Doğru olanı yapmak zor

Kayda geçsin Doğru olanı yapmak kolay iş değil. Doğru olanın yanında olunca toplumdan boşuna minnet , şükran , teşekkür filan da beklememek gerek , baştan...

Kayda geçsin

Doğru olanı yapmak kolay iş değil.

Doğru olanın yanında olunca toplumdan boşuna minnet , şükran , teşekkür filan da beklememek gerek , baştan hazırlıklı olmak lazım .

Hatasız, hep doğru olanı yapan insan olamaz , hatasızlık yanlız dar çevremize mahsus herhalde hiiç değişmezler.

Ekranların son yıllarda iktidar mı muhalefet mi belli olmayan sabit kadroları şaşırtıcı, halk üzerinde etki güçleri yok ama devam ediyorlar .

Türkiye dar çevresi; bildiğini okumaktaki ısrarından ama o kılıkta , ama bu kılıkta hiç vaz geçmedi.

Ne ekranlar , ne edebiyat , ne siyaset ne popüler kültür , ne bilim hiç bir alanda istifleri bozulmadı .

Ak Parti bu dar çevre derdine çare olamadı .

Dar çevre kendi doğrularından o kadar emin ki en sık kullandıkları söz aksi düşüncelerin ‘Kabul edilemez ‘ olduğu .

‘And’ımız tartışmalarında konuyu ‘Kabul edilemez ‘ olarak gören Ak Parti yandaşlarının kimileri aslında bu dar çevrenin Ak Parti kılığında olanları .

Türkiye sadece Türklerin yaşadığı yer anlamını çağrıştırıyor diye iki gün sonra ‘kabul edilemez’ bulup onu da değiştirtmek isteyebilirler !

‘Hem karnım doysun hem pastam dursun’ misali herşeyi aynı anda istemek gibi halleri çünkü ;

And’ımızı kabul edilemez bulanların, sözleşmişler gibi sözlerinin devamı ‘Ben Türküm ama kabul edilmez buluyorum ‘ oluyor .

Türklüğü de kimseye bırakmayan ama ‘Türküm Doğruyum Çalışkanım’ demeyi kabul edilemez bulan , ‘And’ ı söyleyen el kadar çocukları faşist ilan eden ‘doğrular’ la ,

Kürt olduğu halde göğsüne , alnına Türk yazdırıp teşhir edenlerin , ve dahi Türkçe’den kazanıp Türkçe filimlerinde , yapımlarında Türkçe konuşmayı yabancı dil bilmek olarak niteleyenlerin doğrularının ortak noktası , ‘melting point’ acaba nedir diye düşününce insanın aklına , yalı , yacht , milyon dolarlık burger reklamı , yurt içi yurt dışı mallar mülkler, çiftlikler, çubuklar destekler , banka reklamları , kebapçı , eğlence yerleri filan geliyor . Andımızdaki varsa bir rahatsızlığı samimiyetle dile getirmek değil.

Bu arada kimsenin kimseye zor kullanarak ‘And ‘ içirdiği yok, ama ekranlarda ağza laf tıkamaca , ‘önce bunu kabul et , kına ‘ filan tarzı meta zori laflar dayatmalar senelerdir gırla gidiyor bunlar kabul edilebilir , unutulur işler mi ?

Vallahi çok sıkıntı verdiler yıllardır dön dolaş aynı laflar suçlamalar ;

Mimar Sinan’ın kaybolan başı , ki hemen arkasından ‘Çankaya’nın asıl sahibi kim , nasıl alındı ‘ gelir ve bu seriye ‘And’ ımız eklendi .

Yoksa bir Cumhuriyet devriminin çocuklar için hazırlanmış yemin metni her zaman ilaveler, eksiltmelerle yeni ortak çoşkulara dönüştürmeye açıktır , devrimler süreklidir , mahalle çocukları kavgası üslubunda mı tartışılır !

Hele bir tanesi var ki ömrü vaz geçmekle geçmiş , gezide var sonra vaz geçmiş, Fetullah cemaati için Afrika’ya gitmiş vaz geçmiş , bunlar kendi anlattıkları şimdi Sinan’ın kaybolan başından sorumlu kapı kapı geziyor anlatıyor da anlatıyor , biraz tutturuk ben burdayım diyor ondan da vaz geçer iki gün sonra .

Siyasi Mücadeleler doğru şeyi yapmak değil de sadece seçimlerde zafer kazanmak için yapılıyorsa iktidar bu insanlarla devam edecekse , demek halk partisi kilikleri de daha yüzyıllar boyu Kemal Bey’ e çekil diyecek !

Bu durumda her siyasete bir Devlet Bey lazım , bakalım ne sürprizleri var bizlere !

Düşünce sahibi olmakta doğru olanı bulmaya yetmiyebiliyor , bunu da ekranlardan saptamış bulunuyoruz .

Okumuş , düşünce sahibi hatta dünya düşüncelerine ‘yavrucum ona öyle demezler , peynir ekmek yemezler , bir dakika bu ne böyle ‘ tarzı kafa tutan , küçümseyen ukalalıkla yaklaşan ama ne söylediği ne yaptıkları doğru olan bilgelerden de fenalık geldi.

Yanlışları eleştirmek , önlemek , tavır koymak ayrı , yanlışları kaynatıp toplumun üzerine kızgın yağ gibi boca etmek ayrı işler, ikincide ahlak yoktur dolayısıyla doğruyu yapmış sayılmayız . Bunları yapanları da bertaraf etmek zor değil .

Hareketleriyle ağızlarından çıkanlar birbirini tutmuyorsa bu da doğru değildir bunu görmek için alim , tarikat lideri olmaya gerek yok .

Doğru olanı yapmak kolay bir iş değil , hele ucunda kan, göz yaşı ölüm varsa doğru sonuçlar almak için kötü şeyler yapmak zaferin tadını hayli kaçırır bir de işin bu yanı var.

Velhasıl insanlığın doğru ve yanlışla savaşı bir döngüdür , hepsi bu .

Doğru olanı yaparsın kötü sonuç alırsın , yanlışı yaparsın sonu hayra çıkar hepsi hayata dair lakin hiç bir şey yapmamaktan her iki şık da çok daha iyidir , onun için doğrusu yanlışıyla toplum için ayağa kalkan cesur insanları küçümsemeyelim .

Doğru olanı sanki bilmiyormuş gibi yapıp , yanlışı yapmak ise en hafifinden yalancılık ve iki yüzlülüktür . Bu kabul edilebilir bir şey değil.

Gücün varsa doğru olanı yapmamak ise insanın kendi türüne yaptığı adiliktir. Bu da kabul edilebilir değildir.

Bakın andımıza gelene kadar kabul edilemez o kadar çok kalem var ki seç seç al .

Geleceğimize dair devletin planlarını, ulusal yararlarımız için geçirdiğimiz ve geçireceğimiz sosyolojik aşamaları anlatan moral düzelten ve halkını değişimler karşısında korkmamaya , kendine güvenmeye ve dünyaya hazırlayan tek bir dizi yapamamış ;

Yapabilecek kapasiteyi hunharca tepelemiş milyar dolarlık tv sinema düzeni söylesin bakalım :

içinde ‘doğru olanı yap’ sözleri geçen kaç sahne çekti acaba bu güne kadar , yapımcılar işlerini ciddiye alıyorlarsa bu sayımı yapmalıdırlar , bir cümle sayımı bilgisayar çağında zor değil.

Bu cümle dizilerde kaç defa kullanıldı son 16 senede ve evvelinde mukayeseli bir sayım …

Doğru olanın ne olduğunu bilmeden yazılacak bir cümle değildir, ve bu cümleyi yazmak cesaret ister arkada devlet olmadan olmaz anahtar sözlerdir .

Milleti acıların çocuğu haline getirenlerin arkasında devletin olacak hali yok herhalde . Diyanette olamaz : çünkü Rabbim bizleri ızdırap çekelim diye yaratmış olamaz !

Ama bir baskı gurubu sanki nerede ise bizi pasif, zayıf , ızdırap çocukları haline getirmek ister gibi çalıştı , televizyonların , dizilerin morali bu , zayıf moralsiz olmak Allah’ın bahşettiği bir erdem , marifet de değil .

Hemen her gece ABD’nin ne yapacağını , ne demek istediğini yorumlayan ve ABD’ye tavsiyelerde bulunan allame ruhlu televizyon personelimiz nasıl olurda bu kadar ABD uzmanıyken ;

ABD’nin yurttaşlarını ;

ülke çıkarlarının ne olduğu hususunda diziler vasıtasıyla, sanatı da kullanarak bilinçlendirdiğini görememiş olur , imkansız !

Hele televizyon işine ailece bulaşmış sosyolog, gazeteciler siz ne yaptınız yahu , bilincinde miydiniz yoksa varsayıldığı kadar akıllı değil miydiniz ? Yoksa dizilerde anlatılanlardan arkadaki siyaseti görmek dizilerin şifrelerini çözmeleri çok mu zordu , aklınıza mı gelmedi yoksa, ya da bilerek yapmadınız mı ?

Bir daha izleyin Homeland, Gillmore Girls, Tyrant, saymakla bitmez dizileri , ne anlattılar ve sonra ne oldu .

‘Taşı çek, yerine koy’

‘Filan , filan , filan ‘

‘Celal , Cemil , Adnan pardon dün de Adnan Kaşıkçı ‘ dedim , ‘ Bunu konuşmak lazım’ benzeri boş laflar yerine , artık biraz sussalar ,

İçinde olduğum şu sonsuz atomlar arasında bir leblebi kadar bile olmadığımı biliyorum , ne var ki o sonsuz atomlar içinde hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzu da biliyorum .

‘And’ ı kabul edilebilir bulalım bulmayalım ne fark edecek ?

Ve iktidara yakınlaştıkça daha güçlü olunduğunu zanneden kardeşler güç küçük olandadır bilmeyen kaldı mı bunu medeni dünyada , her kim ki kendini çok büyük hisseder yanılır en büyük güç en küçüktedir.

Atom küçük ama bombası var yahu , sizden bomba yapılabiliyor mu ekranlarda yıllardır uğraşılıyor ama etki gücü sönen pörsümüş balonlara döndüler.

Andımız yerine statu quo , bizi azarlayan sınıf annesi dersleri veren ekranları , ‘kabul edilir edilmez ‘ diye kurallar koyanları , legal ama doğru olmayanları sorgulayalım .

Herkes yapıyor diye yalan dolanın peşinde zaten ne işimiz var , ‘Türküz doğruyuz çalışkanız ‘ diyebiliyor muyuz , kabul etmeyenleri lanetlemek yerine hak edelim bu sözleri !

Maksat yükselip ileri gitmek , gerisi mugalata yani yanıltmaca .

Açıkça söylemeselerde andımıza asıl konulmasını istedikleri ‘Ne Mutlu Param Var diyene’ ise onu da tartışalım , parayı kim verirse onun kılığına girenler , renk menk, ırk mırk da dinlemezler parayı gördüler mi . ‘ Ne mutlu Zenciyim Diyene’ bile derler , sonra inkar edip Beyaz Türk’üz derler , yalan mı ?

necefugurlu@gmail.com