Bizim kazan doğurmuyor, hocam

Dış minnaklar sürekli AKP’ye “operasyon düzenliyorlar”, medyada sürekli CHP’nin önü kesiliyor ve haklarında yalan haber yapılıyor, DEM nereyi kazansa kayyum atanıyor ve üyeleri tutuklanıyor, İyi Parti zaten CHP tarafından kazıklandı, TİP’e baskı uygulanıyor.

Bizim kazan doğurmuyor, hocam - Resim : 1

Neşeli bir günün ardından, güneşin batmaya yüz tuttuğu, gündüzün geceye kavuştuğu anlarda “Ben hiç ölmeyeceğim, biliyorsun değil mi bunu?” dedi kelebek.

Sizlere kötü bir haberim var. Hepimiz öleceğiz ve birbirimize bulaştırdığımız yalnızlık sona erecek bir gün. İşte o gün, bu dünyada, birilerinin hayatında ne kadar kalıcı olacağımızı bilmiyor olacağız. Kimileri özlemle, kimileri şükranla veya minnetle anarken bizi, kimilerinin bize olan sevgisizliği veya nefreti halen devam ediyor olacak. Ne yaparsak yapalım sadece sevgiyle anılmayacağız, tabii eğer anılacaksak.

Böyle karamsar bir giriş yaptığım için özür dilerim ama kendimi durduramadım. Uzunca bir süredir yaklaşan seçimlere dair haberleri, demeçleri, adayların verdiği röportajları falan izliyorum. Herkes haklı, herkes doğrusunu biliyor, herkes takdir bekliyor, sevilmek istiyor, seçilmek istiyor, kendini bu vatana hizmet etmek için paralıyor ve tüm bunların üstüne herkes aynı anda mağdur.

Bu seçim kampanyalarında öne çıkan bazı isimler oldu. Sadece onları sıralasam söylemek istediğim anlaşılacak:

Ekrem İmamoğlu: Mağdur çünkü iddiasına göre AKP onun hizmet vermesini engelliyor ve tüm gücüyle ona yükleniyor.

Murat Kurum: Mağdur çünkü iddiasına göre tüm metroları AKP başlatmasına rağmen İmamoğlu onların projelerinin üstüne konuyor.

Lütfü Savaş: Mağdur çünkü iddiasına göre depremde elini kolunu bağladılar ve yaptıklarını görmezden geldiler, üstüne üstlük depremin tüm faturası ona kesildi.

Gökhan Zan: Mağdur çünkü iddiasına göre ona kumpas kurdular ve itibarını zedelediler.

Mansur Yavaş: Mağdur çünkü iddiasına göre özellikle İyi Parti ve AKP’nin aslı astarı olmayan suçlamalarına maruz kaldı.

Turgut Altınok: Mağdur çünkü iddiasına göre mülk Allah’ın olmasına rağmen hesabı kendisinden soruluyor.

Bunların yanısıra yıllardır sürüp giden mağduriyetler var. Dış minnaklar sürekli AKP’ye “operasyon düzenliyorlar”, medyada sürekli CHP’nin önü kesiliyor ve haklarında yalan haber yapılıyor, DEM nereyi kazansa kayyum atanıyor ve üyeleri tutuklanıyor, İyi Parti zaten CHP tarafından kazıklandı, TİP’e baskı uygulanıyor, MHP sürekli birtakım vatan hainlerinin hedefinde, vesaire, vesaire…

Şimdi, belli bir mesafeden bakınca sadece üzülüyorum bu lider olamamış başkan arkadaşlara… Mağdur da olsan, mağrur da olsan bir gün göçüp gideceksin ve arkanda farklı farklı duygular besleyen insanlar bırakacaksın. Herkes seni sevmeyecek. Düşün Atatürk’ten nefret eden var bu ülkede! Bu neyin kavgası, bu neyin canhıraş itiş kakışı? Bu hırsı, bu kendi kendini doldurup sağa sola sataşmayı kalan şuncacık hayatında daha da neye ulaşmak için, daha da ne elde etmek için yapıyorsun? Ne istediklerini görüyor, anlıyor ve fakat anlam veremiyorum ve hatta saygı duymuyorum. Hepsi şimdilik birbirinden farklı gibi görünse de yakında ikiz kadar benzeyecek bilumum zat-ı şahaneyi seyretmekten bıktım.

Uzaktan bakınca benim gördüğüm şu: Herkes güçlü olmak istiyor ve kendince bir güç elde edindiğinde açlığı daha da artıyor. Bu gücü korumak veya artırmak için girmeyeceği kılık, yapmayacağı şaklabanlık yok. Tanısan belki arkadaş olacağın kişilerin, politikaya girdiklerinde bir anda dişleri uzuyor. Sonra gelsin tabutlar, gelsin kan emmeler… Oynadıkları bizlerin hayatı, üzerine bahis tutuştukları bizim kaderimiz, üzerinde tepindikleri bizim geleceğimiz…

Olmayacak böyle, bu ülke ve hatta hiçbir ülke birtakım partilerin kurduğu hükümetlerle, yönettiği belediyelerle bir yere varamayacak. Sivil kavramını yeniden tartışmamız gerekiyor bence. Politik bir partiye dahil olan kimse sivil değildir bana göre. (Politik fikirlerden veya kendini bir ideolojiye ait hissetmekten bahsetmiyorum.) Sivil olan, sırtını bir yere, bir kuruma veya bir partiye değil, bizzat halka dayayandır. Eğer bir ülkeye hizmet verecekse, halk dışında kimseye bağlılığı olmamalıdır. Zorunluluktan değil gerçekten bağımsız aday olmalıdır.

Olmayacak bir duaya âmin dediğimi biliyorum ama siyasi partiler olmadan da bu ülke yönetilir, hem de çok iyi yönetilir. Ne zaman yetti gari, diyeceğiz?

Neşeli bir günün ardından, güneşin batmaya yüz tuttuğu, gündüzün geceye kavuştuğu anlarda “Ben hiç ölmeyeceğim, biliyorsun değil mi bunu?” dedi kelebek. “Sen dün de aynı şeyi söylememiş miydin?” diye sordum, “Hem sen nasıl hala hayattasın?”. Beni tanımamış gibi baktı. “Biz hiç ölmeyiz, sadece bedenimiz değişir.” dedi.