CHP'nin beş sorusuna beş yanıtım

CHP'nin sorunu aslında kendi içinde. Baykal döneminden itibaren Kılıçdaroğlu dönemini de maalesef içine alan ve son 12 yıldaki genel seçimlerde yüzde 26-22 arasındaki 'oy tuzağı' iyi incelenip bu 'tuzaktan' çıkılması şarttır. Neyin olamadığı bulunmazsa neyin olabileceği de bulunamaz.

CHP, nihayet 2008'den bu yana programını güncellenmek için bir kez daha harekete geçiyor. "Bir kez daha" derken, 2019'da dönemin genel başkan yardımcısı Prof. Dr. Fethi Açıkel'in koordinatörlüğünde başlatılan program taslağı yazma girişiminin kadük kalmasını kastediyorum. Haliyle, 15 yıl önce güncellenen program, Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığının 14. yılında ancak yeniden güncellenmiş olacak. Nedeni ise "hem yürüyüp hem ciklet çiğneyememek"ten başka bir şey değil.

Bu doğrultuda CHP tarafından yayınlanan çağrı metninde katılımcı anlayışın gereği olarak hem vatandaşlardan hem de parti üyelerinden beş soruya yanıt vermeleri istendi.

PROGRAM ÇALIŞMASINA BAZI ÖNERİLER

Beş soruya bendeniz de siyaset bilimiyle haşır neşir bir yazar, ayrıca bir "vatandaş" ve "parti üyesi" olarak buradan yanıt vereceğim fakat önce program çalışmasını yürüten heyete bazı önerilerde bulunayım:

a)Bireysel katkıların dışında nüfusu 100 bini geçen ilçe örgütlerinden ve tüm il örgütlerinden kolektif katkı istenmesi yerinde olacaktır.

b)Önceki genel başkan ve genel başkan yardımcıları ile bakanlardan özel olarak bireysel katkı istenmesi gerekir.

c)Akademiden, oda, baro, sendika, SODEV, SDD, vb. kuruluşlardan da kurumsal görüş istenmelidir. Özellikle 2019'dan bu yana CHP'nin programıyla ilgili basında çıkan yazılar, öneriler taranarak yararlanılmalıdır.

d)Program ön taslağı ortaya çıktıktan sonra bir konferansta zengin bir hazirunda (Genel Başkan, MYK ve PM üyeleri, önceki genel başkan ve MYK üyeleri, il başkanları, Büyükşehir Belediye Başkanları) tartışılmalı ve taslağa son şekli verilmelidir. Taslak ayrı bir program kurultayında son şeklini almalı, oldu bittiye getirilmemelidir.

e)Program kısa, özlü, net, tartışmalara neden olmayacak şekilde; partiyi geçmişi, bugünü ve yarınıyla temsil edecek nitelikte olmalıdır.

f)CHP programının temeli kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde geliştirilen Altı Ok ve 70'lerdeki çağdaş sosyal demokrasi ilkeleridir. Programın yenilenmesi çalışmaları bu temelde gerçekleşmeli; bununla birlikte dünyada ve ülkemizde son 15 yılda yaşanan gelişmeler de dikkate alınmalıdır. Örneğin iklim değişikliği, pandemi, gıda güvenliği ve gıdaya erişim, başdöndürücü bilgi teknolojilerindeki vb. gelişmeler...

g)Program CHP'nin ortada değil, 1960'ların ortalarından sonra Ortanın Solu'nda olduğu ve giderek sosyal demokrat bir çizgiye oturduğunu; bununla birlikte Altı Ok'un partinin ana sütunları olduğunu saptamalıdır.

h)2019'dan itibaren Prof. Açıkel koordinasyonunda yürütülen çalışmaların dokümanı da herhalde yeni program yenileme çalışması koordinatörü olan MYK üyesi Doç. Yunus Emre'ye verilecektir.

×××

Şimdi beş soruya ve yanıtlarına geçebiliriz. Kısa ve özlü yanıtlar vermeye çalışacağım.

CHP'NİN MİSYONU VE SİYASİ ROLÜ

1)CHP’nin yüz yıllık tarihi ve Türk siyasi hayatındaki yeri hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

CHP, Kurtuluş Savaşı'nın ateşi içinde, bu savaşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yürüten BMM'ne tabi olan Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri'nin üzerinde şekillenmiş; bu cemiyetler 9 Eylül 1923'te partinin kuruluş dilekçesinin İçişleri Bakanlığı'na verilmesiyle birlikte illerde parti örgütlerine dönüşmüştür. Mustafa Kemal Atatürk'ün CHP’yi kurma gerekçesi, Türk devriminin, Türk modernleşmesinin, çağdaş uygarlık yürüyüşümüzün siyasi taşıyıcısı olmasıdır. Bu bağlamda CHP’nin temel görevi Türk devrimini, aydınlanmayı sürdürmek; çağdaşlaşma yürüyüşünü ilerletmek ve Türkiye Cumhuriyeti'ni çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırarak ekonomik, sosyal, kültürel olarak kalkınma hedeflerine yaklaştırmak; Türkiye’nin fabrika ayarlarına sahip çıkarak laik, demokratik, sosyal, çoğulcu bir hukuk devleti olma niteliğini gözetmektir.

2)CHP Türkiye’nin geleceğini şekillendirmede nasıl bir rol oynamalıdır?

CHP, her şeyden önce Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü sosyal adalet, eşitlik, inanç özgürlüğü, laiklik, demokrasi ve hukuk içinde sağlamakla kendisini yükümlü hissetmelidir. Bu misyonunu hiç unutmamalıdır. Bu bağlamda CHP’nin geniş bir şemsiye açarak büyüme hedefini önüne koyması kaçınılmazdır. Çok partili dönemde 1950'lerde yüzde 36-41 bandında; 70'lerde 33-41 bandında olabilen CHP’nin bugün de yüzde 40'lar düzeyinde olmaması için tek engel kendisi! CHP’nin büyümesi, ayrıca ittifaklar geliştirmek suretiyle çağdaş bir anayasa ve demokrasinin yolunu açması temel ev ödevlerindendir. Türkiye için koalisyon (ittifak) en elverişli yönetim-hükümet biçimidir. Demokrasi ve uzlaşma kültürü açısından bakıldığında görülecektir ki, güçlü hükümetler geniş tabanlı koalisyon hükümetleri olmuştur. Ancak bu CHP’nin büyüme hedefini asla gölgede bırakmamalıdır.

3)CHP’nin programına yön vermesi gerektiğini düşündüğünüz ana prensip ve temel değerler nelerdir?

CHP'nin programına yön vermesi gereken ana ilkeler ve temel değerler üzerinde yukarıda durdum. Altı Ok, çağdaş sosyal demokrasinin değerleri; barış, özgürlük, demokrasi, laiklik, inançlara saygı, eşitlik, hukukun üstünlüğü, sosyal ve ulusal dayanışma, kalkınma ve refahın hakça paylaşımı, fırsat eşitliği, dış politikada ve uluslararası ilişkilerde "Yurtta Barış Dünyada Barış" çizgisi... CHP ekonomide cesaretle karma ekonomik modeli savunmalı; kamucu-halkçı bir pozisyon alarak bunun yanında teknoloji, sanayi, tarım ve hayvancılıkla girişimi ve üretimi desteklemelidir. CHP'nin mutlaka ülkemizin temel sorunlarından birisi olan bölgelerarası dengesizliği dikkat merkezine alması ve çare önermesi şart.

ÖNCELİKLİ SORUNLAR VE İKTİDAR STRATEJİSİ

4)Türkiye’nin öncelikli olduğunu düşündüğünüz üç sorununu yazınız? Bu sorunların çözümü için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini kısaca açıklayınız.

Türkiye'nin öncelikli üç veya birkaç sorunu ile çözüm önerilerini şöyle belirteyim:
4.1.Enflasyonist-devalüasyon sarmalı ve buna bağlı olarak çalışan kesimlerin ve yoksulların sürekli daha da yoksullaşması: 50 yıl önce bir küçük memur veya işçi emekli olduğunda evini hatta arabasını alabilirken bugün o tablo satın alma gücünün sürekli düşmesi sonucu hayal olmuştur. Bugün artık emekli ikramiyesi ile bırakın evi iyi bir ikinci el araba bile almak çok zor. Ayrıca hayat pahalılığı ve geçim zorluğu çok yakıcı. Çözüm ise kamuda kesin tasarruf, yerli üretim artışı, cari açığın kapanması, enflasyonun dizginlenmesi ve TL'nin değerli hale getirilmesidir. Asgari ücret ve emeklilerin ücreti sürünme ücreti olmaktan çıkarılmalıdır.

4.2.Kontrolsüz aşırı dış göçün en az 8-9 milyon olduğu koşullardaki kaos çok boyutlu hale gelmiştir. İşsizliği, konut açığını da tetikleyen aşırı dış göçün derhal ivedilikle durdurulması hayatidir. Bu tablo aynı zamanda güvenlik açığı ve toplumsal gerilim yanında yerleşim merkezlerinde demografik yapısal kaos demektir. Suriyelilerin yanında Afgan, İran ve Iraklı, Afrikalı, Türki Cumhuriyetlerden vb. göçmenlerin oluşturduğu tablodan çıkış için şu önlemler alınabilir: a)Derhal bütün sınırlarda özel önlemler alınmalıdır ve içeri tek bir göçmen dahi alınmamalıdır. b) Suriyeli dışındaki göçmenler memleketlerine bir plan dahilinde belli bir sürede iade edilmelidir. c)Kaçak çalışmaya müsaade edilmemelidir. d)Suriye ile adil bir barış anlaşması yapılarak Suriyeli göçmenlerin kendi memleketlerinde can güvenliği ve eşit yurttaşlık koşulları oluştuğunda (bunun için de gerekirse uluslararası çerçevede çaba harcanmalı) geri dönmesinin önü açılmalıdır. e)Türkiye kimsenin mülteci deposu olmamalıdır. Bu bağlamda Avrupa ile geri kabul anlaşması da ABD ile Afganlar ile yapıldığı bazı mahfillerde ve fısıltı gazetesinde dile getirilen gizli anlaşma yürürlükten kaldırılmalıdır.

4.3.Barınma sorunu bugün acil hale gelmiş durumda. Nedeni ise aşırı kontrolsüz dış göç yanında yabancılara vatandaşlık için çok sayıda konut satışıdır. İnşaat maliyetlerinin artışı da vatandaşın yeni konut almasını zorlaştırmakta, ayrıca kiralık konut da erişilemez bir boyuta sıçramaktadır. Çözüm, tabii ki aşırı göçün durması ve geri gönderme ile birlikte en az 5 yıl süre ile yabancılarla konut satışının durdurulması; cari boş konutların boş kaldığı sürece yüksek vergi ile arza zorlanması; temel olarak TOKİ marifetiyle öncelikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana'da olmak üzere ivedilikle olanaklarını mobilize ederek 30 Büyükşehirde düşük ve orta gelir grubuna dönük hiç evi olmayanları önceleyen şekilde 20 yıl ödemeli konutlar inşa edilmesidir. Aynı şekilde özellikle anılan ilk 5 Büyükşehir başta olmak üzere 30 Büyükşehirde öğrenci yurtları açığının da TOKİ marifetiyle kapatılması yerinde olacaktır.
4.4.Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı; İmam Hatip Okulları ihtiyaç sınırına çekilerek fazlası meslek okullarına dönüştürülmeli ve bu okullarda günümüzün gerektirdiği meslekler öğretilmeli, yeni dallar açılmalıdır. Öğrenci kredileri ihtiyacı karşılayacak düzeyde olmalı ve mezuniyetten sonra çalışma başladığında faizsiz geri alınmalıdır. İlk ve orta eğitimde devlet okulları güçlendirilmeli, öğrenciler kendi muhitindeki okula servissiz gidebilmeli, eğitimciye ikinci bir iş yapmadan geçinecek ücret verilmelidir.

5)CHP’nin politikalarını uygulaması ve ilkelerini hayata geçirmesi için gereken iktidar stratejisi hakkındaki görüşlerinizi yazınız.

CHP'nin kimlik krizini aşması, tercihlerini netleştirmesi, temel meselelere yaklaşımını ortaya koymasının ardından her kesime, her bölgeye, her toplumsal yapıya, her inanç grubuna hitap edecek ve ülkenin her yanından; metropolde, kırsaldan; yedi bölgeden oy alabilmesi için ülkenin desenine karşılık gelecek şekilde örgütlenmesini gerçekleştirmesi, üye sayısını kademeli olarak belli bir plan dahilinde ve sürede 3-4 kat artırması; kısaca geniş bir şemsiye açarak kendisi olarak büyümesi, ilk seçimlerde ödünç oy istemesi ve aynı zamanda ittifaklar-koalisyonlar kuracak bir perspektifte adımları da ihmal etmemesi gerekir. CHP'nin sorunu aslında kendi içinde. Baykal döneminden itibaren Kılıçdaroğlu dönemini de maalesef içine alan ve son 12 yıldaki genel seçimlerde yüzde 26-22 arasındaki 'oy tuzağı' iyi incelenip bu 'tuzaktan' çıkılması şarttır. Neyin olamadığı bulunmazsa neyin olabileceği de bulunamaz.