Boşuna çekilmedi bunca acılar

Bunca yıl bu alana yatırım yapmış nice hükümetlerimiz, terör gruplarımız, katillerimiz, derin devletçilerimiz, yobazlarımız, faşistlerimiz, mafya babalarımız varken ülkemiz karanlık turizme bile çağ atlatarak zifiri turizm sektörünü dünyaya armağan edebilir.

Gözün aydın Türkiyem! Ekonomik darboğazı aşmanın yolunu buldum. Bunun için sizlerden herhangi bir çabaya girmenizi, sabır göstermenizi, daha çok çalışmanızı, daha uzun süre çile çekmenizi de talep etmiyorum. Ülkemizde bolca bulunduğu söylenen ama heyhat dış minnak ülkeler tarafından bin bir türlü kirli oyunlarla çıkarmamız engellenen bor madeninden veya eski tip yazıcıdan çıkan sigorta poliçesinin basılma sesine meftun olan sabık bakanımızın iddia ettiği şırıl şırıl akacak olan petrolden veyahut parsel parsel İ nokta Melih beyefendinin gururla haber verdiği 6 milyar dolarlık jelibon rezervinden bahsetmiyorum. Son dönemlerde iyice palazlanan bir sektörün doğal lideri olan cennet vatanımız, özellikle son 40-50 yılda bu sektöre yaptığı yatırımların nihayet meyvesini alabilir. Bahsettiğim sektör Karanlık Turizm.

Bundan çok seneler önce çalıştığım şirket iş ortaklarına bir gezi düzenliyordu. Almanca bildiğim için herhalde ben de geziye dahil oldum. Nikaragua’nın balta girmemiş ormanlarında ilerlerken birden karşımıza o güne dek görmediğimiz türden uzun bir yılan çıktı… Bu son cümleyi ciddiye alıp Nikaragua ve Almanca bilmek arasında bir an olsun bağlantı kurmaya çalışan varsa alınırım, üzülürüm. Cümleyi araya fragman olarak koymuştum, konuyla alakası yok. Evet efendim, Almanya’da bizim sektörle veya bizim firmayla ilgili fevkalade ötesi bir şeyler vardı ve iş ortaklarımızı etkileyip ne kadar da büyük firmayız diyerek böbürlenmek için onları topluca acı vatana götürdük. Münih’teki faaliyetten sonra da hep birlikte otobüslere doluşup toplama kampına gittik. Şansımıza olay 1940’larda geçmiyordu. Dachau toplama kampındaki gezimiz tam anlamıyla iç karartıcı ama bir o kadar da zihin açıcıydı. “Bir Daha Asla!” yaka rozetlerimizi takıp Alman rehberimiz eşliğinde dolaşırken bir yatakhanede durduk. Anlaşılan ziyaretin sonuna gelmiştik ama benim gözüm bir ranzanın kenarına kazınmış Gerda ismine takılı kalmıştı. Aklımdaki tek soru şuydu: Ölen 41.500 kişiden birinin ismine mi bakıyorum? O sırada rehberimiz sorusu olan var mı, diye sordu. Bizim gruptan bir arkadaş soru sormaya başladı. Ben de haliyle tercüme ediyorum.

- Siz Alman ulusu olarak gerçekten onurlu, çalışkan, disiplinli ve gururlu bir ulussunuz. 2. Dünya Savaşı’nda tamamen yıkılmış bir ülkeden 20-25 yılda bir dünya devi yarattınız. Sanatta, sporda, bilimde ve her alanda başarılı oldunuz.

Benim bir gözüm Gerda’nın kazılı isminde, sinirim bozuk bir şekilde tercüme etmeyi kesip arkadaşa sertçe müdahale ettim.

- Hocam, sen neyin yalakalığını yapıyorsun? Manyak mısın?

Arkadaş hafifçe gülümseyerek “İyice yağlamadan girmez” diye fısıldadı ve devam etti.

- Durum böyleyken, bizlere burayı gezdirirken utanmıyor musunuz? Aynada kendi yüzünüze nasıl bakabiliyorsunuz?

Rehber hanım önce bir yutkundu ve hafifçe boğazını temizledi.

- Çok haklısınız beyefendi. Utanıyoruz. Öte yandan, bunu yapmak bizim için bir görev, bir borç. Utancımızı sergiliyoruz ki başkaları utanmasın, utanacak şeyler yapmasın.

Aslında Karanlık Turizm veya Kara Turizm diye adlandırılan bu kavram çok yeni değil ama özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren bir hayli yaygınlaştı. Dünyada yaşanan trajedi sayısı arttıkça daha da geniş alanlara yayıldı. Tanımı itibariyle, ölüm, ıstırap, talihsizlik veya korkunç olayların yaşandığı, gerçek veya yeniden yaratılmış yerleri ziyaret etmeyi içeren turizm türü olan Karanlık Turizm, insanların kendileriyle yüzleşmelerini sağlayan bir dal. Aslında savaş yerleri, felaketler, ölüm ve vahşet her zaman insanları büyülemiş ve ziyaretlere konu olmuştur. İnsanlar uzun zamandır, kasıtlı olarak veya başka bir şekilde, ölüm, ıstırap, şiddet veya felaketle bağlantılı sitelere, turistik mekanlara veya olaylara ilgi gösteriyorlar.

Bunların başlıcalarından yine bir toplama kampı olan Auschwitz her yıl ziyaretçi akınına uğruyor. Son yıllarda yıllık ziyaretçi sayısı iki buçuk milyona ulaştı. Savaştan önce Ukrayna’daki Çernobil ve yanındaki Pirinyat şehri yine en çok ziyaret edilen yerlerden. Liste uzun ama Hiroşima, Alcatraz hapishanesi, Fransa’daki Catacombs, İzlanda’da patlayan Eyjafjallajökull yanardağı bu sektörün ekmeğini yiyen başlıca turizm destinasyonları. New York’ta John Lennon’ın vurulduğu noktaya gidip çiçek bırakanların sayısının milyonlara ulaştığı bir dünyada yaşıyoruz.

İşte bu noktada, yeterince kaynağı bulunan linçsever, katliamperver ve bir o kadar da bu alanda azimkar memleketimizin devreye girmesi gerekiyor. Bunca yıl bu alana yatırım yapmış nice hükümetlerimiz, terör gruplarımız, katillerimiz, derin devletçilerimiz, yobazlarımız, faşistlerimiz, mafya babalarımız varken ülkemiz karanlık turizme bile çağ atlatarak zifiri turizm sektörünü dünyaya armağan edebilir.

Aklıma ilk gelen Diyarbakır Cezaevi, Van Zilan deresi, Sinop Cezaevi, Erzincan Zini gediği, Sivas Madımak Oteli, Van Özalp, Hrant Dink’in evinin önü, Ankara Garı, Yassıada, Ankara Bahçelievler, Gezi Parkı, Ankara Karlı Sokak, İstanbul Taksim Meydanı, Ümraniye, Ankara Balgat, Erzincan Başbağlar, Kahramanmaraş, Sivas Ali Baba Mahallesi, Tunceli, Van Sündüs, Hakkari İkiyaka köyü, Ankara Piyangotepe, Şırnak’ın dört bir yanı artı özellikle Uludere, Adana Yapı Meslek Lisesi, Çorum, Diyarbakır Lice, Beyazıt Meydanı, 6-7 Eylül olaylarının geçtiği bilumum mevkiler, Hakkari Çukurca, Hatay Reyhanlı, Siirt Karageçit köyü, Batman, Diyarbakır, Malatya Zirve Yayınevi, Mardin Efeler mezrası ve Pınarcık, İstanbul Gazi Mahallesi, Mardin Bilge Köyü, Bingöl Solhan, Muş Altınova, Siirt Derince, Urfa Suruç, Diyarbakır Dürümlü, İstanbul Reina gibi bir sürü turizm mekanını hemen devreye sokabiliriz.

Yalnız tek bir şeye ihtiyaç var. Dachau’daki rehber gibilerini bulmak lazım. İnkâr etmeyen ve utanan…

Etiketler
Turizm Ekonomik kriz Almanya