Özel, Altın Hesabıyla 1 Aylık Bilançoyu Açıkladı: 'Ekrem Başkan Tutuklanmasaydı...'

CHP lideri Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alındığı 19 Mart'tan 19 Nisan'a kadar olan 1 aylık sürede asgari ücretlinin, emeklinin ve memurun cebinden ne kadar altın eksildiğini hesapladı. Özel, "Asgari ücretlinin cebinden 1,5 gram altını gitmiş. Her emeklinin cebinden 1 gram altını aldılar. En düşük memur maaşı, 13 gram altın alırken 10 grama düştü. Herkesin cebinden bunları alan, çalan ve bunu da sırf iktidarı bırakmamak için yapan birileriyle muhatabız." dedi.

Özel, Altın Hesabıyla 1 Aylık Bilançoyu Açıkladı: 'Ekrem Başkan Tutuklanmasaydı...'

CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ekonomiyi daha da kötü hale getirdiğini kaydeden Özel, "Ekrem Başkan'ın evinden alındığı 19 Mart'tan Yozgat'ta mitinge gittiğimiz 19 Nisan'a... Asgari ücret 19 Mart'ta 6,5 gram altın alıyordu. Bugün 5 gram alıyor. İşte size asgari ücretlinin cebinden 1,5 gram altını gitmiş. Emekli 4,5 gram altın alabiliyordu, şimdi 3,5 gram. Her emeklinin cebinden 1 gram altını aldılar. Memur, en düşük memur maaşı, 13 gram altın alırken 10 grama düştü." dedi.

'KARDEŞLİKTEN YANAYIZ'

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Biz kutuplaşmadan yana değiliz, biz kardeşlikten yanayız. Artık bir tarafta yoksulluktan, adaletsizlikten yılmış milyonlar var, karşıda bu düzen sürsün, iktidarımız sürsün ne olursa olsun diyen bir avuç insan var.

Milletle omuz omuza olduğumuz için biz kazanacağız tek adamlar kaybedecekler.

9 Ekim günü karar verdiler darbe yapmaya. İstanbul'a yolladılar darbenin adalet ayağını güya bir adalet sarayına. Orada yargı eliyle her şeyi dizayn etsin diye. O günden bugüne onlar bir sonraki cumhurbaşkanı adayına, adayımıza kumpas kurmaya, onu ve arkadaşlarımızı itibarsızlaştırmaya uğraşırken biz de buna günbegün itiraz ediyoruz. Bu kürsüden operasyondan üç hafta önce darbe mekaniğinin devrede olduğunu ilan etmiştim. Bu darbeye direndik, darbenin başına cunta dedik ve birçok tanımlama yaptık. Buna karşı onlar da kendilerince geçmişte darbelerin mağdurlarıyken şimdi zalim oldukları için, bir darbenin başında oldukları için, gücü milletten almak yerine milletten korktukları için kendilerini savunmaya çalıştılar.

'BU DÜZEN DEĞİŞECEK'

Hiçbir söz Abdullah amcanın sözü kadar güçlü değildir. Abdullah amca dedi ki "Turp ile şalgam ile devlet idare edilmez, adalet ve hukukla devlet idare edilir" dedi. Organik tarım yapanlar gibi organik bir sloganı bulan, yüreğinde hisseden, o sloganı buram buram toprak kokan, Yozgat kokan Abdullah amcaya söz olsun, bu düzen değişecek.

Bu ülkede çocukların ağır sorunları var. Her 4 çocuktan 1'i öğün atlamak zorunda kalıyor. Okula gidiyor ve hiçbir şey yemeden evine dönüyor.

Bu rejim, bu ülke, 2024-2025 yılı arasında, Meclis'in 105. yılında Cumhuriyet'in 102. yılında Narin'i, Sıla'yı, Ahmet'i koruyamadı. Biri 2, biri 8, biri 14 yaşındaydı. Biri gördüğü cinsel saldırıdan sonra hastanede öldü. Biri gördüğüne tanık olduğu için öldürüldü günler sonra bulundu. Ama bir milletvekili 'O köyde dostlarımız var, her şeyi anlatamayız' dedi. Onun bildiğini savcılar bilemedi, şu öldürdü diyemedi ve bu meselenin üstüne bir siyasi partinin ittifak ortağının siyasi uzantıları rahatsız olacak diye küçücük Narin'in cinayetinin üzerine tam anlamıyla gidilemedi. Hepimizin gözü önünde kaykay kıyafeti almaya giden Ahmet Minguizzi barbarca katledildi. Halen daha mezarına saldıranlar, annesini tehdit edenler, ailesiyle görüşen gazetecileri tehdit edenler var.

'ADALETİ HAKİM KILACAĞIZ'

Bir yandan bu memlekette adalet arayan milyonlar bir yanda yaşadıkları adaletsizliklerden dolayı karanlık odada ışığını açamayan anne babalar var. Bu yüzden bu Meclis'in kuruluşunun 105. yılında, Cumhuriyet'in kuruluşunun 102. yılında ant olsun ki bu memlekete hem siyaseten hem de her bir bebek, anne, baba için hukuk devletini ve adaleti hakim kılacağız.

GİZLİ TANIK TEPKİSİ

Ortada ispatlanan hiçbir suç yokken, sadece gizli tanıkların ifadeleriyle ilhamını FETÖ'cülerden alan bir kumpasla karşı karşıyayız. Dosyada ve iddialara bakıldığında tutuklamayla ilgili hiçbir somut gerekçe yokken 15,5 milyon insanın aday gösterdiği Cumhurbaşkanı adayımızı, 6 belediye başkanımızı ve 100'e yakın arkadaşımızı orada haksız yere tutuyorlar. Aradan 34 gün geçti, bir iddia kanıtlamadı daha. Ancak 24 şirkete kayyum atadılar, 28 şirkete de tedbir koydular. Daha mahkeme bitmeden şirkete kayyum atayıp, o şirketleri batırmaya, o şirkette çalışanları şirkete sokmamaya başladılar. Dosyada suç olmadığı için insanları yalancı tanıklığa zorlamaya başladılar.

'APAR TOPAR YAPILAN BİR OPERASYON...'

Bugün Silivri'de yaşanan şudur. Apar topar yapılan bir operasyon, yazılamayan bir iddianame var. Gizli tanıklar var. Çınar, Ladin, Meşe diye üç tane odun. Bu gizli tanıkların ifadelerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve bizim Anayasa Mahkeme'mize göre somut delillerle desteklenmesi lazım. Ne yapıyor? Gizli tanık dünya kadar iftira atıyor. Gizli tanık ifadeleri aslında Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının verdiği tüyolar.

Döndüler AK Parti'yle iş yapan, geçmişte İBB'yle iş yapmış sonra bu tarafa gelmişlere yalancı tanıklık için zorlama yaptılar. Kabul edenler oldu, ileride hesap verecekler. O yalancı tanıklıkların ispatını ortaya koyamadıklarında ileride hesap verecekler. Yalancı tanıklar da somut delile ulaşamayınca şimdi etkin pişmanlığa sarılmak üzere bir işe giriştiler. Ben etkin pişmanlıktan yararlanan kimseye bir şey demem. İfadesine baktığınızda Ekrem Başkan'ı suçlayan bir şey yok.

'HALK 19 MART CUNTASINI DARMADAĞIN EDECEK'

Milletin iradesine baskı yapmaya, yön vermeye vesayetçilik denir; gücünü milletten almayıp cuntayı savunanlara vesayetçi denir. Vesayet postal taktığında da tanınır, kravat taktığında da. Birine kravat taktırmakla devlet adamı yapamadığınız gibi devletin başındaki yıllarca kravat takan biri darbeye giriştiğinde o kravat onu darbeci olmaktan kurtarmaz. Bu millet vesayetin her türlüsünü tanır, bilir, reddeder. Bu millet her şeyi affeder. Bazen yoksulluğa katlanır, bazen kendine yapılan başka türlü haksızlıklara katlanır, susar ama seçme hakkına, sandığa el uzandığında, çıkıp da koca koca generaller "bunu seçeceksin" dediğinde ya da bir başkası iki satırla kimin cumhurbaşkanı olup olamayacağına verdiği e-muhtırayla bir şey söylediğinde ya da milletin evlatlarını ordu evinin kapısında "Senin giyini beğendim gir, sen torununun nişanına giremezsin." dendiğinde o vakitten sonra o vesayet odağı korksun. Onun için söylüyorum ki Kenan Evren'e haddini bildirenler, e-muhtırada doğru yerde duranlar, 15 Temmuz'da çıplak elle tankları durduranlar 19 Mart cuntasını darmadağın edecekler, darmadağın edecekler.

TRT'YE VE RTÜK'E TEPKİ

Dedim ya, Abdullah Amca gibi güzel hiçbirimiz anlatamaz, tanımlayamayız ama naçizane her darbe gibi bu darbenin de bir karargahı var. Karargah Beştepe'deki saraydır. Her darbecinin gibi bu darbenin de bir silahı var. Maalesef ele geçirdiği yargıdır. Her silahın olduğu gibi, yargıdaki silahın da bir mühimmatı var. O da maalesef iftiradır, yalandır. Bu iftira ve yalanların bir mühimmat deposu, cephaneliği var. Üzülerek söylüyorum ki o da vergilerimizle ayakta duran TRT'dir, Türkiye Radyo ve Televizyonlarıdır. Bakın, o TRT, hangi TRT? 31 Mart seçimlerinden önce Erdoğan ve AK Parti'ye 1945 dakika, o gece seçimin birinci partisi olacak, yüzde 65'ini belediyelerin alacak Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve bana 25 dakika yer ayırmıştır. Seçim takvimi boyunca 1945 dakika AK Parti'ye, 25 dakika Cumhuriyet Halk Partisi'ne yer ayıran TRT'dir. 2003'ten 2024'e, 21 yıllık döneminde toplam geliri 13.3 milyar dolardır. 13.3 milyar dolar. Bu gelirin yüzde 16'sı, 2.3 milyarı reklamlardan, yüzde 84'ü ise 11 milyar doları bandrollerimizden, 2021 yılına kadar alınan elektrik payından oluşmuştur. Kanuna göre tarafsız yayıncılık yapması gereken TRT bugün 86 milyona değil, bir avuç cuntacıya hizmet etmektedir.

Ekrem İmamoğlu, sevgili başkanımız, şimdi olduğu gibi Silivri'de hücresinde kanaldan kanala geçerken TRT'nin bir kanalına yakalanmış. Gördüklerine inanamamış. Buna isyan eden bir paylaşım yaptı. Bunun üzerine utanmak, sıkılmak neredeyse RTÜK başkanı ve İletişim Başkanlığı'ndan sert tepkiler geldi. Diyorlar ki: bir siyasetçinin tutukluyken TRT'yi hedef alması kamuoyunun haber alma hakkına saldırıymış. RTÜK üyesi Tuncay Keser'in 22 Mart ve 10 Nisan tarihlerinde TRT'nin taraflı yayınları hakkında yaptığı iki başvuruyu sümen altı eden RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, TRT'ye kalkan olmaya çalışıyor. Bir hatırlatma yapayım. Bundan önceki 4 ayda, pardon düzeltiyorum, bu yılın ilk 4 ayında, bu yılın ilk 4 ayında RTÜK 7 kez muhalif kanallara, Now, Halk TV'ye, Sözcü'ye, masumiyet karinesini, yani yargılanan birinin yargılaması bitene kadar masum olmasıyla ilgili temel bir kaideyi aksattıkları için 7 kez ceza kesmiş. Sebep ne? Sinan Ateş davası bitmeden tetikçiye katil diyor diye. Sebep ne? Kartalkaya yangını ile ilgili buradakilerin katilleri diye oradaki sanıkları söylediler diye ceza kesmişler. Çünkü yargılama bitmeden bunu yapmak suçmuş. Ebubekir Şahin, Allah aşkına şu kadar haysiyet varsa, şu kadar vicdan, şu kadar insaf, yapmış olduğun görevin gerektirdiği şu kadarcık, toplu iğne başı kadar adalet duygusu varsa. "İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük" TRT Haber, Gece Bakışı programı. "İddialar komik de çatı yüksekliği, teras büyüklüğü, kat planı projeye aykırı değiştirilmiş." Bakın, İmamoğlu'nu çatı yüksekliğini 20 cm yüksek yapmakla, terası büyütüp, terası küçültüp yatak odasını büyütmekle suçluyorlar. "İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük" dosya resimleri, bu TRT. Bırak yargılama bitecek, masumiyet karinesi, daha iddianame yok. Dosyada gizlilik var. Dosya TRT'ye servis edilmiş. TRT'de 'usulsüzlük iddiası' bile demiyor. "Usulsüz yapıya kullanım izni. Beylikdüzü Belediyesi projeye aykırı yapıya izin belgesi düzenledi." Usulsüz yapıya kullanım izni. Bu mavi bir dosya. Güya dosya gizli. Kimse bilmiyor. Avukatlar zor görüyor. TRT bu ifadeleri kullanıyor.

TRT bu ifadeleri kullanıyor: "İsyan eden öğrenciler için, polise saldıran provokatörler camlarını kırdığı İBB binasına girdi" Binanın giriş katını gösteriyor, 22 Mart. Evlatlarımızı provokatör olmakla suçluyor. Oysaki polisten kaçarlarken İstanbul İl Başkanı, sevgili Özgür Başkan dedi ki: "Genel Başkanım, açtık kapıları, gazdan kaçıyor çocuklar." Sonra da öbür kapıdan çıktılar, güvenle evlerine gittiler. Bak TRT'ye, canlı yayında veriyor bunu. Çıkmış bir beyefendi, almış önüne koca dijital ekranı. Balonlara bak. "Ekrem İmamoğlu. Suç örgütü kurma, ihaleye fesat karıştırma, iş adamlarıyla hareket etme, ihaleler, hizmet alımları, muvazalı sözleşmelerde usulsüzlük yapma." İddiası bile demiyor, iddiası. İddiası bile demiyor. Bütün gece 4 saat bunu yayınlıyor adamlar. Ondan sonra, ondan sonra bir de diyorlar ki Halk TV'ye "Sinan Ateş'in katilleri dedin, daha mahkeme bitmedi, ceza öde." Nerede adalet? Nerede insaf? Nerede bu ülkede hepimizin paralarıyla, hepimizin vergilerinden maaşları ödenen TRT'nin yaptığı bu işler? Her darbe TRT'yi hedef alır. Her darbede TRT'den bir bildiri okurlar. Cuntanın ilk hedefidir ama 15 Temmuz'da nasıl cuntacılar gittiler TRT'yi ele geçirdiler ama en sonunda milletten şamarı yediler. 19 Mart cuntası da TRT'yi ele geçirmiş olabilir ama millet bizimledir. Bu 19 Mart darbecileri zaten zorda olan ekonomimizi tamamen batırdı, perişan ettiler.

Bu 19 Mart darbecileri zaten zorda olan ekonomimizi tamamen batırdı, perişan ettiler. Dövizi tutabilmek için 50 milyar dolar, 19 trilyon lirayı cayır cayır yaktılar. Mehmet Şimşek denilen bu darbenin mali ayağı, "Biz bu rezervleri bugünler için topladık" dedi. Ekrem İmamoğlu'nu hapse atıp, borsa batınca, yabancı yatırımcı parasını alıp yurt dışına giderken dolar fırlamasın diye almış bu parayı tutmuş.

ALTIN HESABI YAPTI

Ekrem Başkan'ın evinden alındığı 19 Mart'tan Yozgat'ta mitinge gittiğimiz 19 Nisan'a... Asgari ücret 19 Mart'ta 6,5 gram altın alıyordu. Bugün 5 gram alıyor. İşte size asgari ücretlinin cebinden 1,5 gram altını gitmiş. Emekli 4,5 gram altın alabiliyordu, şimdi 3,5 gram. Her emeklinin cebinden 1 gram altını aldılar. Memur, en düşük memur maaşı, 13 gram altın alırken 10 grama düştü.

Her memurdan Tayyip Bey şöyle diyor: "Düşün ki burası Türkiye Cumhuriyeti, peşinden Ekrem Bey geliyor, panikle salona giriyor. 'Çıkar çıkar çıkar!' diyor, 'çıkar. Emeklilerden' diyor 'birer gram, asgari ücretlilerden 1,5'ar gram, memurlardan üçer gram para verin buna, Ekrem'den kurtulacağım.'" Bunun hesabı bu. Ekrem İmamoğlu'na operasyon yapılmasa bugün her emeklinin cebinde 1 gram daha fazla altın olacak. Herkesin cebinden bunları alan, çalan ve bunu da sırf iktidarı bırakmamak için yapan birileriyle muhatabız. Bakın o birileri ne ile muhatap. Darbeler yapılır ya, askeri darbe. Otururlar bunlar komuta kademesinde şöyle kararlaştırırlar.

'KEŞKE HAKLI ÇIKMASAYDIM'

Ekrem başkanın diploması iptal edildiğinde “bu ülkede artık hiçbir kağıdın değeri yok” demiştim. Tapunun dahi dedim tapunun dahi. Keşke bu kadar hızlı haklı çıkmasaydım. Keşke Hatay’da, Samandağ’da, Antakya’da, Kırıkhan’da, Defne’de haklı çıkmasaydım.

Deprem olduğunda yine seçmenin karşısına geçip "1 yıl içinde bütün evleri teslim edeceğiz." dediler. 1 yıl içinde “650.000 konut yapacağız.” dediler. 1 yıl 1 yıl içinde bunların yüzde 3’ünü bile vermediler. Bugün 2 yıl 3 ay geçmek üzere üzerinden. 2 yıl 3. yılının 4’te 1’i. Hala daha verilen konut 201.000 nerede 650.000 nerede 201.000? Halen daha sözün bütün illerde bütün deprem bölgesinde 10 ilde yüzde 30’unu tutmuş. Hatay’da ise sadece yüzde 18’ini. "254.000 konut vereceğiz Hatay’a." demiş 1 yılda. 2 yıl 3 ayda 46.000 konut vermiş daha 46.000. 100 depremzededen 18’i evinde 82’si ya konteynerda ya çadırda ya gurbette. Ve şimdi "konut yapacağız hızla yapacağız çabuk yapacağız" diye milletin zeytinliğini acele kamulaştırma yapıyor. Dozerle gidiyor zeytinliğe giriyor önüne Hataylılar yatıyor. Maalesef bu ülkede hukukun ve bu ülkede devletin sözünün bir öneminin kalmadığının birebir ispatını yaşıyoruz. İstanbul’un belediye başkanının önce mazbatasına sonra diplomasına çökenler bugün Samandağ’ın, Antakya’nın, Defne’nin, Kırıkhan’ın tapularına çökmektedir. Ve bunu 31 Mart seçimlerinde o vali denen bir partinin il başkanından daha daha daha fazla partizan olan o gece dünyanın en büyük usulsüzlüklerini yapan sonra da YSK’da maalesef bütün itirazları reddettirenler Hatay’ın iradesini çaldıkları gibi şimdi geleceğini ve Hatay’daki insanların tapularını çalmaktadır. Biz Hatay’ın ilk günden beri sonuna kadar arkasındayız. Bunun hesabını Hataylılarla birlikte teker teker soracağız burnunuzdan fitil fitil getireceğiz söz veriyoruz.

'İKİ YÜZLÜLÜĞÜ İBRETLE TAKİP EDİYORUZ'

Ülkemizde her türlü hukuksuzlukla yeni mağdurlar yaratan iktidarın Gazze’deki mazlumlarla ilgili iki yüzlülüğünü de hep birlikte ibretle takip ediyoruz. Doktora öğrencisi Rümeysa Öztürk Filistin davasına destek veren bir yazı yazdığı için 25 Mart’ta ABD’de gözaltına alındı. Rümeysa’nın kefaletle serbest bırakılma talebi bile reddedildi ama Erdoğan’dan bir tane ses yok. Trump ona hatırlatıyor. "Severim onu" diyor. "İyi anlaşırım. Bir rahibim vardı elimde onu ondan almıştım." diyor. Hatırlayın Erdoğan Trump’a şöyle söylüyordu: "Bu can bu bedende durdukça benim rahibi vermeden sen rahibini alamazsın. Ey Trump ver papazı al papazı." diyordu. O gün papaz dediği kişi Amerika Birleşik Devletleri’nde öldüğü güne kadar yaşadı. Asla ve asla Amerika’daki papazı kendisine vermediler. Fethullah Gülen’i söylüyor. Ama Trump bir sert telefonla kendi papazını aldı.

Şimdi gevrek gevrek hatırlatıyor. "Papazımı almıştım." diyor. Yani "Ayağını denk al. Ben sana hiçbir şey vermeden senden istediğimi alan biriyim." diyor. Ya bari bu cümlenin üstüne ya. İnsan bir telefon açar da "Bak o zaman verdim papazı şimdi bırak Rümeysa kızımızı." diyemeyen Trump’ın karşısında tir tir titreyen İstanbul’a yapacağı darbenin icazetini dahi Trump’tan alan bir tükenmişle muhatabız arkadaşlar. Filistin’de öldürülen Ayşenur kızımıza da sahip çıkamadı. Gazze’de tehcir planı uyguluyor Trump. "Güzelmiş ya burası." diyor. "Buralara oteller yapılır." diyor. "Casinolar yapılır." Kumarhane işletecek. "Filistinliler de" diyor "3-5 ülkeye gidiverin." Türkiye’ye ve etraftaki Arap ülkelerine gidecek. Gazze’de soykırım yaptı yetmez tehcir yapacak. Oraya kurulacak ama esas mesele buradaki kumarhaneler değil Ege’deki hidrokarbon yatakları 100 yıl Avrupa’ya yetecek kadar doğalgaz Gazze’nin önünde var. Trump bunun hesabını yapıyor. Netanyahu ile oyunu kurmuş işletiyor. Erdoğan da susuyor. Trump’a gık diyemiyor. Netanyahu ile yalandan kayıkçı kavgasına tutuşuyor.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hafta sonu İstanbul örgütümüz yürümek istedi izin vermediler. Ama İstanbul Valisi "burada kimseye izin yok" dedi. 2023’te TÜGVA’yı tam o istikametten yürütmüştü.

'O VERİLEN POZLAR NE OLDU?'

Ama bunların haline bakın. Diğer Türk dünyasıyla iyi ilişkiler. Bununla ilgili çok iddialıydı bunlar. Devlet Bey’in de hoşuna gidiyordu o verilen pozlar. Ne oldu? Biz ne bekliyoruz? Türki Cumhuriyetler Kıbrıs’ı tanıyacak. Bekliyoruz ki tanısınlar. Ne oldu? Bırak Kıbrıs’ı Türki Cumhuriyetlerin tanımasını Türki Cumhuriyetler Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan oturdular Semerkant’ta. Bizimkiler aval aval bakarken ikna edildiler. Güney Kıbrıs’ı tanıdılar. Tanımak yetmez Güney Kıbrıs’a büyükelçi görevlendirdiler. Tam olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin tam olarak dış politikasının paspas edildiği Kıbrıs davamızın paspas edildiği beceriksiz bir dış politika....

Hakan Fidan köpürt ki köpürt köpürt köpürt. Ya bu ülkenin dış politikasında yedi cihana karşı ambargo tehditlerine karşı Kıbrıs’ı savunmak var. Kıbrıs’ı kurtarmak var. "Giderseniz perişan ederiz." diyenlere karşı Ayşe tatile çıksın deyip komandoları Kıbrıs’ın üstüne paraşütle indirirken o küçücük kıza "bizimkiler" dedirtenler var. Yanda küvette bir anne 3 çocuğu kıtır kıtır kesmişler. Oradaki çocuk diyor ki: "Bu akşam bize de gelirler mi?" Anası diyor ki: "Onlar gelmeden bizimkiler gelirler." Hava indirme tugayı iniyor. Kız bakıyor annesine diyor ki: "Bizimkiler." diyor. Bizimkiler. Bizimkileri Kıbrıs’a yollayan Kıbrıs’ı kurtaran sağda Ecevit sağda Erbakan solda Ecevit varken bugün o Kıbrıs’ı satan Erdoğan Erdoğan Erdoğan. Ey Erdoğan Kıbrıs davası bu ülkenin namusudur. Satamazsın sattırmayız.

'TERÖRSÜZ TÜRKİYE İSTİYORUZ'

Bu konuda 10 yıllık 10 yılları aşan tutarlılığımız var. Samimiyetimiz var. Gayretimiz var. Kendi komisyonumuzu kurduk. 10 arkadaşımız çalıştı. Biz bir demokratikleşme paketi üzerinden Kürt sorununun çözülmesine de Türkiye’nin demokratikleşme noktasında en ciddi adımları atmasına da hazırız. Meclis başkanına sorumluluk alması için çağrımızı yaptık. Ne yapılacaksa milletin gözünün önünde yapılması gerektiğini söyledik. Bir yandan Sayın Bahçeli terörsüz Türkiye'ye ne diyorsun? Eyvallah dedik. Terörsüz Türkiye istiyoruz. Şehitlerin, gazilerin rızasını istiyoruz. Annelerin gözyaşı akmasın diyoruz.

Bunun üstüne şunu söyledik bir hafta. Siz de gerçek bir demokratikleşme ile hem terörsüz hem çetesiz Türkiye istiyor musunuz? Mafyasız Türkiye istiyor musunuz? Buna bir cevap alamadık. Terörsüz Türkiye'ye var mısın? Varım. 3 Y’ye de varım. Terörsüz Türkiye'ye tutuksuz yargılamaya TRT’den yayına varım dedi. Yine cevap yok. Bugün 23 Nisan mesajı yayınlamış Sayın Bahçeli. Dün ayakta videosunu gördük. Memnun olduk.

Bu kürsüde söylemiştim. Sayın Bahçeli ayağa kalkana kadar siyasete dönene kadar biz ona bir şey söylemeyeceğiz. Kültürümüzde yok hastayla uğraşmak. Kültürümüzde yok birisi yatarken, yerdeyken ona vurmak. Bir yandan kendi partisi içinde kendisi yatarken onun hakkında tezviratları yapanlar, yayanlar suçüstü yakalandı. Velihat diye kendisini gösterenlerin esas nasıl davaya ihanet içinde oldukları lidere ihanet içinde oldukları yakalandı. Sayın Bahçeli ayağa kalktı. Güya onlara hesap soracaktı. Ona hesap soracağına bugün Allah razı olsun yazmış da yazmış. 'CHP' diyor, 'Özgür Özel' diyor. Diyor ki: 'Savaş ilan ediyormuşsun.' Bizim kültürümüzde yok. Yurtta barış cihanda barış. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. Ben savaş ilan ederim demedim. Bu yapılanı savaş ilanı kabul ederim dedim. Gazinin partisi savaş ilan etmez ama işgale sessiz kalmaz. İşbirlikçilere sessiz kalmaz.

Kaynak: Haber Merkezi

Etiketler
Özgür Özel CHP Ekrem İmamoğlu Altın