Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler aşkı Filistin’de depreşirken…

Kurucu irade ile, Atatürk ile, onun getirdikleriyle problemli olanların Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil, sevk ve idare etme hususunda zafiyet göstermeleri sürpriz mi? Kuşkusuz değil…

Türkiye, Dışişleri’nin rasyonel yaklaşımıyla 25 Ekim’e kadar uluslararası hukuku da hiçe sayan bir çizgide seyreden İsrail-Hamas savaşını sönümlendirmeye çalıştı. Ancak 25 Ekim öğle saatlerinde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında “Ey İsrail!..” diyerek soğukkanlı ve iki taraf arasında savaşı durdurmaya dönük üslubunu bir kenara bıraktı. Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler aşkı dış politikada arkaya itilmiş gözükürken yeniden sahneye çıktı. Hamas, malum, Müslüman Kardeşler’in Gazze versiyonu.

7 Ekim’de Hamas’ın sivilleri de hedef alan beklenmedik füze saldırısıyla başlayan savaşa İsrail o günden beri olağanüstü ve insanlık dışı şekilde karşılık veriyor. Düne kadar yarısı kadın ve çocuk olmak üzere 4 bini aşkın Filistinli yaşamını yitirdi bu saldırılarda. İsrail’in de kayıpları var. Hamas’ın elinde rehineler var. Sembolik olarak bazıları önceki günlerde bırakıldı. Filistin topraklarını işgal eden ve gitgide yeni yerleşimler eliyle varlığını büyüten İsrail öyle vicdansız saldırıyor ki hastane, kilise, okul, kadın, çocuk demiyor ve masum insanları katlediyor!

İSRAİL’İN GAZZE STRATEJİSİ BELLİ OLDU

İsrail’in stratejisi aşağı yukarı ortaya çıkmış gözüküyor. Gazze’nin kuzeyinden başlatmayı öngördüğü kara saldırısı yapılan yığınaktan anlaşılıyor. Amaç, kuzey ve güney arasında bir hat çekerek Filistin’in Gazze’deki yurttaşlarını önce güneye itmek, ardından da güneyde Gazze dışına tehcir etmek. Bu arada da hava bombardımanlarıyla, her türlü ambargoyla Gazze’yi felç edip halkı memleketinden ayrılmaya zorlamak ve Hamas militanlarıyla başbaşa kalmak. Sonrası ise Gazze’ye çökmek! Mesele sadece bir kara parçası değil; Akdeniz sahili ve denizdeki doğal zenginlik; iki devletli çözümü sabote etmek, vb.

Peki Hamas’ın elindeki onca rehine ile, Gazze’nin altındaki yeraltı kenti, tünellere karşın İsrail amacına nasıl ulaşacak? İsrail, amacına ulaşmak için gerekirse gözünü karartıp rehineleri gözden çıkarabilir! Bunu yapar mı? Yapar… Örnekleri var… Kendisi de onca teçhizat ve donanımına karşın kayıp vermeyi de göze alır… ABD’li Ortadoğu Kasabı da ekibiyle İsrail’e borda atmış durumda! Irak’taki deneyimi ile mesleğini icra etmeye hazır!

İsrail, ABD ve Anglosakson partnerlerini, AB’nin başat unsurlarını da yanına aldı ya, BM’yi de tanımıyor! BM Genel Sekreteri Guterres’in BMGK’de yaptığı konuşma Tel Aviv’i öfkelendirdi ve istifa çağrıları geldi. Oysa Guterres nesnel bir yaklaşımla özetle şöyle demişti:

“Hamas durduk yerde saldırmadı. Filistin boğucu bir işgale maruz. Ancak bunlar Hamas’ın sivillere saldırısını haklı göstermez. Hamas’ın saldırıları da Filistin’in topluca cezalandırılmasını haklı gösteremez.”

İSRAİL İLE HAMAS’IN YAKIN, ORTA, UZUN VADEDEKİ HEDEFLERİ

Erdoğan’ın içeride gelişen iklimin de etkisiyle aldığı farklı pozisyona geleceğim asıl ama önce büyük fotoğrafa bir daha bakalım… İsrail’in yakın hedefinin ilk adımı Gazze’yi yutmak. Gazze’deki Hamas yönetimi bahane. İkinci adım ise Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki tahkimatını gönderip oraları da ileride Gazze gibi abluka altına almak. Kudüs’ü başkent ilan etmesi bu planın bir parçası. ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıması da. İsrail’in orta vadedeki hedefi bölünmüş ve küçülmüş Suriye ile Lübnan; Lübnan’daki Hizbullah etkinliğinin kırılması, Suriye’nin kuzeyindeki ABD destekli aparatların devletleşmesi ve İran’ın bölgedeki etkinliğinin kırılıp ana topraklarına hapsedilmesi. Tabii bütün bunlar ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve onların ‘çocuğu’ Yunanistan’ın desteği ile hayal ediliyor. Özetle, kısa ve orta vadede tahkim edilip daha da büyümüş, güçlenmiş, Doğu Akdeniz’de mesafe almış bir İsrail öngörülüyor. ABD’nin Gazze meselesinde bile Doğu Akdeniz’e en büyük iki uçak gemisinin, askeri danışmanlarını göndermesi, silah, mühimmat ve teçhizat desteği İsrail’in daha ileri hedefleri için neler yapabileceğinin bir göstergesi. İsrail’in uzak hedefini ise bilmeyen yok; Büyük İsrail! Jeopolitiğinin ve jeostratejisinin temelini Tevrat’a dayandırıyor. Neymiş? Nil’den Fırat’a kadar olan kara parçası İsrail’e vaat edilmiş! Açarsak, Mısır’ın en önemli bölgesi, Türkiye’nin Fırat’ın altında kalan kısmı ile arada neresi kalıyorsa ‘Büyük İsrail’in içinde!

Peki Hamas’ın amacı? Hamas, kanımca ilk olarak 7 Ekim saldırısıyla İsrail’in yenilmez olmadığını, gafil avlanabileceğini, MOSSAD’ın imkan ve kabiliyetinin ne kadar olduğunu göstermek istedi. Bu noktada Mısır’dan İsrail’e giden “50. Yıl” uyarısının bile dikkate alınmaması, Hamas’ın saldırısının çapının ne olabileceğini öngörememesi anlamına geliyor. İstihbarat da zayıf, istihbaratın değerlendirilmesi de demek ki. Ayrıca, 1973’ün 50. yılında etraftan bir uyarı almadan da teyakkuz halinde olmak gerekirdi. Hamas’ın orta vadedeki hedefi, İsrail’in amacına ulaşamaması halinde işgal edilen bütün Filistin topraklarında hegemonyasını kurmak. Hamas, malum, uzun vadede ise İsrail’i bütünüyle ortadan kaldırmak istiyor.

İşte İsrail ve Hamas’ın büyük fotoğraftaki konumu bu iken dünyanın da BM’nin iki devletli emredici çözüm kararı için ayağa kalkmaması büyük handikap. Bu da dünyanın çivisinin çıktığını, uluslararası yaptırımın hukuk ve insan hakları temelinde ortadan kalktığını gösteriyor maalesef. Oysa güçlenmesi gereken burası. ABD’nin ve hık deyicilerinin iki yüzlülüğü ise esas problem. BMGK’da ikli devletli çözüm için onay veren ABD, fiiliyatta İsrail’i şımartıyor ve Filistin’i yutmasına kapı aralıyor. Kudüs’ü başkent olarak tanıması da bunun göstergesi.

Kısacası, Filistin-İsrail savaşının durması ve barış için İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Hamas’ın da FKÖ gibi İsrail’in varlığını kabul etmesi; iki devletli çözümün hayata geçmesi gerekiyor.

MÜTEAHHİT OLDULAR AMA “MÜCAHİT” EDEBİYATINA DEVAM

Erdoğan, AK Parti grubundaki “Ey İsrail”li üst perdeden konuşmasında “hakikati haykırmaya ve bunun için siyasi, diplomatik ve gerekiyorsa askeri tüm yolları devreye sokmaya hazır olduğunu” belirtse de İsrail'e gitme projesini iptal ettiğini, Türkiye'nin İsrail devletiyle sorunu olmadığını ancak İsrail'in Filistin'e karşı bir örgüt gibi davrandığını söyledi ve çok yankı yapan şu cümleleri de kurdu:

"Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin çünkü Batı'nın sana borcu çok. Ama Türkiye'nin sana borcu yok. Batı Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur".

Müteahhitler ve marketçiler ordusuna dönüşen partinin başındaki Erdoğan’ın “mücahit” tanımlamasıyla özdeşlik kurduğu Hamas’la ilişkileri üzerine ABD Kongre üyeleri geçen hafta Biden’a bir mektup göndermişti. Bilahare, 110 imzalı bir mektubu da Yunan asıllı iki Kongre üyesi Dışişleri Bakanı Blinken’a verdi. Mektupta “Hamas'ın İsrail'e karşı acımasız terör eylemleri gerçekleştirmesini sağlayan Türkiye ile Hamas arasındaki siyasi, lojistik ve mali bağlantıları kesmek için, ABD hükümetini diplomatik ve ulusal güvenlik araçlarının tamamını kullanmaya çağırıyoruz. Bu doğrultuda, Türkiye'den Hamas'a karşı derhal ve tereddütsüz bir şekilde harekete geçmesini talep etmenizi istiyoruz. (…) Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Hamas'a uzun süredir sağlanan siyasi, lojistik ve mali destek iyi bilinmektedir. Bu ciddi bir endişe konusudur.” deniliyor. Tabii bu mektup Erdoğan’ın önceki günkü konuşmasından önce kaleme alındı. Sonrasında olsaydı çok daha başka ifadelerle dolu olurdu hiç kuşkusuz.

Mektupta, ABD yönetiminin Ankara’dan kışkırtıcı ifadeler de içeren şu taleplerde bulunulması istendi:

1) Hamas'ı resmen bir terör örgütü olarak ilan etmesi;

2) Hamas'ın İstanbul'daki ofisinin ve Türkiye'de faaliyet gösteren tüm bağlı kuruluşlarının kapatılması;

3) Türkiye'deki tüm Hamas yetkililerinin Türk vatandaşlıklarının iptal edilmesi ve T.C. pasaportlarına el konulması;

4) Hamas yetkililerinin Türkiye’den sınırdışı edilmesi ve ülkeye yeniden girişlerinin yasaklanması;

5) Herhangi bir Türk bankasının Hamas'ın finansmanına karışıp karışmadığının araştırılması, bu tür bir soruşturmanın bulgularının ABD Dışişleri Bakanlığı'na rapor edilmesi ve bu tür bir finansmana karışan bankalara yaptırım uygulanması;

6) Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırıda herhangi bir Türk yetkilinin yer alıp almadığını araştırılması ve bulgularının ABD Dışişleri Bakanlığı'na rapor edilmesi.

DIŞ POLİTİKADA ZİGZAG OLMAZ

Erdoğan, iç politika dürtülerinin de etkisiyle “arabulucu” vb. pozisyonlardan uzaklaşıp Türkiye’nin rolünü Hamas’ın yönettiği Gazze’ye, yani Hamas’a garantör olmaya indirgemekle hiç iyi yapmadı. Oysa, Erdoğan, Müslüman Kardeşler’le duygusal bağları nedeniyle bozduğu ilişkileri düzeltmeye çalışan bir rotada ilerliyordu. Örneğin, Mısır ile bu bağlamda ilişkileri toparladı. Suriye ile barış arıyor. İsrail ile daha yeni büyükelçi teatisi yapıldı. Mehter takımı gibi yürünmez dış politikada. Ulusal çıkarlarınızı esas alırsınız. Ondan sonra tabii ki ezilen Filistin halkı ile dayanışma içinde olursunuz. Bir yandan İsrail’in gemi azıya almasına dönük cepheyi genişletmeye ve aşırı saldırıları durdurup ateşkes sağlamaya çalışırsınız, bir yandan da insani yardımlarda bulunursunuz. Ama Arap devletlerinin bile kaçındığı Hamas ile özdeşleşmekten kaçınmalısınız. Sizin muhatabınız Filistin’in meşru devlet başkanı Abbas ve FKÖ’dür. Siz İsrail’in varlığını tanıyorsunuz, ama onu tanımayan Hamas ile iş tutmaya kalkıyorsunuz. Olmaz. Şimdi Erdoğan sadece kendi görüşme trafiğinin müktesebatını çöp yapmış olmadı, Dışişleri’nin görüşme trafiğinin sonucunda ortaya çıkan ve savunulan tablo da çöp oldu! Türkiye gibi bölgede ağırlığı olması gereken bir devletin istikrarsızlığı hiç de iyi değil. Bir doğrultunuz olur ve ona göre ilerlersiniz. Zigzag olmaz.

“YÜZ YILLIK NARKOZ”MUŞ!

Bu arada, Hamas’la özdeşleşmekten kaçınmayan ve ekonomik açmazların içinde olmasına karşın kör gözüm parmağına hareket eden Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı sönük karşılıyor. Hatta 28 Ekim günü Filistin mitingi düzenleyerek 100. Yılı gölgede bırakmayı tercih ediyor. Sanki başka Allah’ın günü yok! 28 Ekim akşamı bütün TV’ler mitingi verecek, ertesi gün de basılı gazeteler yine mitingi görecek birinci sayfadan. Cumhuriyetin 100. Yılı güme gidecek! E, ne diyor AK Partili malum milletvekili; “yüz yıllık narkoz”… Bunlar Cumhuriyet için “parantez” de dememiş miydi?

Kurucu irade ile, Atatürk ile, onun getirdikleriyle problemli olanların Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil, sevk ve idare etme hususunda zafiyet göstermeleri sürpriz mi? Kuşkusuz değil… Şimdi bir TV kanalını yöneten kadim bir arkadaşım AK Parti taifesi için, “Bunlar bir ortalama almak istiyorlar” diyordu bir zamanlar… Ne ortalaması alması evlat, bunlar düpedüz rövanş almak istiyorlar, bunlar rovanşist!

Bunlardan kurtulmanın çözümü ise olabildiğince geniş bir şemsiye açarak Atatürk Türkiyesi’ni fabrika ayarlarına döndürecek, aynı zamanda Atatürk’ü esaslı anlayan, onu bir heykel olarak görmeyecek; Filistin halkının meşru temsilcisi FKÖ ile iş tutacak ve Filistin’de iki devletli çözüm için güçlü irade ortaya koyacak olanların halkı ikna edip yönetimi ele alması. Başka çare yok.

Etiketler
Recep Tayyip Erdoğan Hamas Filistin