Trump ne berbat adammış!

Eğer haber bültenlerini düzenli takip eden biriyseniz yüksek ihtimal ayda en az bir kez “Trump’ın yakını onun hakkında şok edici bir kitap çıkarıyor” haberini duymuşsunuzdur. Aslında çıkan her kitap Trump hakkında korkunç bir iddia da taşıyordu. Yazan kişiler de ya akrabaları ya da yakınında epeyce vakit geçirmiş insanlardı.

Trump’ın günahları


Trump’ın eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton

Kitaplarda geçen iddiaların önemli bir ortak noktası genellikle Cumhuriyetçi seçmenin rahatsız olacağı bir dilde yazılmış olmalarıydı. Bütün maksatları Trump’ın onların düşündüğü gibi bir karakter olmadığına ikna etmekti.

Trump yönetiminin en öncelediği dış siyaset hamlesi belki de dört yıl boyunca Çin ile mücadele etmek oldu. Trump taraftarlarına sorarsanız muhtemelen size en büyük düşmanın Çin olduğunu söylerler.

Trump’ın eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton işte tam bu algıyı yıkmaya çalıştı. Yazdığı kitapta Trump’ın Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’e seçimlerde destek vermesi için yalvardığını yazmıştı. Daha da korkuncu Trump, Çin başkanına Uygur Türkleri için yaptırdığı toplama kamplarının iyi fikir olduğunu, kendisi olsa aynı şeyi yapacağını söylemişti.

Bolton’un kitabındaki bir korkunç iddia ise Trump’ın yine Xi JinPing ile konuşmasında vatandaşın kendisinin iki dönemden fazla başkan olmasını istediğini söylemesiydi. Çok uzun yıllar başkanlık yapmak bütün dünyada pek demokratik gözükmese de ABD’liler için ayrıca bir önemi olduğunu hatırlatayım. Ülkenin kurucusu George Washington’ın hastalandıktan sonra görev başında ölmemek için istifa etmesi ve iki dönemde bırakması ile başlıyor. Yıllarca yasa olmamasına rağmen bütün başkanlar iki dönemde bırakıyor. 1951’de iki dönem sınırı yasal hükme bağlanıyor. Bu gelenek ABD demokrasisinin sembol olaylarından biri olmuştur. Daha önce Reagan da telaffuz etmiş olsa bile ABD halkı bu yasanın kaldırılması fikrinden hiç hazzetmiyor.

Bolton, ayrıca Trump’ın otoriter liderleri ne kadar sevdiğini sürekli vurguluyor. Bir keresinde kızı Ivanka resmi devlet işleri için kişisel e-mailini kullanmış ve bu olay gazetelerde haber olmuş. Trump ise gündemi değiştirmek için kasten Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili Sudi Prens bin Salman’ı savunmuş. Bu sayede gazete başlıkları bir anda değişivermiş.

Trump’ın yeğeni Mary L. Trump ise kitabında daha kişisel ve ailevi bir yönden ABD başkanına savaş açmıştı. Kendisinin ne kadar yalancı, cinsiyetçi ve ırkçı bir karakter olduğundan bahsediyordu. Çevresindeki insanları sürekli aşağılayan tam anlamıyla kötülük saçan bir insan resmetmekteydi.

Gazeteci Bob Woodward’ın geçtiğimiz haftalarda çıkan kitabında ise çok daha önemli bir iddia yer almaktaydı. Trump, Covid-19’un ne kadar tehlikeli olduğunu biliyormuş ancak uzun süre “halkı paniğe sevk etmemek” adına bir şey söylememiş. Trump’ın bu tutumu ABD halkının da Covid-19’u pek ciddiye almamasına sebep olmuş ve neticede virüsün yayılması hızlanmıştı.

Kitapların yazarlarına etkisi

Bütün bu kitapların ABD başkanlık yarışı başladıktan sonra bir bir ortalığa saçılması tabii ki kimse tarafından tesadüf olarak görülmedi. Maksadın Trump’ın seçim yarışını baltalamak olduğu aşikardı. Ama işin bir tuhaf geri dönüşü oldu ki, yazarlar da en az Trump kadar topa tutulmaya başlandı.

Gazeteci Bob Woodward, Trump ile yaptığı konuşmalarda başkanın işin ne kadar ciddi olduğunu bildiğini ancak kamuoyuna bir şey söylemediğini yazmıştı. Fakat kendisinin de sessiz kalması ve halk sağlığını etkileyen bir meseleyi seçimler yaklaşmadan kamuoyuna duyurmaması medya tarafından yoğun tepkiyle karşılanmasına sebep oldu.

John Bolton ise daha derin bir mesele. Eğer ismine aşina değilseniz, kendisini Trump’ın altında çalışmış sıradan bir bürokrat olarak görebilirsiniz. Ancak John Bolton, Reagan döneminden itibaren çeşitli hükümetlerde görev yapmış üst düzey bir bürokrattı. Vietnam savaşının açık destekçisi, Reagan döneminde Adalet Bakanlığı ve Dış İşlerinde çalışmış, Bush yönetiminde başsavcılık ve Birleşmiş Milletler temsilciliği yapmış son derece deneyimli bir o kadar da şahin bir siyasetçiden bahsediyoruz.

Kitabında Trump’ı ne kadar karalamak istese de ulusal güvenlik danışmanlığı sırasında verdiği korkunç tavsiyelerin ne kadar büyük sorunlara yol açabileceği kamuoyunun gözleri önüne serilmiş oldu.

Bolton Trump’a Venezuela, İran ve Kuzey Kore ile diplomasiyi bırakması ve çok daha sert politikalar uygulaması gerektiğini söylemişti. ABD’nin insansız hava aracının düşürülmesi sonrası içinde sivillerin de bulunduğu hedeflerin vurulmasını içeren tavsiyelerde bulunmuştu. Kitabın sonunda belli olmuştu ki, Bolton gibi bir şahin ABD’yi küresel çapta birçok savaşa sürükleyebilirdi ve bunu önleyen kişi başkan Trump oldu. Yani Trump’ı karalamak isterken savaş karşıtı olarak yanlışlıkla yüceltmişti bile.

Hatta Boston Üniversitesi’nden bir dış politika uzmanı olan Joshua Shifrinson “ Bu adam Trump’ın kavgacı dış politikasını bile sevimli göstermeyi başardı” yorumunu yaptı.

Kitapların seçime etkisi

Kitapların Trump ile ilgili daha çok iddiası var. Ancak ABD başkanı uzun zamandır o kadar yoğun saldırı altındaki, kitapların anketlere belirli bir etkisi yok gibi gözüküyor. Trump seçmeni oy verdikleri adamın Finlandiya’yı Rusya’nın parçası sanmasını önemsemiyor. Onlar için Trump’ın kişisel hayatı ya da ırkçı olması da pek bir şey ifade etmiyor.

Trump yönetimini asıl tehdit eden mesele Covid-19 başarısızlığı ve onunla birlikte gelen ekonomik kriz. Eğer pandemiyle aynı hızda büyüyen işsizlik ve evsizlik sorunlarını çözemezse Trump bu seçime çok daha az umutla girecek gibi gözüküyor.
Bu sırada Demokrat Parti cephesi de eline geçen bütün mühimmatı Trump’ın üzerine boca etmeye hazır. Açıkçası Trump’a yakın olup sonradan kitap yazan ya da itiraflarda bulunan birçok kişi Trump sonrası ABD’de “ben de elimden geleni yaptım” diyebilmek için sahadalar. Bu yüzden tamamının Biden ekibi tarafından koordine edildiğine pek inanmıyorum. Tabii Bolton gibi bir Cumhuriyetçi şahinin saf değiştirmiş olması ABD derin devletinin seçimlere bakışıyla ilgili de bize biraz fikir veriyor.

Başka bir tuhaflık ise Trump tarafının Biden ile ilgili bir şey patlatmamış olmasıydı. Yani zaten bilinen Biden’ın ırkçı lafları ve Tara Reade skandalı haricinde güncel bir olay duymadık. Ya Demokratlar sırtında daha büyük skandal taşımayan bir aday seçti ya da Trump son kozları için seçimin yaklaşmasını bekliyor. Önümüzdeki Pazar başka bir yazıda görüşmek dileğiyle…