Demirtaş: Siz söyleyin Allah aşkına, Erdoğan eleştirilere öfkelenmekte haklı mı?

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, deprem sonrası eksikliklere ve hatalara dikkati çekerek "Şimdi siz söyleyin Allah aşkına, Erdoğan eleştirilere öfkelenmekte haklı mı?" diye sordu.

Demirtaş: Siz söyleyin Allah aşkına, Erdoğan eleştirilere öfkelenmekte haklı mı?

Kasım 2016'dan bu yana Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kahramanmaraş merkezli 10 ili vuran depremler sonrası hükümetin 'yapamadıklarını' kayda geçirdi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a eleştirilerde bulundu.

AKP liderinin siyasi hayatı boyunca eleştirileri kaldıramamasıyla bilinen bir lider olduğunu ifade eden Demirtaş, "Yaşanan büyük felaket karşısında ilk eleştirilmesi gereken kişi doğal olarak kendisi olmasına rağmen, kameraların karşısına yine en sert, en öfkeli haliyle çıkıyor" ifadesini kullandı; ardından şunları kaydetti:

"Peki Erdoğan öfkesinde haklı mı? Tüm sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen mi eleştiriliyor? Sadece Erdoğan karşıtlığından mı yapılıyor bu eleştiriler?

Gelin, bu soruların yanıtlarını birlikte arayalım.

DEPREMDEN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER YAPILDI MI?

Doğu Anadolu fay hattının yaratacağı yakın tehlike, yıllardır bilimsel raporlarla ortaya konulmasına rağmen fay hattı üzerindeki yerleşim birimlerinde bulunan yapılar depreme dayanıklı hale getirildi mi?

Hayır, tam aksine ruhsatsız, kaçak tüm yapılar imar aflarıyla yasal hale getirildi. Kamu binaları dahil olmak üzere tek bir binada bile depreme dayanıklılık koşulu aranmadı. Allah’ını seven istediği yeri istediği evi yaptı, yöneticiler de çoğu rüşvet karşılığında bu yapılara ruhsat verdi.

Deprem kuşağındaki yerleşim birimlerinde deprem yardım, ulaşım, iletişim, boşaltma gibi planlar sağlıklı şekilde yapıldı mı?

Yapılmadığını acı acı izliyoruz.

DEPREMDEN SONRA YAPILMASI GEREKENLER YAPILDI MI?

Depremden önce bunlar yapılmadığı için yıkım çok büyük oldu. Peki deprem olduktan sonra yapılması gerekenler yapıldı mı? Ona da detaylıca bakalım.

Erdoğan depremden sonra en geç beş dakika içinde uyandırıldı mı?

Hiç sanmıyorum.

En geç yarım saat içinde ilk durum tespit raporu kendisine sunuldu mu?

Hiç sanmıyorum.

Felaketin büyüklüğünü daha o anda anladı mı?

Hiç sanmıyorum.

Daha 35. dakikada Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile jandarma teşkilatına, birinci seviye alarm talimatı verdi mi?

Vermediğini biliyoruz.

Mesela saraydan çıkıp AFAD merkezine doğru giderken daha 40. dakikada ayırımsız tüm siyasi partilerin, meslek odalarının, işçi ve işveren sendikalarının genel başkanlarının acilen uyandırılıp konferans yoluyla AFAD Koordinasyon Merkezi'ne bağlanmalarını istedi mi?

İstemediğini biliyoruz.

Felaket bölgesi dışında kalan tüm il ve ilçe belediye başkanlarının hemen uyandırılıp tüm ekip ve ekipmanlarıyla yola çıkmaya hazır olmalarını organize etmelerini istedi mi?

İstemediğini biliyoruz.

Diyelim ki bu sırada 45. dakikadayız ve Erdoğan halen AFAD merkezine doğru yolda.

Yurt dışındaki tüm büyükelçiliklerimize ve temsilciliklerimize acil koduyla bulundukları ülkelerin devletlerinden yardım istemeleri talimatı verdi mi?

Vermediğini biliyoruz.

Enerji Bakanı’na, kamu ve özel tüm maden firmalarının çalışanlarının yola çıkmaya hazır olmaları için talimat verdi mi?

Vermediğini biliyoruz.

Ulaştırma Bakanı’na, ülkedeki resmi sivil tüm uçak, helikopter, gemi, tren, TIR, kamyon, vinç, çekici, otobüs ve benzerlerinin deprem bölgesine hizmete hazır hale getirilmesi talimatını verdi mi?

Vermediğini biliyoruz.

İletişim ağının hızla onarılması emrini verdi mi?

Vermediğini biliyoruz.

İçişleri Bakanı’na, deprem bölgesine giden tüm yolların trafiğe açık tutulması, yollardaki hasarların hızla onarılması, yeterli sayıda emniyet biriminin, güvenliği sağlamak için deprem bölgesine hızla gönderilmek üzere hazırlanması için diğer bakanlıklarla ortak çalışması talimatını verdi mi?

Vermediğini biliyoruz.

Farz edelim ki artık 55. dakikadayız ve Erdoğan AFAD merkezine yetişmiş durumda. İlk hasar raporları ulaşmıştır. Tüm bakanlar da birer birer merkeze gelmeye veya konferansla bağlanmaya başlamıştır.

Sağlık Bakanı’ndan hastane, personel, ilaç, hasta ve yaralı taşınması için tüm olanakların seferber edilmesini istemiş midir?

İstemediğini biliyoruz.

Deprem bölgesindeki ilk müdahale ve kurtarma ekipleri enkazlara ulaşmış olmalı. Diğer kentlerdeki sivil ve resmi tüm kurtarma ekipleri depremin vurduğu 10 ile doğru koordineli şekilde yola çıkmış olmalı. AFAD Başkanı’ndan bunların teyidini almış mıdır?

Almadığını biliyoruz.

Dayanışma çağrısı yapan, moral veren ve uyarılar içeren en kapsayıcı, en kucaklayıcı ulusa sesleniş konuşması yapmış mıdır?

Yapmadığını biliyoruz.

Diyelim ki bu esnada üzerinden 70 dakika geçmiş olsun. Depremi hissetmeyen 71 ilde yurttaşların çoğu halen uykudayken devlet tüm gücüyle harekete geçmiş, alarm halindedir.

Deprem bölgesi dışındaki vatandaşlarımız uyandıklarında büyük felaketi ve enkaza müdahale eden on binlerce kamu görevlisi görebilecekti, gördü mü?

Göremedik ne yazık ki.

Eğer ki Erdoğan’ın yaklaşımı bu senaryoda belirttiğim gibi olsaydı sonrasında dayanışma, birlik ve yardımlaşma ruhu da çok daha büyük olacaktı ve binlerce yurttaşımızı daha enkaz altından sağ çıkarmayı başaracaktık.

Halkı için ciğeri yanan bir devlet başkanı, bunları ve çok daha fazlasını yapardı.

PEKİ NELER YAPILDI?

Peki Erdoğan bunları yapmadı da ne yaptı?

Kendi partisinin belediye başkanlarına tek tek telefon etti ama böyle yıkıcı bir depremde en etkili çalışabilecek dört büyükşehir belediyesinin de dahil olduğu tek bir muhalefet belediyesiyle bile konuşmadı.

Halkın karşısına ancak gün ortasında çıktı ve hayatının en öfkeli konuşmalarından birini yaparak muhalefeti suçladı, ayrıştırdı, hakaret ve tehdit etti.

Depremzedelere 10 bin TL ve yeni ev vadetti.

Sosyal medyayı kısıtladı.

OHAL ilan etti.

Yurtları boşaltıp üniversiteleri kapattı.

Birkaç muhalefet liderini, o da sadece telefonla aradı, diğer liderlerle hiç iletişim kurmadı.

Sivil, gönüllü yardımları engelledi.

Şerefsiz dedi, namussuz dedi, soysuz dedi, dedi de dedi…

Şimdi siz söyleyin Allah aşkına, Erdoğan eleştirilere öfkelenmekte haklı mı?

Madem Erdoğan tüm yetkileri kendisinde toplayıp tek adam oldu, tüm yapılması gerekenleri yapması gerekmez miydi? Çünkü bu sistemde hiç kimse Erdoğan’dan talimat almadan harekete geçmiyor.

Şimdi biz Erdoğan’ı sorumlu tutmayalım da kimi tutalım?

Tek adam kendisi olduğuna göre, tüm sorumluluk Erdoğan’dadır. En büyük hesabı da halka vermek zorundadır.

Ve bu, er ya da geç olacaktır."

Etiketler
Selahattin Demirtaş Recep Tayyip Erdoğan Ordu HDP