Bugün Tıp Bayramı! Konumuz ve konuğumuz Dr. Safiye Ali olsun…

Dortmund Tıp Fakültesi’nde 7 yıl süren eğitim sonucunda 1921 yılında mezun olmuş, okuldan arkadaşı Dr. Ferdinand Krekeler’le evlenmiş, 1923 yılında kadınlara doktorluk yapma izni çıkınca ülkesine dönerek, hekimlik, hocalık yapmış ve Tıp eğitimi veren ilk kadın öğretim üyesi unvanına da sahip olmuş.

Mart ayı boyunca okurlarımın da talepleri doğrultusunda pozitif ayrımcılık hakkımı kullanarak yazdığım kadın konusunu bugün noktalıyorum Erkek okurlarımızın hoşgörüsüne sığınarak ve bu kadar da olmasın mı diyerek?

Dünden bugüne tıp tarihimizde ilerlersek karşımıza Dr. Safiye Ali çıkar…

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın hekimi, Atatürk’ün mirası genç cumhuriyetin ilk kadın tıp doktoru olan, Almanya’da tıp eğitimi alan, ülkemizi yurtdışındaki tıp kongrelerinde başarıyla temsil eden, mesleğini seçme nedenini de; “Balkan savaşından yaralı olarak gelenleri tedavi etmek istedim” diye açıklayan Dr. Safiye Ali 1924 yılında uluslararası bir toplantıda diyor ki;

“Şimdiye kadar memleketimizde kadın hekimlere müsaade edilmediği için kadın hekim yetişmedi. Şu anda ben ilk ve tek kadın hekimim. O nedenle burada ülkemizdeki kadın doktorları değil, yakın gelecekte yetişecek olan Türk kadın hekimleri temsil ediyorum.”

Safiye Ali’nin ilginç bir yaşam öyküsü var. 1894 yılında İstanbul’da doğmuş, 1916 yılında Amerikan Kız Kolejini bitirmiş, Tevfik Fikret’in öğrencisi olmuş, 16 yaşında iken Almanca, Fransızca, İtalyanca, Rusça öğrenmiş. Hekim olmaya çok istemesine rağmen Osmanlı Tıp okullarına kız öğrenci alınmadığı için, burs bularak Tıp eğitimi için Almanya’ya gitmiş.

Dortmund Tıp Fakültesi’nde 7 yıl süren eğitim sonucunda 1921 yılında mezun olmuş, okuldan arkadaşı Dr. Ferdinand Krekeler’le evlenmiş, 1923 yılında kadınlara doktorluk yapma izni çıkınca ülkesine dönerek, hekimlik, hocalık yapmış ve Tıp eğitimi veren ilk kadın öğretim üyesi unvanına da sahip olmuş.

Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Süt Damlası Projesi, Türk Kadınlar Birliği Sağlık Komisyonu üyeliği gibi görevler üstlenmiş…

Ölümü üzerine Dortmund Üniversitesi yas ilan etmiş…

İkinci Dünya Savaşı yıllarında kanserle yüzleşince Almanya’ya gitmiş, iyileşince tekrar ülkesine dönmüş, ancak hastalığı yeniden nüksetmiş. 1952 yılında henüz 58 yaşında iken hayata veda eden Safiye Ali’nin ölümü üzerine mezun olduğu Dortmund Üniversitesi yas ilan etmiş.

Cenaze töreninde Prof. Lehmann: “Safiye’nin yüreği bir pırlanta idi. O yüksek ruhlu bir varlıktı. Bizim kalbimizde hayranlık duyduğumuz, yardımsever bir melek olarak yaşayacaktır.” diye anmış eski öğrencisini ve meslektaşını…

Kuşkusuz ki! Gözümüze de, gönlümüze de çarpan başarılara imza atan, genzimizi de, gözümüzü de yakan plansız, programsız ve haksız bir vedayla erken göçen ülkemizin ilk kadın hekimi unutulmayacaktır…

STÖ’lerdeki çalışmalarıyla; yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yar ve yardımcı olan, sağlam, vefalı, eğitimli, dil bilen, batı kültürünü özümsemiş, doğulu yüreğini hep korumuş olan Safiye Ali’yi genelde meslektaşları, özelde kadın hekimlerimiz unutmayacaktır…

Cumhuriyete ve onun değerlerine gözü gibi sahip çıkanlar, O’nun attığı temellerin sağlamlığına inananlar Safiye Ali’leri unutmayacaktır…

Açıklama notu: Kadına haklar veren, onu eşit kılan, kadını, onun eğimini, eşitliğini CUMHURİYET projelerinin temeline oturtan çağdaş anlayışı vurgulamak ve anımsatmak adına da bu yazı dizisi kaleme alındı. Kadının geldiği yeri anlatmak ve tanımlamak adına göz yaşartan, geniz yakan ve derinden düşündüren bu örnek özenle ve özellikle seçildi…

Yanıt bekleyen sorular ve dilekler…

Şimdi siz söyleyin? Çok sancılı, çok zor, çok yorucu, heyecanlı, gelgitli, iniş çıkışlı, nöbetli bir eğitim sürecinden geçen bir başka meslek dalı var mı? Yaşam boyu öğrenmeyi, araştırmayı, yenilikleri takip etmeyi gerektiren başka bir meslek var mı? Sorumluluk yükü ağır olan, bakışlarında umut aranan, elleri ve sözleri mucizeler yaratan başka bir disiplin var mı?

Kutlama Notu: Mesleğine; yüreğini, deneyimini, aşkını, sevdasını, bilgisini, birikimini, deneyimini, emeğini koyan tüm hekimlerin, kapanmaz vicdan yaraları taşımadan hekimlik yapan tüm doktorların 14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun…

Dilek Notu: Umutsuz bakışlarla kapıyı çalanlara ilk tanıyı koyan, çaresiz bırakan bir süreçte hastayı ve hasta yakınlarını rahatlatan, izlenecek yol haritasını kırmadan, incitmeden, göze sokmadan, ürkütmeden anlatan hekimler! Gününüz kutlu olsun…

Temenni notu: Hekimliğin ağır yükünü ödünsüz yerine getirirken, hasta başında dövülen, hastanede vurulan, hakarete uğrayan hekimlerimize yapılanlar, sağlık sektörüne indirilen neşterler son bulsun…