ABD’de seçimin seyrini değiştiren ölüm!

ABD Covid-19 ve sokak eylemleri gölgesinde 2020 seçimlerine yürürken şok bir ölümle sarsıldı. Birleşik Devletler yüce divan yargıçlarından Ruth Bader Ginsburg 87 yaşında hayatını kaybetti.

Ginsburg’un ölümü yaşı gereği normal olsa da, yaklaşan ABD seçimlerini çokça etkileyecek gibi gözüküyor. Ginsburg liberal Amerikalılar için sembol bir isimdi ama görünen o ki ABD seçimlerine etkisi çok daha büyük olacak.


Yüce divan yargıcı Ruth Bader Ginsburg

Kaos içinde 2020 seçimleri

Ginsburg’un ölümüne gelmeden önce zaten üstünden çok kavga dönecek seçimlerin muhtemel senaryosuna bir göz atalım. Yapılan anketlere göre Biden destekçisi demokratlar Covid-19 yüzünden evlerinden “posta ile” oy kullanmayı tercih ederken cumhuriyetçiler daha çok sandık başında oy kullanacaklar. Bu durumda kullanılan cumhuriyetçi oylar seçim gecesi sayılacakken posta ile gelen demokratların oylarının sayımı belki birkaç hafta bile sürebilecek.

Yani seçim gecesi “Donald Trump %80 oy ile önde” gibi başlıklar görebilirsiniz. Ancak günler geçtikçe Biden’ın oyları yükselecek. Bir seçimin sayımı ne kadar uzarsa hile itirazlarının o kadar artacağına şüphemiz yok. Özellikle seçimin kaderini belirleyecek “değişken eyaletlerde” (swing states) hile itirazlarının büyümesi seçimin sonuçlarını büyük bir belirsizliğe sürükleyecektir. Bu belirsizlik halinde karar verici yapı da tahmin ettiğiniz üzere yüce divan.

ABD siyasetine ilgili biriyseniz Bush ve Al Gore arasındaki 2000 seçimlerindeki tartışmaları hatırlarsınız. Yüce divan, Florida’da oyların sayımında usulsüzlük yapıldığına karar verip seçimi çok küçük bir fark ile Bush lehine sonuçlandırmıştı.

İşte 2020 seçimlerinde de benzer bir durumla karşılaşabiliriz.

Yüce divan dengeleri ne durumda?

Trump geçtiğimiz dört yılda yüce divan ataması konusunda epeyce şanslıydı. Eğer becerebilirse Ginsburg’un yerine yapacağı atama onun üçüncüsü olacak.

1992 yılında Joe Biden baba Bush’a yüce divan yargıcı ataması için seçimleri beklemesinin daha etik olacağını söylemişti. Ona göre seçim yılında acele bir şekilde atama yapılmamalıydı. Neticede seçilen yargıç hayat boyu görevde kalıyordu. Seçim yılında böyle bir atama yapmak halkın o zamanki talepleriyle çelişebilirdi. ABD siyasetinde o zamandan beri bu “Biden kuralı” olarak bilindi.

2016 yılında yine benzer bir durum yaşandı. Seçim yılı hayatını kaybeden yargıç Antonin Scalia yerine bir atama yapılacaktı. Cumhuriyetçi senatör Mitch Mcconnell Obama yönetimine atama için seçimleri beklemesi gerektiğini söyledi. Sonuçta bu meseleyi gündeme ilk getiren Obama’nın yardımcısı Biden’dı.

Obama atamayı yapmak için elinden geleni yapsa da başarılı olamadı. Onun yerine Trump yönetimi muhafazakar yargıç Neil Gorsuch’u atadı.

O zaman demokratlara atama yapmamaları için baskı yapan cumhuriyetçiler şu anda hızlıca bir atama istiyorlar. Çünkü yüce divan dengeleri Ginsburg’un ölümü ile 4 liberale 4 muhafazakar yargıç şekline geldi. Eğer muhafazakar bir atama yapılabilirse seçimlerde verilecek karar Trump lehine olabilir.

ABD’de yargıç atamak

Trump’ın son yüce divan ataması 2 yıl önce Brett Kavanaugh olmuştu. Hatta bu atama çokça tartışmayı da beraberinde getirmişti. Kavanaugh aday olur olmaz Christine Blasey Ford adında bir kadın 1982 yılında kendisi tarafından tecavüze uğradığını iddia etmişti. Kadının iddiasında tutarsızlıklar olsa da, bu atama bir çok sokak eylemlerine sebep oldu. Kopan onca kıyamete rağmen senato çoğunluğunu elinde bulunduran cumhuriyetçiler Kavanaugh’un atanmasını sağladılar.

2017 yılından önce senatoda yargıç ataması için 60 oya ihtiyacınız vardı. Şuan ise 51 oy yeterli. Cumhuriyetçilerin elinde ise 53 oy bulunmakta. Ancak durum şu ki bütün senatörler Trump yönetimine hala bağlı olmayabilir.

Mesela Obama ile seçimlerde yarışmış senatör Mccaine Trump’ı desteklemediğini açıklamıştı. Onunla aynı fikirde senatörlerin olması demek atamanın en azından seçimden önce zora girmesi demek gibi gözüküyor.

Seçimler bundan tam nasıl etkilenecek?

Yukarıda da bahsettiğim üzere, cumhuriyetçiler atama yapmak için son derece istekliler. Ancak başaramadıkları takdirde yine de yüce divanda bir eşitlik durumu onların lehine olacak. Seçimde bir usulsüzlük durumunda yüce divandan eşit oy çıkarsa, karar tekrar tartışmanın başladığı eyalet meclisine geliyor. Eyalet meclisinde iki parti anlaşmaya çalışıyorlar, eğer başaramazlarsa konu temsilciler meclisine gidiyor. Temsilciler meclisi aslında demokrat çoğunluğa sahip ancak böyle bir meselede her eyalete bir oy düşüyor. Yani California gibi büyük bir eyaletten gelecek 53 delege ile Wyoming gibi küçük bir eyaletin 3 delegesi aynı güce sahip olacak. Bu da ihtimalleri Trump lehine epeyce arttırıyor.

Ginsburg’un Obama döneminde emekliye ayrılmamış olması ise çokça tepki çekti. Kendisi 4 kez kanser atlatmış 81 yaşında bir yargıçtı. Emekli olsaydı yerine Obama tarafından liberal bir atama yapılacaktı. Görev başında kalmayı seçince yerine atamayı Trump yapmış olacak.

Yani özetle, yargıç Ginsburg’un ölümü Trump’ın pek de iyi gitmeyen seçim kampanyasına bir hayat öpücüğü olabilir. Öncellikle iyi yönetemediği aşikar Covid-19 yerine gündemi işgal edecek bir mesele onun epeyce işine geliyor. Eğer hızlıca bir atama yapabilirse hem yüce divanı kontrol edebilecek hem de oylarını arttıracak muhtemel sokak eylemlerinin fitilini ateşleyecek. Eğer atama yapmazsa hem büyüklük kendinde kalmış olacak hem de tartışmalı bir durumda temsilciler meclisinden bir zafer çıkarabilecek.

Yani Biden’ın fark atmadığı her sonuç Trump’a yarayacak gibi duruyor. Seçimlere kısa zaman kala dengeler neredeyse her hafta değişiyor. Aslında bu hafta ABD’de ırkçılıkla mücadelenin idelolojik arka planını yazacaktım. Artık haftaya kısmet, tabii ABD’de yine şok yaratacak gelişmeler yaşanmaz ise. Gelecek Pazar görüşmek dileğiyle.

Etiketler
Seçim