“Bizim tosunlar bana sormadan bir şey yapmaz” diyen Mehmet Ağar’a beraat talebi

Ankara davası sanıkların beraatıyla sonuçlanabilir. Avukatlar, mahkemeye, hukuk biliyorsanız, beraatla bitmesin, bari zamanaşımına gidin dediler. Ağar ve ekibi gerçekten yargılanabilir mi? İktidar değiştiği takdirde kökten değişiklikler olacağını düşünenler, tereddüt etmeden "evet" diyebilir mi?

“Bizim tosunlar bana sormadan bir şey yapmaz” diyen Mehmet Ağar’a beraat talebi

“… yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girdikleri…”

2011 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede geçen bu satırlarda bahsedilen isimler tanıdık. Yine aynı iddianamede bahsi geçen isimlerin kasten adam öldürme, adam kaldırma, yağma cürümlerini işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturdukları, teşekkül mensuplarının dağlarda, kırlarda, genel yollarda, meskûn yerlerde silahlı olarak dolaştıkları da belirtiliyor.

AĞAR, ŞAHİN, EKEN VE DİĞERLERİ

Kimdi bu isimler? İddianamede yer alan bilgilere göre Mehmet Ağar 1993 tarihinde, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atandıktan kısa bir süre sonra cürüm işlemek üzere silahlı örgüt oluşturmuş, örgüt yöneticilerinden olan İbrahim Şahin'i Özel Hareket Daire Başkan Vekilliğine getirmiş, örgütün diğer yöneticilerinden Mehmet Korkut Eken’i de yanına müşavir olarak almıştı.

Suç şebekesi bu isimlerle sınırlı değil. İbrahim Şahin’in bir süre korumalığını yapan ve kendisiyle operasyonlara katılan eski Özel Harekatçı Polis Memurları Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Emre Ulu, Mustafa Altunok, Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça ile uyuşturucu ticaretinden aranan Yaşar Öz, Sami Hoştan ile Ankara Bahçelievler’de yedi TİP’li gencin katliam sanığı Haluk Kırcı, kumarhane işletmecisi Ali Fevzi Bir, ölen firari şüpheli Abdullah Çatlı ve Abdülgani Kızılkaya da çeteye dahil olan kişiler.

Ayrıca adı geçen isimlere İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 5 Mart 1997 tarihli iddianamede ile 1993-1996 yılları arasında cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak suçlarından dolayı kamu davası açılmıştı.

MEHMET EYMÜR: ÜMİT’İN ELİNDE 40 KİŞİLİK LİSTE VARDI

1994'te kaçırılarak öldürülen Avukat Yusuf Ekinci'nin kendisi gibi hukukçu olan oğlu Sertaç Ekinci, bu isimlerin yargılandığı Ankara davasının son duruşmasında sanıklar hakkında beraat istenmesi gerekçelerine istinaden “Fikri Sağlar’dan, Kutlu Savaş’a ve dönemin MİT Daire Başkanı’na kadar tanıklar var. Herhangi birileri Ahmet, Mehmet vermedi bu ifadeleri” dedi.

Bu isimler dışında verilen ifadelerin birkaçını daha hatırlayalım:

MİT görevlisi Mehmet Eymür, 30 Kasım 2011 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadesinde; Behçet Cantürk’ün öldürülmesi ile ilgili göreve döndüğü ilk günlerinde İstanbul’a geldiğinde Tarık Ümit’in kendisine telefon açarak görüşmek istediğini bunun üzerine Tarık Ümit’in İstanbul’da bulunan evinde görüştüğünü, burada yaptığı görüşmede 40 kişilik bir ölüm listesi olduğunu söyleyerek bu listeyi kendisine verdiğini, bunlardan bazılarının üzeri çizilmiş ve infazları olduğunu, gördüğü kadarı ile Behçet Cantürk’ün ismi de çizilenler arasında olduğunu, bu listenin ifadesinde belirtmiş̧ olduğu oluşum tarafından verildiğini, bunun üzerine durumu MİT Müsteşarlığı’na rapor ettiğini anlatmıştı.

Tarık Ümit ismini bugünlerde duyduk. Bursaspor taraftarının Amedspor maçında tribünlerde açtığı posterlerde 1990’larda faili meçhul cinayetlerle özdeşleşmiş beyaz Toros model araba, MİT istihbarat elemanı olarak çalışan Tarık Ümit ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım vardı. Maç sırasında yaşanan ırkçı saldırı ve tribünlerde hazır edilmiş pankartların aynı zamanlarda olması tesadüf değil. Mealen, mazi istenildiği takdirde bugüne getirilir, “buralardayız” deniliyor.

EMNİYET VE MİT’TE İSTİHBARAT ELEMANI OLARAK ÇALIŞAN TARIK ÜMİT

Ümit, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde ve MİT’te istihbarat elemanı olarak görevlendirilen bir isimdi.

Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ise iddianameye göre 14 Ocak 1995 tarihinde İran uyruklu Lazem Esmaeili ve Askar Simitko'nun kaçırmış, bir süre sonra öldürmüştü. Hatta Lazem Esmaili'nin kardeşi Ahmet Ecmaeli'yi cep telefonundan arayarak "Lazem Esmaili ve Asgar Simitko'yu kaçırdıklarını, 17.01.1995 günü Ziraat Bankası Heykel /Ulus Ankara Şubesi … no’lu Ahmet Demir Hesabına 300.000,00 Alman Markı yatırmaları halinde serbest bırakacaklarını" söylemişti. Yatırılan para Ahmet Demir sahte kimliğini kullanan Yeşill kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından çekilmişti.

İddianameye göre uyuşturucu gelirinin paylaşılmasında sorun çıktığı için İranlı şahıslar Ağar’ın emir komuta altındaki polislerce öldürülmüştü.

Lazem Esmaeili ve Askar Simitko'nun cesetleri 28 Ocak 1995’te İstanbul’da Silivri’deki Kerev Deresi mevkiine atılmış halde bulundu.

Sedat Peker’in 2011’deki ifadesine göre Tarık Ümit bu olaya misilleme olarak öldürülmüştü. Peker, son ifşaatlarında ise 1995’te kaçırıldıktan sonra ortadan kaybolan Tarık Ümit’i Ağar’ın öldürttüğünü öne sürmüştü.

SEDAT PEKER: FİLLER TEPİŞTİ, ÇİMLER EZİLDİ

Sedat Peker, 2 Kasım 2011 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermiş olduğu ifadesinde Tarık Ümit’i hem hemşerisi hem Kafkas kökenli olmasından dolayı sevdiğini ve sempati duyduğunu, nasıl öldürüldüğüne dair etrafta yaptığı sohbetlerde özellikle Veli Küçük’ün kendisine söylediğine göre Tarık Ümit’in kamuoyuna yansıdığı gibi polis tarafından alındığı ve kaybolduğunu öğrendiğini, Veli Küçük’ün kendisine Korkut’la görüşürsen söyle, Tarık Ümit’in sakın ola kılına bile zarar vermesinler dediğini, o dönemler MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün Veli Küçük ile arasının iyi olduğunu, Mehmet Eymür’ün ricası üzerine Veli Küçük o dönem Tarık Ümit’in bulunması yönünde çalışmalar yaptığına şahit olduğunu, Mehmet Eymür ve Mehmet Ağar’ın arasının açık olduğu Korkut Eken’in Mehmet Ağar’ın yanında görevli olduğunu, Tarık Ümit’in MİT adına çalıştığını, polis tarafından kaçırılması üzerine Mehmet Eymür’ün Korkut Eken ve Mehmet Ağar’la da arasının açık olması nedeniyle de Veli Küçük’e rica ettiğini bildiğini, Veli Küçük’ün kendisine ‘Korkut Eken ve arkadaşlarına kesinlikle güvenme çünkü bunlar Tarık Ümit’in arkadaşlarıydı bak ne oldu’ diye söylediğini anlatmıştı.

Peker ifadesinde, İstanbul’da iki uyuşturucu kaçakçısı İranlının Yeşil tarafından kaçırıldığını, buna misilleme olarak da Tarık Ümit’in kaçırıldığını bildiğini, o dönemde Korkut Eken ile Mehmet Eymür arasında çıkar çatışmalarının olduğunu, devletin üst kademesindeki insanların çekişmesinin sonuçlarının alt kademedeki insanların birbirini öldürülmesine kadar vardığını belirtmiş̧, “bir nevi filler tepişti çimler ezildi”, Tarık Ümit’ in de ezilen çimlerden olduğunu düşündüğünü beyan etmişti.

MEHMET AĞAR: BİZİM TOSUNLAR BANA SORMADAN BİR ŞEY YAPMAZ

Tarık Ümit’in otomobili 4 Mart 1995 tarihinde Silivri’de terk edilmiş̧ olarak bulunmuş ve kendisinin kaybolması üzerine soruşturma başlatılmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazdığı iddianameye göre İbrahim Şahin’in Tarık Ümit olayı araştırmasını derinleştiren MİT görevlisi tanık Mehmet Eymür’ü bu soruşturmanın derinleştirilmesinin Emniyet Teşkilatı ile MİT’in çatışmasını gerektirecek olay olduğundan bahisle tehditle geri çekilmek zorunda bırakarak Tarık Ümit olayının, araştırılmasının ve ortaya çıkartılmasının önüne geçmişti. Devamında ise Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a durumun iletilmesi üzerine “Bizim tosunlar bana sormadan bir şey yapmazlar, ilgileneceğim” diyerek konu ile ilgilenmediği, örgütün faaliyetlerine yol verdiği, mensuplarını koruyup kolladığı savunuluyor.

HANEFİ AVCI: OLAYLARIN ADRESİ AĞAR VE EKİBİ

Keza Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Medet Serhat cinayetleri döneminde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı’ydı.

Avcı’nın 4 Şubat 1997 tarihinde TBMM Susurluk Komisyonu’nda verdiği ifadede; Emniyet Genel Müdürü̈ başta olmak üzere ona bağlı Özel Hareket Daire Başkanlığı’nda İbrahim Şahin ve altındaki ismi öne çıkan 5-10 polis olduğunu, Korkut Eken’e bağlı ise sivil insanların olduğunu, bu sivil insanların büyük bir kısmının da geçmişte içerde yatmış, çıkmış, ismi bugün tüm basında yer alan insanların olduğunu, bu iki grubun birleşerek bu oluşumu oluşturduklarını, bunların, PKK yanlısı insanlarla böyle mücadele edilmesi gerekir diyerek, illegal bir takım eylemlere giriştiklerini, aynı dönemde Mehmet Eymür ve ona bağlı kendi çevresindeki bir kısmı Özel Harpten geçmiş̧ subaylardan oluşmuş̧, bir kısmı ülkücü̈ ve mafya dedikleri insanlardan oluşan bir grubun olduğunu, o grubun da ayrı harekete geçtiğini, yine JİTEM’e bağlı bir takım insanların ayrı harekete geçtiğini, hangi olayları hangilerinin yaptığını çok net olarak bilemediğini veya o kadar açık da bilmenin mümkün olmadığını, ancak bilinenin o zaman ki Behçet Cantürk, Savaş̧ Buldan’ın ve beraberinde gelişen eylemlerin bu gruplar tarafından yapıldığını, bir takım bombalamaların da bu gruplar tarafından yapıldığının çok açık olarak bilindiğinin, bunların kendisinin mıntıkasındaki İstanbul’daki olaylar olduğunu, diğer bölgelerde ise ne yaptıklarını çok net olarak bilemediğini, ama buradaki olayların adreslerinin bunlar tarafından yapıldığı konusunun kesin olduğunu belirtmişti.

AĞARLAR YARGILANABİLECEK Mİ?

Birkaç gün önce görülen Ankara davasında Avukat Öztürk Türkdoğan, kuvvetle muhtemel iktidar değişikliğinde söz konusu sanıkların yargılanacağına dikkat çekerek şunları söyledi:

"Siyasi iktidarda değişiklik olduğunda bu sefer aynı kişileri sanık sandalyesinde otururken göreceğiz. Yine aynı şeyleri konuşuyor olacağız.”

Ankara davası sanıkların beraatiyle sonuçlanabilir. Tıpkı bozma ilamı öncesi yargılamada olduğu gibi. Haklı olarak avukatlar, mahkemeye, hukuk biliyorsanız, beraatle bitmesin, bari zamanaşımına gidin dediler. İsmi geçenlerle ilgili bilinenler hayli hayli cezalandırılmalarına yetecekken yıllardır sözde yargılama ile adalet bekleyen insanlar oyalandı.

Ağar ve ekibi gerçekten yargılanabilir mi? İktidar değiştiği takdirde kökten değişiklikler olacağını düşünenler bu soruya tereddüt etmeden “evet” diyebilir mi? Sorunun yanıtı; düzenin, devletin temel çizgilerinin değişip değişmeyeceğine dair turnusol görevinde.

Etiketler
Beraat Ankara Mahkeme Mehmet Ağar