Habil ve Kabil’den eski Yunanlılara, Azteklerden Türklere… İnsanlığın kurban kesme tarihi

Öncelikle tarihsel derinliği, kapsamı ve şimdiye kadar yapılmış pek çok çalışma dikkate alındığında böyle bir yazıyla konuya ancak değinmiş olabiliriz....

Öncelikle tarihsel derinliği, kapsamı ve şimdiye kadar yapılmış pek çok çalışma dikkate alındığında böyle bir yazıyla konuya ancak değinmiş olabiliriz. İlgililer okuyabilecekleri pek çok kitap ve makaleyle ayrıntılı bilgilere ulaşabilirler.
Bilmeyen yoktur, bugün ve yarın pek çok evde, pek çok sofrada büyükler küçüklere yüzyıllardır anlatılageleni yine anlatacaklar. İsmail, babası İbrahim tarafından kurban edileceği esnada gökten meleklerin indirdiği koç sayesinde kurtulur. Din bilimciler Kuran’da “İsmail” adının geçmediğini söylüyor ama bizler son anda kurtulan çocuğun adının “İsmail” olduğunu dinledik. Kaynağını dinden alan bu anlatıma; kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsünden, kesilen koçların sırtında, boynuzlarından tutunularak geçileceği efsanesi eşlik eder.

Toplumların inandığı dinlerin, yaşattıkları geleneklerin ve ibadetlerin kökleri, insanın kendi öyküsünün başladığı zamanlara kadar uzanıyor. Bu yüzden “doğru” ya da “yanlış” nitelemesinden ziyade bütün bunları anlama çabası, bilimsel çalışmaların en önemli meselesi olagelmiş. Tarih, antropoloji, arkeoloji, sosyoloji gibi bilimler çok yol almışlar, daha da yürünecek çok yol var. Dinler hem kendilerinin hem de insanlardan istedikleri ibadetlerin nedenlerini ve amaçlarını kendileri açıklıyorlar. Bilim de kendi araç ve yöntemleriyle dinleri açıklamaya gayret ediyor. Dolayısıyla bu dinamik süreç insanlık var oldukça sürecek.

KURBANIN GEÇMİŞİ TARİHİN DERİNLİKLERİNE UZANIYOR

Semavi dinler, insanlık tarihinin bütününü ele aldığımızda çok da uzun olmayan son dönemi kapsıyor. Kurban etmenin tarihi ise çok daha eskilere dayanıyor. Çok tanrılı pagan inanışlardan, tek tanrılı dinlere kadar hemen her inanışta var olan kurban, inanışlar açısından birbirine benzeyen anlamlara sahip. İlk insanların doğaüstü güçlerin öfkelerinden sakınmak için onlara sunduğu bir tür hediye verme kültürü, bin yıllardır insanlığın yaşadığı dönüşüm ve gelişmeyle bugünün dünyasında var olmaya devam ediyor.

Tek tanrılı dinlerin ortak fikrine göre, Adem’in oğulları çoban Habil ve çiftçi Kabil (Kain) aralarındaki anlaşmazlığı Tanrı’ya sundukları kurbanla çözmeye çalışırlar. Habil’in armağanı kabul görünce Kabil kardeşine kıyar.

Bazı tarım toplumlarında krallar güçten düştüklerinde kurban edilirlerdi. Ya da onların yerine kutsanan başkaları bu sona maruz kalırdı. Çünkü kralların güçsüz düştüklerinde toprağın da verimsizleşeceğine inanırlardı. Afrika’nın bazı toplumları kralları öldüğünde gösterişli insan kurban etme törenleri yaparlardı. Kölelerin, bazen de suçluların tanrılara hediye olarak sunulduğu örnekler de mevcut.

Sümerler tanrılara sunulacak hediyeler için büyük törenlerde bir araya gelirlerdi. Asurlular tanrılara hayvan kesip sunulmazsa tanrıların kendilerini yiyeceğine inanırdı. Eski Yunanlılar kurbanlarını tanrılar tanrısı Zeus’a adarlardı. Ayrıca tanrı ve tanrıçalara evcil, yabani hayvanlardan, kuşlardan, balıklardan hediyeler sunulurdu. Roma’da sıradan vatandaşlar tarım ürünlerini; devlet ya da resmi kurumlar hayvanları kurban ederdi. Tarım ürünlerinin sunulması pek çok kültürde karşımıza çıkıyor. Hititler “kefaret ödeme”, “gönül alma”, “şükran” amacıyla ilk ürünleri, ilk meyveleri Tanrılara sunarlardı. Eski Japonya’da da canlıların hediye edilmesi zaman içinde tarım ürünlerinin sunulmasına dönüşmüştür. Çin’de ise mevsim değişimleri kurban törenlerinin nedeniydi. Eski Hindistan’da tanrıya sunulan hediyelerin, ölenlerin ruhlarını kurtardığına inanılırdı. Eski İran’da Zerdüştlükte de kurban en bilinen ibadetlerden biridir. Eski Türkler’de de atalara ve tanrıya saygının gereği olarak bu törenler yapılır, armağanlar sunulurdu.

Maya, Aztek ve İnka gibi Amerika uygarlıkları insan kurban etme geleneğiyle anılırlar. Örneğin 2018 yılında Peru’da yapılan bir kazıda onlarca çocuk iskeletine rastlandı. İncelemeler sonrası iskeletlerin göğüs hizasında kesik izleri fark eden arkeologlar, çocukların kesici alet darbeleriyle öldürüldükten sonra kalplerinin söküldüğünü ifade ettiler. [i] Ama bu gelenek sadece Amerika kıtasına ait değil. Frigyalılar’ın hasat zamanında tanrılara insan sundukları biliniyor. Eski Mısır’da sadece hayvanlar değil insanlar da kurban edilirdi. Nil nehri, tanrıların armağanı olarak feda edilmiş pek çok insanı sularında taşıdı.

Pek çok bilim insanına göre doğuda Dicle ve Fırat nehirleri, batıda Nil nehri, kuzeyde Harran, güneyde Yemen’le sınırını çizebileceğimiz peygamberler coğrafyasında, peygamberler dönemine kadar süren ilk çocuğun kurban edilmesinin nedeni, ilk çocuğun Tanrı’nın çocuğu olarak görülmesiydi. Denilebilir ki; İbrahim peygamber bu geleneği hem sürdürmüş hem de sonlandırmıştır. Böylelikle insan kurban etme geleneği bu coğrafya için nihayete ermiş olur.

SEMAVİ DİNLERDE KURBAN

Tek tanrılı dinler ya da semavi dinler diye tanımlayabileceğimiz inanç sistemlerinin hepsinde “kurban” kavramı birbirlerine yakın anlamlarla karşımıza çıkıyor. İbadetler ise birbirinden çok farklılaşmış. Yahudiliğin kurban etme geleneği günümüze kadar değişime uğramış, mayasız ekmek, Tevrat okumak, dua etmek olarak süregelmiş. Yine de Yahudilerin önemli bir kısmı günahlardan arınmak için horoz veya tavuk kurban edip etlerini “fakirlere” dağıtıyorlar.
Günlük hayatta çok kullandığımız “günah keçisi” deyiminin nerden geldiğini belki duymayanlar vardır. Eski Ahitteki Kefaret Günleri ayinlerinde Yahudilerin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenir ve keçi kurban edilirdi.
Hristiyanlık ise Hz. İsa’nın kendisini “kurban” olarak görüyor. Çarmıha gerilen İsa’nın bütün insanların günahlarının kefareti için kendisini kurban ettiğine inanılıyor. Bu yüzden Hristiyanlar şarap ve ekmekle yapılan ayin ile geleneği sürdürüyor.

Hristiyanlar İsa’yı “son kurban” kabul etmişler ama İslamiyet kurban geleneğini sürdürmüş ve bu günlere kadar getirmiş. “Kurban” sözcüğü köken olarak “hediye”, “adak”, “yakın olma” gibi anlamlar taşıyan İbranice “korban” sözüne ve Arapça “k-r-b”( كرب) sözcüğüne dayanıyor. Kurban bir nevi Allah’la bağ kurulmasını sağlayan bir aracı.

Öte yandan İslamiyet ilan edildiğinde kabul edenler “kurban” ibadetine hemen başlamadılar. Hicretten iki yıl sonra yani Müslümanlık ilan edildikten on dört yıl sonra kurban kesilmeye başlandı. Yüzyıllardır Müslüman toplumlar kendi gelenekleriyle harmanlayarak “kurban” ritüelini bugünlere kadar getirdiler.
Günümüzde İslamiyet’in bütün mezheplerinde, çeşitli ince farklılıklarla “kurban kesmek” var. Kurban Bayramı dışında “adak” adı altında yılın her döneminde bu törenler yapılıyor. Alevilikteki “lokma” geleneği bu kapsamda değerlendirilebilir.

İBADET Mİ? GÖSTERİŞ Mİ? TİCARET Mİ? TOPLUMSAL DAYANIŞMA MI?

İnsanlığın binlerce yıllık öyküsünden bugünlere ulaşan “kurban” sözlük anlamıyla kolayca tanımlanabilir. Tarihi, etimolojik kökeni, toplumlar arasında benzer ve farklı yanları değerlendirilebilir. Fakat “bugünün insanları için ne ifade ediyor” sorusunun onlarca ayrı cevabı olabilir. Sessiz sedasız bu ibadetin yapılması gerektiğini söyleyen çok insan var. Zenginliğini göstermenin aracı olarak onlarca hayvanı bıçak altına yatıran da. Meselenin “Allaha yakınlaşmak” , “toplumsal dayanışma” olduğunu, bu yüzden hayvan kesmek yerine bu bedelin ihtiyacı olanlara ulaştırılmasının daha doğru olduğunu savunan da var. Bayram kısmını öne çıkartıp toplumsal barışın, barışmanın, kucaklaşmanın aracı olduğunu anlatan da çok.

Elbette azımsanmayacak kadar insan da hayvanların kesilmesine çok net bir duruşla itiraz ediyor. Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde vejeteryanık, veganlık tercihlerinin hızla arttığı malum. Bunlarla sınırlı değil; dünyayı paylaştığımız güzel dostlarımıza karşı duyulan sevgi, saygı, hayvanseverlik, onları her türlü kötülükten korumayı hedefleyen bir mücadelenin konusu oluyor. Bu mücadele ve duyarlılık her geçen gün büyüyor. Ruhani olanla dünyevi olanın çatışması tarihsel ve güncel bir gerçeklik. İnsanın inanca dair gereksinimleri ile yükselişte olan fikirler ve kimlikler arasındaki zorlu mücadelenin varacağı yer merak uyandırmıyor mu?

Bir de işin içinde “din”, “ibadet” varsa ne yazık ki istismarın olmaması mümkün değil. Kurban aynı zamanda milyonlarca liranın döndüğü ticaretin konusu. Her sene yüzbinlerce lirayı al sat yaparak cebe indirenler, dolandırılanlar, batanlar oluyor. Vekalet verilen kurban bağışlarında her yıl mutlaka dolandırıcılık haberleri gündeme geliyor. Yıllarca kurban derilerini toplayabilmek için İslamcı cemaatlerin sarf ettiği eforu herkes biliyor

Kısacası insana, toplumsal yaşama dair her şey gibi kurban meselesi de toplum-din, din-iktidar ilişkilerinden ayrı düşünülemiyor.

Velhasılıkelam insanlığın bundan sonraki dönemlerinde “kurban” konusu nereye varır, nasıl evrilir, muhtemelen biz göremeyeceğiz ama umuyor ve diliyoruz ki, en azından her yıl gördüğümüz kötü manzaranın ortaya çıkmadığı, “Allaha gidenin kan ve et olmadığı”[ii] fikrinin baskın hale geldiği günler çabuk gelir. Eşitliğin, özgürlüğün tesis edildiği bir ülkede ise “pay” dağıtılacak kimse bulunamayacaktır. Biz de böylece bayramın, barışmanın, kardeşliğin güzelliğini yaşarız.

ARTIK KİMSEYİ KURBAN VERMEYELİM!

Bütün bunların dışında “kurban” kelimesinin olumlu ve olumsuz mecaz anlamları dilimize, kültürümüze yerleşmiş. “Kurban nerede kaldın” der bazıları, burada “kurban” içtenliği vurgular. Kürt anneler “ez kurbana teme”, Türk anneler “kurban olurum sana” derler. Kendini adamaya hazır olacak kadar çok sevmenin ifadesidir.
Ama ne yazık ki bizim topraklarda aramızdan birilerini hep “kurban” veririz. İnsanlarımız trafik kazasına, kadın cinayetlerine, iş cinayetine, depremlere, sellere, katliamlara kurban gider. Bu yazı için bir şeyler karıştırırken televizyonda spiker habere, “bir hekimi daha şiddete kurban verdik” diye başladı. Konya Şehir Hastanesi’nde görev yapan doktor Ekrem Karakaya katledildi. TTB iki günlük iş bırakma kararı aldı ve sokaklara çıktı. Bir gün önce meslektaşları öldürülmemiş gibi polisin engellemesine ve şiddetine maruz kaldılar. Yine de engellemeler ve şiddet onları durduramadı. Çünkü onlar sadece ve sadece halkın sağlığını, sağlık hakkını korumak ve hekimlik yapmak istiyorlar. “Kurban olmak” istemiyorlar!
Ne kadar mümkün bilmiyorum ama herkese iyi bayramlar. Bayram gibi günlere kavuşma dileğiyle…

[i] https://tr.euronews.com/2018/06/11/peru-da-kalpleri-sokulen-cocuk-kurbanlar-n-say-s-gittikce-art-yor

[ii] https://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=22&ayet=37

KAYNAKLAR

Gürbüz Erginer, “KURBAN Kurbanın Kökenleri ve Anadolu' da Kanlı Kurban Ritüelleri” YKY, Ağustos 1997

Muazzez İlmiye Çığ, “İBRAHİM PEYGAMBER Sümer Yazılarına ve Arkeolojik Buluntulara Göre” Kaynak Yay. 2013

Tayfun Atay, “Din Hayattan Çıkar” İletişim Yay. 2004

Orhan Hançerlioğlu, “İnanç Sözlüğü”, Remzi Kitabevi 2000

https://islamansiklopedisi.org.tr/kurban