Baykal’ın önünü açan doktora tezi

Baykal, partide ipleri eline alıp genel başkan olduğunda kontrol kaygısıyla alabildiğine dar grupçu davranmış ve parti içinde katılıma ve gelişmenin itici gücü olan parti içi yarışa sekte vurmuştur.

CHP’nin kurucusu ve ilk genel başkanı (1923-1938), aynı zamanda ebedi başkanı olan; Kurtuluş’un ve Kuruluş’un da önderi “Tek Adam” Mustafa Kemal Atatürk. “İkinci Adam” İsmet İnönü “cumhurbaşkanı” ve “genel başkan” olarak ondan bayrağı devraldı. İnönü, 1938-1972 arasında tam 34 yıl CHP’nin başında oldu. Cumhurbaşkanı, ana muhalefet lideri, başbakan ve yeniden ana muhalefet lideri olarak.

CHP’nin üçüncü genel başkanı ise İnönü’nün 1966’da genel sekreterliğe getirdiği Bülent Ecevit oldu. 1966-1972 arasında genel sekreterlik yapan Ecevit, 1972’de İnönü’den bayrağı devraldı. Kurultayda PM seçimlerini kaybeden İnönü, Ecevit’le yarışa girmedi. Ecevit tek aday olarak girdiği olağanüstü kurultayda genel başkan seçildi. Asıl konumuz Deniz Baykal olduğu için öncesinin ayrıntılarına girmiyorum. Fakat Ecevit’in genel başkanlığındaki CHP 12 Eylül Yönetimi tarafından kapatıldı. Ecevit’e siyasi yasal getirildi. Ecevit, bilahare CHP’yi yadsıdı ve yoluna DSP ile devam etti.

Halkçı Parti, SODEP, SHP ile yürüyen sosyal demokratlara 1992’de yeniden açılan CHP de eklendi. Deniz Baykal, yeniden açılan CHP’nin genel başkanıydı. 1995’teki SHP-CHP birleşme kurultayında Deniz Baykal, Murat Karayalçın’la yarışarak güçlü dar grubunun organize yönelimiyle genel başkan seçildi. Böylece SHP ile birleşen CHP’nin 1995-2010 arasında 15 yıl genel başkanlığını yürüttü. Sadece partinin barajın altında kaldığı 1999 seçimleri sonrasında istifa ederek kısa bir süre genel başkanlıktan uzak kaldı.

Atatürk ve İnönü, kurucu babalardı. Ecevit’i 1950’lerden itibaren İnönü yetiştirmişti Ulus’a alarak, 1961’de kurduğu koalisyon hükümetinde bakan yaparak ve nihayet 1966’da genel sekreter yaparak. Ecevit’in babası Prof. Fahri Ecevit de adli tıp profesörü ve Atatürk döneminin milletvekiliydi. “Halkçı “Ecevit”, Robert Kolej’li bir “seçkin” aile mensubuydu. Harward’a kadar düşmüştü yolu bitirmese de… Annesi de ressam Nazlı Ecevit’ti.

Baykal’ın önünü açan doktora tezi - Resim : 1

BİR KÜÇÜK MEMUR AİLESİNDEN ÇIKAN GENEL BAŞKAN

Deniz Baykal, seçkin kesimden gelmiyordu. Bir küçük memur olarak Tekel’de çalışan Hüseyin Hilmi Baykal ve ev kadını Feride Hanım’ın oğlu olarak dünyaya gözünü açtı. A. Ü. Hukuk Fakültesi sonrasında Mülkiye’de ve ABD Columbia Üniversitesi’nde akademik çalışmalarda bulundu. Doçent oldu. 1965’te İsmet İnönü’nün kurduğu araştırma bürosunda “Mülkiye Cuntası” olarak tanımlanan arkadaşlarıyla birlikte (Prof. Güneş, Prof. Ülman, Prof. Yücekök, Üstünel) görev aldı. Daha sonra Ecevit’le birlikte CHP Genel Sekreteri ve Dışişleri Bakanı olacak olan Prof. Güneş’in Baykal’ın aldığı bu konumda etkisi vardır.

Baykal’ın önünü açan doktora tezi - Resim : 2

“SİYASAL KATILMA-BİR DAVRANIŞ İNCELEMESİ”

Ancak, Baykal’ın 1965’te CHP’ye “yukarıdan” adım atmasında “Siyasal Katılma-Bir Davranış İncelemesi” başlıklı doktora tezinin rolü belirleyici olmuştur.

“Siyasal Katılma” tezi, 1970’te A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınları arasında kitap olarak da basıldı. Ankara’da Sevinç Matbaası’nda basılan kitabın o baskısı kütüphanemde. İyi kötü siyaset bilimi tozu yutmuş birisi olarak döneme göre hakikaten de parlak bir çalışma olduğunu not etmeliyim.

Kitabı eşi Olcay Baykal’a, “Olcay’a…” diye ithaf eden Baykal, bizzat kaleme aldığı “Önsöz”de şöyle diyor:

“Bir süredir siyasal katılma krizini yaşamakta olan ülkemizde, bireyin siyasal davranışını, spekülasyon ya da varsayım konusu olmaktan çıkarmak gerektiğine işaret etmeliyim. İncelememiz böyle bir düşünce ihtiyacının ifadesidir.”

Baykal’in tezinin odak noktasında şu üç ana başlık yer alıyor: 1)Sosyo-Ekonomik Değişkenler ve Siyasal Katılma, 2)Psikolojik Değişkenler ve Siyasal Katılma, 3)Siyasal Değişkenler ve Siyasal Katılma.

16 tablo ile zenginleşen çalışmanın bibliyografyası da oldukça etraflı. Türkçeden çok İngilizce ağırlıklı bibliyografyada 93 kitap ve 80’i aşkın makale yer alıyor. Baykal’ın tez çalışması sırasındaki kürsü hocaları Prof. Bahri Savcı ve Prof. Nermin Abadan’a da kitapta teşekkür var. Nermin Abadan, Ruşen Keleş, Cevat Geray, Arif Müfid Mansel, Özer Ozankaya, Bahri Savcı, Muzaffer Şerif, N. Tunçtekin, Erol Tümertekin, Fehmi Yavuz tezin kaynakça olarak başvurduğu sınırlı sayıdaki Türk bilim insanı. Bu isimleri not almamın nedeni, Baykal’ın çalışması sırasındaki beslenme kaynaklarının altını çizmek.

Baykal, “Siyasal Katılma”nın “Sonuç bölümünün finalinde gelişmiş ülkelerde ve azgelişmiş ülkelerdeki siyasal katılım kıyaslaması yaparak, “siyasal katılmanın, gelişmiş ülkelerde, sistem planında, hareket halindeki genel toplumsal dengenin bir dayanak noktası olduğu görülür” diyor ve ekliyor; “Buna karşılık azgelişmiş ülkelerde çok parti sistemine dayanan daha devrimci bir nitelik taşımaktadır. Bu yolla siyasal hayata katılan geniş halk kitleleri, bir önceki devrenin, feodal ya da bürokratik güçlerinin hakimiyetine dayanan toplumsal dengesini sarsmaktadırlar.”

Baykal’ın önünü açan doktora tezi - Resim : 3

“KÜÇÜK CHP” TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN GARANTİSİ OLABİLİR Mİ?

Siyasal katılım üzerinde duran ve bunu çalışmalarının merkezine oturtan Baykal’ın 1973 seçimlerinde özellikle memleketi Antalya’dan ön seçime girdiğini ve bu tavrının doğal olduğunu hatırlayalım. Ama şaşırtıcıdır ki aynı Baykal, partide ipleri eline alıp genel başkan olduğunda kontrol kaygısıyla alabildiğine dar grupçu davranmış ve parti içinde katılıma ve gelişmenin itici gücü olan parti içi yarışa sekte vurmuştur. Bu da kanımca özgüven eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Öte yandan Baykal, siyasal parçalanmanın ve rekabetin geniş olduğu 1990’larda CHP’nin küçük de kalsa rejimi korumada rol oynamasını önemsemiştir. Oysa o zaman da şimdi de görülmektedir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine uygun bir şekilde yoluna devam etmesinin garantisi “güçlü CHP”dir. CHP büyümelidir. Büyüyebilir. Bir kitle partisi olarak CHP’nin 20 yılı geride bırakan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin fabrika ayarlarını bozan AK Parti iktidarı döneminde büyüyememesini sorgulaması, nedenlerini bulması ve gidermesi gerekir. Şimdi “dostları” ile iktidar potasına giren CHP’nin büyüme refleksini seçimlerden başarıyla çıksa da (ya çıkması ya çıkması gerekiyor) göstermesi gerekiyor. Bunun yolu da CHP’nin “herkes için CHP” olma anlayışını pratikte de gerçekleştirmesinden geçiyor. CHP her toplumsal kesimden, her bölgeden, her inanç coğrafyasından ağırlıklı oy alabilecek bir sıçrama için planlarını yapmalıdır. Türkiye’nin demografik yapısı, CHP’nin oy coğrafyasına yansımalıdır. Bunun için de üye yapısı, örgüt profili ve aday listesi profili üzerinde çalışmak şart. Çünkü “Türk devriminin, çağdaşlaşmasının siyasi taşıyıcısı” olma misyonu vardır CHP’nin. CHP bu misyonu ıskalayamaz.

Etiketler
Muş