olduğu resmi olarak belirtildi.

Eğitimli halk: Efendim??? İngiliz üniversitelerinin kontenjanlarının yüzde elliden fazlası yabancı öğrenciler tarafından dolduruluyor. Kalanların yüzde otuzu mezun olmuyor. Geriye sadece nüfusun yüzde ikisi kalıyor. Hadi abartalım, yüzde yedi – sekiz olsun. Ortada geniş, yaygın ve kaliteli eğitim almış bir kitleye rastlanmıyor.

Kilt (Etek): O da İskoç

Gayda: O da…

Britanyalı: İngiltere’de Anglo Sakson bir ırk olduğu iddiası gerçek ise İngilizler’in aslında Alman ırkından olması gerekir. Zamanında burayı işgal eden Sakson ve Anglosların bugünkü Almanya’dan neşet ettiği malum. Anglos’un toprağı (Angloland – England) asıl olarak Almanya. Britanyalı dediğimiz ise aslında Briton, Kelt ve Gaelic toplulukları olup adada yaşanan birçok işgal, katliam ve savaştan arta kalan azınlık. Bu azınlıkların “çoğaldığı” yer ise Galler ve biraz da İskoçya. Bu arada, İngilizce Fransızcadan çok yapı ve kelime kökleri bakımından Almancaya daha yakın. Kısacası, ben ne zaman “Sizin kraliçeniz aslında Alman” desem bir itirazla karşılaşmadım.

Özgürlük: Ne yalan söyleyeyim, politikacılara küfretmek, Charles’ı aşağılamak falan serbest. Öte yandan, özgürlük dendi mi insanın aklına İngilizlerin İskoçya, İrlanda, Hindistan ve bilumum diğer coğrafyalarda (Ortadoğu, Uzakdoğu, Afrika, vs.) yaptıkları geliyor. Özgürlükçü İngiltere denince bana bir gülme geliyor.

Holiganlık: En son yirmi küsür sene önce yaşanan olaylardan sonra İngilizler topluluk halinde birbirlerini ve diğer ülke taraftarlarını dövmekten vazgeçtiler. Arada bir bu “ruhu” canlandırmaya çalışıyorlar ama cezalar çok yüksek.

Kısacası, “O eski halinden, eser yok şimdi”. Şimdi ne kelime, son yirmi – otuz yıldır yok. Peki halen neden dünyanın sayılı, sözü geçen, prestijli, falan, filan ülkelerinden biri olarak anılıyor? Dünyanın en güçlü, başat ülkeleri arasında neden İngiltere de sayılıyor?

Yanıt basit: İllüzyon… Ve kimse gerçekle ilgilenmiyor. İngiliz bu işi iyi biliyor.

Not: İngilizcede en çok kullanılan ve dünyada en yaygın sözcük Fuck. Bu sözcüğün kökü bile Germanik (Almanca ficken, Hollandaca fokken). Yahu bunu bari kendiniz bulsaydınız!

Etiketler
İngiltere Futbol Kraliçe Elizabeth Londra