İsrail-Filistin barışının yolu nereden geçiyor?

Kimi yorumlara göre MOSSAD, HAMAS’ın askeri kanadının Aksa Tufanı adını verdiği operasyona göz yumdu! Ben o kanıda değilim. CIA’nın bile İkiz Kule ve Pentagon saldırılarını istihbar edemediği ve durduramadığı bir dünyada yaşıyoruz...

HAMAS’ın askeri kanadının “Aksa Tufanı” adını verdiği, ayırt etmeksizin sivilleri de hedef alan ve savaşta yeri olmayan eylemler içeren operasyonel harekat niteliğindeki yönelimine İsrail daha sert ve sivilleri, kadın ve çocukları hedef alan bir reaksiyonla, tehcir adımıyla karşılık veriyor. Bu yazıyı Hamas-İsrail savaşının sekizinci günü kaleme alıyorum, İsrail’in Gazze’nin tahliyesi için verdiği süre de doldu; umarım o güne kadar itidal ve ateşkes çağrıları karşılık bulur. Tabii bu yazıyı malumatfuruşluk yapmak için değil de “aslında ne oluyor, kim ne yapmak istiyor?” sorularına yanıt aramak için kaleme aldığımı belirtmeliyim.

Şöyle başlayalım; kimi yorumlara göre MOSSAD, HAMAS’ın askeri kanadının Aksa Tufanı adını verdiği operasyona göz yumdu! Ben o kanıda değilim. CIA’nın bile İkiz Kule ve Pentagon saldırılarını istihbar edemediği ve durduramadığı bir dünyada yaşıyoruz. Yani, MOSSAD’ın gücünün bir şehir efsanesi olduğu kabak gibi ortaya çıktı. Bir efsane çöktü. Şimdi artık İsrail’in moral üstünlüğü de çökmüş oldu. İsrail halkı kendisini daha savunmasız hissedecek. Tel Aviv, 50 yıl sonra uğradığı büyük çaplı saldırıda büyük itibar kaybına uğradı. Faşizan Netanyahu ve bir avuç yandaşına karşı şimdi olmasa bile sıcak çatışma sonrasındaki süreçte İsrail halkının tepkisi daha da artacak.

FİLİSTİN-İSRAİL SAVAŞI MI, HAMAS-İSRAİL SAVAŞI MI?

Bir soru: Bu savaş Filistin-İsrail savaşı mı, yoksa Hamas-İsrail savaşı mı? El Fetih lideri Mahmut Abbas, Filistin Ulusal Yönetimi Devlet Başkanı. Bu yönetimin başbakanı Muhammed İştiyye, El Fetih’tten. Dışişleri Bakanı Riyad El-Malki, El Fetih’ten. İsrail’e dönük operasyonda onların dahli yok. Mahmut Abbas’ın bu yazıyı kaleme aldığım sekizinci gün itibarıyla tek yorumu ise “Filistin halkının kendini koruma hakkı” olduğu… Zaten, Filistin Ulusal Yönetimi, İsrail ve Filistin’in ayrı devlet kurma hakkını savunuyor, yani İsrail’i de meşru görüyor. BM’nin kararları da bu yönde bilindiği gibi. Hamas ise İran gibi İsrail’i meşru görmüyor. Ne yazık ki Filistin’deki fiili ikili iktidarın arasındaki çelişkiden İsrail sonsuz yararlanıyor. İlginç bir nokta ki, HAMAS, Gazze’ye zamanında zorla girdi ve hegemonya kurdu. Şimdi İsrail’in kara harekatı ile girmek için hazırlandığı gibi. Hatta El Fetih ile HAMAS, zaman zaman sıcak çatışmaya da girdi.

HAMAS’ın askeri kolu olan El Kassam Tugayları 23 yıl önce de İsrail’e saldırdı ve beş yıl süren çatışmalarda binlerce insan yaşamını yitirdi. Bu çatışmalarda da her iki taraftan hayatını kaybeden siviller çoğunluğu oluşturdu. Filistinlilerin ancak üçte birinin destek verdiği ve “İkinci İntifada” adı verilen o çıkış çok ilginç ki Ortadoğu Barış Zirvesi’nin hemen ardından gelmişti.

HAMAS, ABD-İsrail-İngiltere’nin Ortadoğu’daki yönelimlerinin hayata geçebilmesi için kuruluşundan itibaren arkasında olduğu bir yapılanma. Çünkü, Ortadoğu’daki laik-ulusal niteliği olan siyasi akımlar, kuruluşlar CIA-MOSSAD’ın hep hedefinde oldu. El Kaide’yi, DEAŞ’ı onlar devşirip kurdu. Hiç kuşkusuz HAMAS’a da görünmeden kol kanat gerdiler FKÖ’ye, El Fetih’e karşı. HAMAS’ın askeri kolu 1990’ların başında bu atmosferde kuruldu.

Oysa, FKÖ, Arafat’ın liderliğinde 1973 sonrasında barış yolunu seçti, terörist eylemleri durdurdu, Oslo barış görüşmelerinde rol aldı ve İsrail liderleri ile birlikte Oslo Barış Anlaşması’nı imzalayarak Nobel Barış Ödülüne layık görüldü. İsrail, Filistin Ulusal Yönetimi’ni tanıdı. Nobel ödülü, Batı’nın da Arafat liderliğindeki Filistin’e sıcak bakması anlamına geliyordu. Nitekim, BM de iki devletli çözümü benimsedi. Oysa İsrail, Filistinlileri Batı’nın gözünden düşürmek istedi hep, bu yüzden de cihat yanlısı İslami örgütleri destekledi.

ABD’NİN İLERİ KARAKOLU İSRAİL

İsrail, emperyalizmin kontrolunda kurulan bir devlet. İşgal edilen Filistin topraklarında kuruldu Batı’nın gözetiminde ve desteğinde. Sonra dört biryandan Yahudiler buraya getirilerek yerleşim merkezleri kuruldu. Giderek de yurtlarından sürülen Filistinlilerin yerinde yeni Yahudi yerleşimleri kuruldu. Bu yönelim, emperyalizmin planlarından ayrı değildi. İsrail’in 75 yıllık tarihi bu gelişmeleri yazıyor. İsrail’in hamisi ABD de bu fiili durumu adeta bir statüko haline getirdi ve iki devletli çözüm BM kararı haline gelmesine karşın ayak sürüdü. Çünkü, İsrail, ABD için bölgedeki bir ileri karakoldu (Şimdi de Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ile ikinci bir ileri karakol peşinde). Düşünün; İsrail el yükseltiyor ve kuzeyde derdi olan Suriye’nin iki önemli havalimanını vurarak işlemez hale getiriyor! Bununla da kalmıyor; Lübnan’a da bulaşmaya çalışıyor ve İran’da gerilim yaratmaya çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in “Yahudi” olduğunu vurgulaması, Doğu Akdeniz’de çabuk konum alması ABD’nin şu sıralardaki gelişmelerde nasıl bir pozisyon aldığını ayan beyan ortaya koyuyor. Bu arada, ABD ve İsrail, bölgede global bir iştah edinirken Rusya’nın Ukrayna’ya kilitlenen konumunu da hesaplıyor. O yüzden Suriye’yi bombalama cüretini gösteriyor. Gazze’deki Filistinlileri hızlı bir tehcire tabi tutmaya yelteniyor. Kudüs’ü başkent ilan ettiği gibi şimdi Mescid- Aksa’da Cuma namazına gidenleri süzüyor. ABD’nin Kudüs’ün başkent ilan edilmesine verdiği destek de Vaşington’un niyetini ifşa ediyor. Niyet, BM kararına karşı iki halkın yaşadığı tek İsrail devleti. Tabii Filistinlilerin oldukça azaldığı iki halklı bir tek devlet! Şimdi somut hedef, İsrail’in ABD desteğinde Gazze’yi ilhakı. Kuşatma ve ambargolar boşuna değil. Sırada ise elbette Batı Şeria var! İsrailli dinci faşistler ile selefi HAMAS, adeta iki devletli çözümü el ele boğuyor. İki çılgın unsur bölgeyi, milyonlarca insanı ateşe atıyor. Dünya ise bu gelişmeleri seyrediyor! Laftan başka bir şey yok ve birçok yerde laf bile yok!

ANKARA’NIN POZİSYONU

Öte yandan Hamas’ın sürpriz yoğun saldırısı ve İsrail’in orantısız yanıtı Türkiye açısından olmadık bir zamanda gerçekleşti. Türkiye-İsrail ilişkileri son olarak “one minute” çıkışı sonrasında uzun süre gerilimli bir şekilde buzdolabına girmişti. Uzun çabalar sonunda iki devlet bir noktaya geldi ve karşılıklı olarak büyükelçi teatisi yapıldı. Ankara, sekiz gündeki tavrıyla sorumlu bir tutum ortaya koyarak taraflara itidal tavsiye etmekle iyi yaptı. Gazze’ye ise insani yardım malzemesi göndermekle yetindi. Erdoğan, İsrail ve Filistin arasında arabuluculuk için de devreye girebileceğini vurgulayarak el yükseltti. Buna karşılık İsrail’in Türkiye büyükelçisi ise Ankara’yı kendileriyle empati yapmaya davet etti. Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri düzeltme yolunda HAMAS’a mesafe koyduğu malum. Erdoğan, iç dünyasına karşın neyin olmayacağını gördü ve siyasi gerçekçiliğin izinden giderek İhvan’la mesafe koydu nihayet. Artık daha gerçekçi adımlara teşne. Umarım bu çizgi devam eder. Bu bağlamda gerek Erdoğan’ın telefon trafiği gerekse Dışişleri Bakanı Fidan’ın ziyaretleri kıymetli. Arap dünyası durumdan rahatsız fakat iç kamuoylarını karşısına almadan çatışmanın da içine girmemeye bakıyor. İran ise ABD-İsrail yöneliminde sıranın kendisine geleceğinin bilinci içinde harekatla ilgisinin olmadığını belirtse de HAMAS’ın yönelimini onaylıyor.

Yeniden Ankara’nın tavrına dönersek, “karşılıklı olarak saldırıların durması, Gazze’ye dönük abluka ve sürgün tehdidinin son bulması, sivillerin zarar görmemesi” gibi bir acil eylem planı önerisi söz konusu. Uzun vadede ise iki devletli çözüm önerisi yapılıyor.

BARIŞ İÇİN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM ŞART

Artık şurası bir gerçek ki, Batı’nın FKÖ-El Fetih’i HAMAS’a karşı güçlendirecek bir perspektifte iki devletli bir siyasi çözüm olmaksızın İsrail’de huzur olmayacak. Filistin halkı da yeni bir “Arafat” yaratacak. İsrail halkı, Filistinlilerin devlet hakkını vermedikçe rahata kavuşamayacak. İsrail-Filistin anlaşmazlığı ancak bu temelde çözülebilir. Akılcı ve hakça çözüm başka türlü mümkün gözükmüyor. İsrail, 1967’den önceki sınırlarına geri çekilecek. Başka çaresi yok. Gerçekçi olmak gerekirse, ABD’nin de bunu içselleştirmeden iki devletli çözüm ve bu temeldeki barışın zor olacağını da not edelim. ABD de şunu idrak etmeli ki, barış ancak adaletle mümkün. Peki, ABD, Ortadoğu’yu aklından çıkarabilir mi? İsrail-Filistin anlaşmazlığında iki devletli çözüme yardımcı olmaması, üstelik Suriye’nin kuzeyinde kontrolunda kurmaya çalıştığı aparatlarda ısrar etmesi aklından çıkarmak istemediğini gösterir. Bu da BOP ısrarı demektir.

Etiketler
İsrail Filistin Hamas