Şeyma Subaşı, Yüksel Taşkın, hala soğuk savaş
KAYDA GEÇSİN Ekranlara yansıyan ; Entelijansiyamızın yani aydınlar topluluğumuzun siyasal etkinliği sanki kültürel etkinliğinden daha fazla gibi...
KAYDA GEÇSİN
Ekranlara yansıyan ; Entelijansiyamızın yani aydınlar topluluğumuzun siyasal etkinliği sanki kültürel etkinliğinden daha fazla gibi .
Güncel siyasetin içindeler dahası siyasi liderler , kadrolar , belediye başkanlarını iltifatlara boğarken zaman zaman inandırıcılık ölçütünü kaçırıyorlar. Yani inanadırıcı , etkileyeci değiller.
Kendi aralarında dayanışmaları da göz yaşartıcı , soğuk savaş döneminden kalma bu tür entelejansiyaların bir özelliği de kendi aralarından olmak şartıyla dışarıdan katiyen olmaz , dinci, laik , aptal , akıllı , yetenekli , yeteneksiz hiç ayırım yapmamaları .
Bu özellikleri yüzünden kendilerini hemen açık ediyorlar ! Giz , gizemleri de kayboldu .
Dincilerin laikleri, laiklerin dincileri var .
Örneğin antilaik söylem dışardan gelirse karşı hücuma geçiyorlar , yok aralarından ise , bin türlü savunma mekanizması devreye giriyor .
Luzumsuz benzetmeler , yakıştırmalar örneğin Attaürk’ün dindarlığından tutun , Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın İmamoğlu ile ortak yön bulmalar filan hakikaten klişeleri.
Eşcinselliği cinsel tercih , insan hakkı bağlamında savumaktansa acaip baskıcı heteroseksüel bir ahlak üzerinden son derece muhafazakarane surette saklayarak , ne kadar ibne varsa müseccel ve müptezel koruyabiliyorlar hetereseksüel etiketinde savunabiliyorlar.
İlginçtir zıtlar birbirini savunuyor , çok sağlam taktik .
Mesela çok eşli bir ayıyı eşleriyle sahnede alkışlatıp Seda’nın programında meşrulaştırmak gibi !
Hatta ötesi daha da sıkışırlarsa hepsi her an ve bir anda Atatürkçü olabilirler.
Bütün politikacıların dön dolaş memleketin çeşme başında muhabbet ettikleri bu aynı kişiler olunca aslında ülkeyi , politikacıları , kim gelirse gelsin hangi zihniyetin idare ettiğini anlamak için zeki olmak gerekmiyor ise de vasat zeka ile anlamak yıllar alıyor .
Matrix’in dışına istemeden , bilmeden çıkanlar boku yiyorlar.
Kültürel etkinlikler ise genellikle bir ucunda Nazım diğer ucunda Necip Fazıl çekiştirilen bir ip gibi .
Peki bu çekişmenin bir yararı oldu mu ülkeye , insanlığa , kimsenin umuru mu , Yooo.
Bu iyi bir şey mi ? Yoo.
Şimdilerde entelijansiyanın en önemli karşı çıkışı Şeyma Subaşı’nın Kitabıyla dalga geçmek .
Şeyma’nın kitabına gelene kadar ne kitaplar okuduk , kitabın kendisine sorsak vallahi kitap değilim , beni yazan yok der.
Alay , eleştirinin gücü Şeyma’ya , Acun’a değil, sadece Şeyma’nın kitabına yetiyor !
Şeyma’yı , Acun’u yazmak , filmini , dizisini yapmak mesela sıkar.
Onların hayatının içinde yer alan gizli baş roller siyasi hassasiyetleri olan bir iştir , Yazabilen çıktı mı , dizisini yapabilen çıktı mı , ancak belki 3,4 yy sonra cesaret eden olur.
Bence bu kitap zaten Şeyma ile alay edenler komik duruma düşsünler diye yazıldı . Şeyma’nın zaten ne umuru olacak . Kazananın her şeyi aldığını biliyor.
Siyasi partilerin alay konusu olması ise aynı noktada birleşiyor ;
‘ Hele bir seçilelim değiştireceğiz ‘ diyor hepsi .
Ve seçmeni kazanmanın şartı olarak adaylar üzerinden ve siyasi ilke , görüşlerinden taviz vermeye ikna ediyorlar , yine birbirlerinden farkları yok .
Bu demokrasi iki yüzlülüğünü kimsenin yediği filan da yok .
Ve şimdi tarafsız bir Cumhurbaşkanı ihtiyacı için ne yapacaklarını şaşırdılar.
Partili Cumhurbaşkanı olmuyormuş , peki sayın Cumhurbaşkanı istifa etse partisinden partisiz mi olmuş oluyor ?
Tarafsız Cumhurbaşkanı istiyorsak bağımsızlardan seçme seçeneği konuşulmuyor , ABD dizisi bile bunu tartışıyor (Designated Survivor , 2. Sezon ) .
Hatta halkı iki partide toplamak da eskisi gibi parlak gelmiyor . ABD Dizilerde bunları tartışılıyor .
Birde yeniden tarih yazıp işine geleni perdahlamayı bırak , gerisini yok saymak , entelektüel kılıflar aramak, içine özgürlük, eleştiri sıkıştırmak pek moda.
Sosyolog Tayfun Atay mesela televizyon tarihini anlaşılan yeniden yazıyor miladı ‘İkinci Bahar’ ve sonrası , Şirin Payzın ile bu konuda hemfikirler.
Medyamız, ekranlarımızın son derece oriantalist sosyolog bolluğu malum , Özkök ile kök söktük yıllarca !
Soğuk savaş kültürü sıkı oryantalist yetiştiriyor , kendi cinsini mikroskop altında inceleyip gördüğü değil öğretildiğini söyleyen sosyologlara alışığız da şimdi yeniden televizyon tarihi yazanı Prof. Tayfun Atav neden ‘İkici bahar’ ile başlattı TV miladını acaba ?
Tam da Cumhurbaşkanlığı ödülünü lütfen kabul ederken Şener Şen , Barış için yanlış anlamayın !
Aslında soğuk Savaş Kültür inadının perçinlendiği bir dönemeçtir bu , klasik turşucuların yerini kebapçılar alır, sonra iş sallanınca bulaşıkçı kadın ve çocuklu dul kebapçı aşkına evrilir , soğuk savaş kültür repertuarında hep bunlar vardır zaten bir de istem dışı hamilelik , tecavüz, yanlış anlama, terk fotoroman kurgularıdır sorar gibi yapar takvim 12 eylül’ü , 27 Mayıs’ı gösterir ama sorgulamaz .
Daha sonra herkesin koro halinde 12 Eylül’ü lanetlediği ama 12 eylülü anlatmak yerine 12 Eylül'de hamile kalandan tut , aşık olana fotoromanlar siyasi dizi diye sürüldü .
Gerçek isimleri kullanıp istedikleri gibi yeniden tarih yazmak sonunda Taylan Özgür’ün ablası Hale Kıyıcı’yı çileden çıkarttı , kardeşim böyle ölmedi demedi mi ? Hala aynı acıları kurgusal alemde yaratmak yüzleşememek ne menem iştir. Soğuk Savaş İnadıdır.
Daha uzatmanın gereği yok , bu sırada kelle koltukta 12 Eylül’de ‘Herşeye Karşıyız’ diyenler, veya siyasetin ‘minikleri’ ni yapanlar yok sayılıyor öyle
mi ?
Yok sayanların filmi , dizisi yapılınca bu işlerle yüzleşip rahatlayacağız inşallah .
Sosyoloji insan toplumunun yapısı , fonksiyonları , gelişimi ve sosyal sorunları üzerine çalışır, ne tarih uydurur, ne de problem yaratır .
Sosyolojinin babası Comte din, metafizik, ve bilimsel üç temele dayandırdığı sosyolojiye yaşadığımız günlerin armağanı olarak Profesör Tayfun Atay bir de ‘İslamın Laikleşmesi ‘ ni de eklemiş .
‘ fakirim ama gururluyum gibi olmuş , Okan Üniversitesi gurur duyuyor mu bilmem .
Halk Partisi PM üyesi bir başka akademisyen Yüksel Taşkın ise gerek Aksay’ın programında gerek ‘ Diken ‘ e verdiği söyleşide en cesur teşhisleri dile getirmiş .
‘Tarih ve Toplum CHP’yi iktidar olmaya zorluyor ; kadro yenilenmesi umut yaratmıyor , soğuk savaş kuşağı değişmiyor mealindeki sözleri çok isabetli ve çağın ruhuna uygun çok cesur sözler.
Ve Atay’ın ‘İslamın Laikleşmesi’ teşhisi aksine AKP’nin ‘ Hürriyetsiz bir İslam ‘ yarattığını söylüyor .
Ve ekranlar bu iki fikri karşı karşıya getirmekten çok uzak .
Saygıyla Kayda Geçtik Efendim necefugurlu@gmail.com