İletişim sosyolojisi…

Böyle başlık olur mu, olsa olsa ders adı olur diyenler çıkacaktır kuşkusuz! Olur çünkü çevrede olup bitene, elimizdeki malzemelere, ülkemizin başına gelenlere...

Böyle başlık olur mu, olsa olsa ders adı olur diyenler çıkacaktır kuşkusuz! Olur çünkü çevrede olup bitene, elimizdeki malzemelere, ülkemizin başına gelenlere (getirilen mi demeliydim?) bakınca iddia ediyorum başlığın yerine oturduğunu göreceksiniz! Aynı renk ve modelde üçlü bavul seti konsepti, laci takımları içinde çevreye çok ciddi bakan üç görevli, içinde ne olduğu bilinmeyen ama çok önemli olduğu söylenen evraklarla dolu çekçekli bavul seremonisi! İçi boşta olsa, görsel olarak iyi bir prodüksiyon idi…

Ekranların karşısına çıktığı anda aklına geleni sıralar gibi duran, somut bilgi, belge, delil sunamayan AKP Genel Başkan Yardımcısı olan zatın; “Hiçbir şey olmasa bile, kesin bir şey oldu” sözü siyasi literatüre girse de demokrasimiz adına hüzün verici bir tablo idi…

Seçim öncesi, seçim gecesi, seçim sonrası yaşananlar! Yönetimin emriyle 17 günden beri sağdan sola, olmadı soldan sağa, yine olmadı yukarıdan aşağıya, ıııh! yine tuturamadık bu kez aşağıdan yukarıya, o da olmadı madem köşe bucaktan geldiler dip köşeden dip bucağa (ne demekse?) yine ve yeniden sayılan oylar! Bekleneni, isteneni, hesaplananı vermedi ama kamuoyu, aklıselim, sandıktan çıkanlar, muhalefetin yorulmazlığı, Sn. İmamoğlu’nun güven veren direnci Sezar’ın hakkını Sezar’a verdi…

Kamu kaynaklarının sonuna dek cömertçe kullanılması, devlet gücünün bol keseden sergilenmesi, yandaş basın ve TRT’nin bol kepçe desteğine rağmen sayısal ve siyasal beklentiler gerçekleşmedi. 7 x 24 konuşan, adayların projelerini bile kendisi açıklayan, müstahdeminden müsteşarına devletin tüm kadrolarını bizzat belirleyen bir anlayış tabii ki suçu YSK’ya, muhalefete, geçmiş hükümetlere, kıskanan batıya, çekemeyen dış güçlerin üzerine atacaktı…

Kuşkusuz aynı görüş; Pahalılık marketlerin, faiz oranlarındaki iniş çıkışlar bankaların, enflasyon dış güçlerin, dolardaki yükseliş dost ve müttefik ABD’nin, tren kazaları makinistlerin, helikopter kazaları pilotların, Suriye sorunu coğrafyanın suçu diyecekti…

Tabii ki; Berberden çıkıp, taksi durağına giren, emekli kahvelerinde soluklanıp cami avlularında demeç veren, kentin binlerce duvarına, direğine, tabelasına, ekranına, meydanına önce dev teşekkür afişlerini asan, sonra da kalkıp “bu seçimde oylar iç edilmiştir, bu seçim murdar olmuştur” diyenler kaybedecekti…

Kimilerine göre evin futbolcu oğlu, gençlerin Ekrem Abisi, Kıbrıslıların “Kaleci Ekrem’i”, çocukların Ekrem Amcası, kitlelerin başkanı, sahaların “mazbatayı ver” sloganının kahramanı, Pazar esnafının “bizden biri” dediği, teyzelerin “oğlum gibi!” gördüğü, “71 yaşındayım yeniden 17’ye girdim” diyenlerin evladı Ekrem İmamoğlu; samanlıkta iğne arayarak ve bularak ipi göğüsledi. Az şey mi?

Şimdi önce gençlerin sonra sokağın sesine kulak verip, ABD’ye uzanalım!

İŞKUR’un önünde kuyrukta bekleyen genç, kendisine sorulmadan haykırıyor: “Üniversite bitti, doktora bitti, askerlik bitti, işte değilim, bir gün işsizler kuyruğunda nöbetteyim, ertesi gün İŞKUR’un kapısındayım.”

Elindeki boş fileye bakan emekli; “Eti midemizde değil, ancak kasap vitrininde görüyoruz, soframızdan kıstık, arabayı satışa çıkardık alan olmayınca parka çektik, temel gıda maddelerinin dışında alışverişi azalttık.” İşte bu koşullar ve bu konuşmalar kaybettirdi seçimi! Bu arada unutmadan bi dakkanızı daha alabilirsek! Son iki ayda 2 bin 757 şirket daha kepenk kapattı…

Şimdi ABD’deyiz! Diğer ülke heyetlerinin 5-6 kişiyle, damadın 44 kişiyle çıkarma yaptığı ABD ziyaretine eşlik eden basına göre; pozitif, olumlu, yapıcı bir görüşme gerçekleşmiş. Damat kayınpederinin mesajlarını başkana iletmiş. Başkanın damatla görüşmesi ABD’nin Türkiye’ye verdiği önemin göstergesi imiş. Aramızdaki 20 milyar dolarlık ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkarmak için pozitif geri dönüşler alınmış. Ve en önemlisi damat bu başarıyı kişisel olarak üzerine alınmamış(!) başkanla kayıpederinin güçlü diyalogunun göstergesi olarak yorumlamış! (Siz bu tevazuya bakar mısınız?)

Yandaş basına göre yatırımcıların başını döndüren, ekonomi diplomasisi sayılan bu seyahat Financial Times’e göre; “Türkiye kötü bir performans sergiledi” şeklinde yorumlanmış! Önemli değil, dert ettiğin şeye bak! Bineriz özel uçağa, gideriz, gezeriz, görürüz, yeriz, içeriz resimdir -selfidir Allah ne verdiyse çektiririz, paylaşırız, havamızı atarız, dönüp geliriz. Gerisini iş kuyruklarında bekleyenler düşünsün!

Öneri paketi: “Zor bir dönemeci minimum hasarla atlattık, bu görüşme bugüne kadar yapılanların en başarılısı oldu” diye sevinen damadı ABD dönüşü maiyetindeki 44 kişiyle birlikte, 1 milyon gencin eğitim görmediği ve çalışmadığı ülkemizde gerçeklerle yüzleşmek üzere acilen Çarşı- Pazar ve işsiz kuyruklarında görmeyi diliyoruz. Eğer kendileri toplumun merkez üssü sayılan Çarşı- Pazar esnafına, işsiz gençlere kulak kabartırsa; yorgun, yılgın, öfkeli, umutsuz, mutsuz, geleceksiz insanları duyması ABD sonrası ona ve ekibine iyi gelecektir…

Önemli Not: Büyük Atatürk, küçüklerin büyük bayramı 23 Nisan’da onlara şöyle sesleniyor; “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler! Sizler, hepiniz! Geleceğin gülü, yıldızı, mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizlersiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunu düşünerek çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” (Bunun adı evrensel bir iletişim sosyolojisi değilse nedir?)

Teşekkür Notu: Çocukken kendi adıma, bugün ülkemin geleceği adına böylesine etkilendiğim başka söz duymadım. 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramıyla o güzel günlerimi coşkuya, mutluluğa, gurura dönüştüren Büyük Atatürk’e sevgiyle, saygıyla, minnetle…