2023’ün ilk saatlerinde…

İzmir’den hiçbir eksiği olmayan, sadece iyi yönetilmeye ve tabii huzura, hukuka, demokrasiye ihtiyacı olan güzel ülkemizin dört bir yanındaki okurlarıma yeni yılın ilk yarım gününden selam olsun.

Yeni yılın ilk yazısında ilk kez farklı bir şey yapacak ve “çıplak” hayatımı okurlarımla paylaşacağım. Olduğu gibi…

Çok mutlu olduğum iki mesaj aldım 2023’e adım atarken… Birincisi, uzun süredir bana dokunmayan çok yakınımdan gelen yeni yıl kutlamasıydı… “Düşünüp, taşınmış demek ki,” diye düşündüm, “taşları yerine oturtmuş…” Sıcak bir karşılık verdim tabii ben de.

İkincisi yine çok yakınım, değerli bir büyüğümden gelen yeni yıl kutlama mesajı içindeki “ikinci torun” müjdesiydi. “Selim”i bekliyorduk ama 2023’ün ilk günlerinde… Birkaç gün önce geldi yavru, 2022’nin sondan bir önceki gününde. Neden “Selim” konuldu bebeğin adı, sormadım henüz ama dedesinin en yakın arkadaşlarından-hariciyeci meslektaşlarından birinin adı da “Selim”. Hoş bir rastlantı. Selim’e analı-babalı, iki dede ve iki büyükanneli uzun, güzel bir ömür diliyorum.

Unutmadan; yeni yıla girerken en büyük sevinç ise benim için, yakın zamanda çok ciddi sağlık sorunları yaşayan annemin artık daha iyi olması, çok şükür düze çıkma işaretleri vermesi.

XXX

Belki habercilerin gözünden kaçtı; TRT Müzik kanalında yeni yıla nasıl girildi biliyor musunuz? Bir zamanlar, 1970’lerde Ecevit’le şahlanan CHP’nin seçim meydanlarında Şenay’ın seslendirdiği “Hayat Bayram Olsa” şarkısıyla… “Umut”tu o zaman Ecevit; Şenay’ın seslendirdiği şarkı da umudu dile getiriyordu. Şaşırdım tabii bu şarkıyla 31.12.2002-24.00’ten 1 Ocak 2023’e geçilirken TRT’de. İçimi buruk bir duygu kapladı.

01.45’te uykum geldi ve yattım.

XXX

Sabah kahvaltıdan sonra üstat Haluk Şahin’in pandemiden önce imzalayıp takdim ettiği ve ancak okuma sırası gelen, medyayı konun alan “Babıali’de Cinayet-Gazeteciyi Kim Öldürdü?” romanını okumaya başladım. Yarısına yaklaştım. Şahin’in ilk romanı iyi bildiği, uzun zaman içinde olduğu medya dünyasına mercek tutuyor. 2010’lardaki bir zaman diliminde geçen romanı ilgiyle okuduğumu belirtmeliyim. Romanın kahramanı, bir gazetenin adı konmamış başyazarı ve patronun gölge adamıdır. Genel yayın yönetmeni ise gazetecilik yapmaya çalışmaktadır. Bu yüzden ikisi arasında gerilim vardır.

Bir önceki okuduğum kitap ise Yannis Kordatos’un “Bizans’ın Son Günleri”ydi. Kitapta Bizans’ın çöküş dönemi ve çöküşe yol açan nedenler incelenmektedir. Tarihçi-yazar Kordatos hamasi değerlendirme ve yaklaşımlardan kaçınarak çok düşündürücü de olan bir eser ortaya koymuş. Özellikle Altılı Masa’daki liderlere bu kitabı hiç ama hiç vakit kaybetmeden okumalarını şiddetle öneriyorum.

“Bizans’ın son günleriyle Altılı Masa arasında ne ilişki var?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bunu yazacağım.

Yakında kaleme almak istediğim bir yazı da Esad ve Erdoğan arasındaki adı konulmamış bir bağlaşıklık. Şu kadarını söyleyip ipucu vereyim; Türkiye’deki Suriyeli “sığınmacı”lardan iki taraf da oldukça memnun. İşte bu yüzden Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların iki devlet arasındaki başlayan müzakerelerin olgunlaşıp anlaşmaya varılmasında sonra da sıkı durun; sığınmacılar hiçbir yere gitmeyecek bu iktidar kaldıkça, Türkiye’de kalıcılar!

Yeni yıla girdiğimiz bugün kişisel bir sıkıntım, bizim emektar vosvos’un muayenesi (İzmir’de vize deniliyor) 28 Aralık 2022’de dolduğu halde ancak 6 Ocak 2023’e randevu verilmesi! Saçma bir şey! Bu işi üstlenen TÜVTÜRK de hükümetin yakınlarına paylaştırdığı bir kuruluş. Ege bölgesindeki TÜVTÜRK’ler de duyduğuma göre eski bakan ve Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı, AK Parti’nin son seçimlerinde İzmir Büyükşehir adayı olan zat-ı muhterem. Bu vize konusu da saçma bir şekilde 2023’e kaymasaydı 2022’den hiçbir işim kalmamış olacaktı. Can sıkıcı bir şey benim gibi “mükemmeliyetçiler” için (Neyse ki bu yanımı son 7-8 yıldır törpülemeye çalışıyorum, bir ölçüde başardım galiba…).

Yani yılda bitirmek istediğim bir kitaptan da bahsedeyim son olarak… Geçen yıl “Dünden Bugüne Körfezde Ulaşım”ı kaleme almıştım. Gerçi bizim Deniz kızıyor bana onun gibi, “Göztepe’nin Son Dört Sezonu”, “Süreyya-Balıkların Efendisi” gibi kitaplar kaleme aldığım için İzmir’e geldiğimizden beri ama yapacak bir şey yok (Deniz’in haklılık payı yok değil tabii; deve dişi gibi siyasi incelemelerden sonra …)!

Yeni yılda bitirmek istediğim kitaba aslında iki buçuk yıl önce başlamıştım. Ancak kitapta adı geçenlerden kaybettiklerimiz oldu pandemiden dolayı. Adı geçecek olan birisi de canımı sıktı fena halde (Kıskançlık bitmiyor! Şekspir’den beri işlenmesi de bu yüzden olsa gerek) … Kısacası kitaba hız vermeye karar verdim. Bir semt, bu semtteki ünlü futbolcuların yetiştiği bir futbol sahası ve yine bu semtteki ortaokul-lisenin etrafında 70’li yıllarda yaşananlar (Kitap çocukluğunun, ilkokul yıllarının geçtiği semtle ilgisi olduğundan Rıdvan Akar’ın da ilgisini çekecektir)…

XXX

Bu arada… Dün gece dışarı çıkmadım ama sabah ayrıntılı olarak baktım haberlere; İzmir’de Gülşen’in yılbaşı konseri çok güzel olmuş. Tunç Soyer de güzel bir konuşma yapmış arada…

İzmir’den hiçbir eksiği olmayan, sadece iyi yönetilmeye ve tabii huzura, hukuka, demokrasiye ihtiyacı olan güzel ülkemizin dört bir yanındaki okurlarıma yeni yılın ilk yarım gününden selam olsun.

Etiketler
İzmir Urla