DEM Parti Eş Genel Başkanı'na Soruldu: Terör Örgütü PKK'nın Silah Bırakma Kongresi Neden Gecikti?
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Meclis'te yaptığı çağrısı sonrası başlayan ve terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı 'kendini feshetme' ve 'silah bırakma' çağrısıyla devam eden süreçte gözler terör örgütünün düzenleyeceği kongreye çevrildi. Terör örgütünün yakın zamanda kongresini toplaması beklenirken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan kongrenin neden geciktiğine ilişkin soruya yanıt verdi. Bakırhan, "

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısıyla ve terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgüte yaptığı 'kendini feshetme' ve 'silah bırakma' çağrısıyla devam eden 'yeni sürece' ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, "Bu süreç uzarsa emin olun birçok şey araya karışabilir. Süreç uzarsa boşluk oluşur. Önümüzdeki günlerde artık cesur ve kararlı adımların atılması lazım" dedi. Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın sürece inandığını ve umutlu olduğunu belirten Bakırhan, Kürt zemininde herhangi bir çatlak olmadığını da söyledi.
Terör örgütünün düzenleyeceği kongrenin neden geciktiğine ilişkin soruya ise Bakırhan, “Şimdi süre çok yeni. 100 yıllık bir mesele. 1 aylık bir süreçten bahsettik. Karşımızda yekpare bir devlet yok. Onun için bu zaman meselesini sorun yapmamak gerekiyor ama çok da uzatmamak gerekiyor. Evet, ilk adım ne olmalı? Tabii ki bu müzakereyi yürüten Öcalan'ın yaşam, çalışma, düşüncelerin toplumla, toplumun Öcalan'la buluşmasını gerektirecek adımlar olmalıdır. O çok önemlidir. KCK da yaptığı açıklamada ‘Biz her koşulda Öcalan'ın silah bırak çağrısına uyacağız’ dediler. Yani bunun üzerine ne söylenir, bilmiyorum. En yetkilisi, en başındaki, en bu işi yapanı böyle diyorsa biz saygı duyarız. Zaten bizi aslında bugüne kadar bütün fırtınalar karşısında buraya getiren birbirimize olan güvenimizdir” yanıtını verdi.
'EĞER BİR SORUN ÇÖZÜLECEKSE...'
Bakırhan, "Biliyoruz ki eğer bir sorun çözülecekse hele 100 yıllık bir mesele Türkiye'nin son 50 yıllık bütün enerjisini, ekonomisini emen Türkiye'nin her anlamda birçok anlamda büyük zararlara uğradığı bu sorunun çözüm yeri kendi evimizdir. Evimizin içidir. Bakın Diyarbakır’dan söylüyorum. Türkiye hepimizin evidir. Türkiye hepimizindir. Türkiye sadece Türklerin değil, Türkiye'de yaşayan başta Kürtler olmak üzere bütün halkların ve inançlarındır. Onun için hiç çekinmeden kendi evimiz diyorum. Kendi evimizde çözüm arıyorum diyorum ve bunun doğru bir şekilde anlaşılması gerektiğini de belirtmek istiyorum" diye konuştu.
'KÜRT ZEMİNİNDE ÇATLAK YOK'
Bakırhan, son dönemde Kürt zemininde bir bölünme ayrılık yaşandığı yönündeki iddialara ilişkin, “Kürt zeminin de bir çatlak yok. Bir farklılık, bir ayrılık yok. Kürt partileri ve kurumları örgütlü zeminleri hep birlikte Türkiye çözümünü önemsiyor. Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının yanındadır ve başarıya ulaşması için de elinden gelen bütün çabayı net bir şekilde ortaya koyuyor. Yine Diyarbakır’dan evirmeden çevirmeden söyleyeceğim, biz DEM Parti olarak Kürtler ve Türkiyeli emekçiler olarak hiçbir yerde ve hiçbir zaman Türkiye’nin ihlafına olan, Türk ve Kürtlerin aleyhine olan bir zeminde bulunmayız. Biz Türkiye’nin ihlafına olmayan, Kürtlerin lehine olan Türkiye’de halkların ve 85 milyonun lehine olan demokratik geleceğin mücadelesini yürütüyoruz" dedi.
'KORKU VE KAYGILAR BİR YERE BIRAKILMALI'
Bakırhan, Türkiye’de geçmişte zor dönemlerde kurulan ittifaklar ve iş birlikleri sayesinde halkların kazandığını belirterek, benzer bir dayanışma ruhunun bugün de yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin artık dönemsel korku ve kaygıların ötesine geçmesi gerektiğini ifade eden Bakırhan, "Bu korkuları ve kaygıları bir yere bırakmadan demokratik bir Türkiye'yi demokratik bir Türk Kürt ilişkisini güncellemek, inşa etmek zordur. Umarım bu kaygılar, bu korkular artık bir sorun olmaktan çıkar” dedi.
'YILLARIMIZI KAYBETTİK'
Bakırhan, Kürtlerin ve Türklerin ortak kader fikrinin son yıllarda zedelendiğini belirterek, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Evet, biz ortak kader fikrine inanan bir halkız ve biz buna hiçbir zaman zeval getirmedik. Ortak kader fikri son yıllarda zedelendi. Bizim irademizin dışında bir yaklaşımdı. Artık önümüzde gelecek yüzyılı yeniden inşa etme ve tekrar kaybetmemek üzere yoğunlaşmamız, çalışmamız, bu sürecin başarıya ulaşması için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Geçen yüzyılda kaybettiklerimiz çok büyük. En başta evlatlarımızı kaybettik. Yıllarımızı kaybettik. Kaynaklarımızı kaybettik. Ekonomimizi kaybettik. Türkiye bir baştan diğer başa kadar ciddi bir çürüme ile yüz yüze kaldı.”
'ÖCALAN SÜREÇTEN UMUTLU'
“Artık barışı konuşma, artık hepimizin kazancına olan bu süreci konuşma, büyütme ve sonuca ulaştırma süreci olduğunu belirtmek istiyorum” diyen Bakırhan,
“Biz 20 Ekim, 22 Ekim ve 27 Şubat çağrısını umut verici olarak değerlendirdik. Olumlu olarak görüyoruz. Ama sadece bununla kalmamalı. Önümüzdeki süreçte bu sürecin başarıya ulaşması için de herkes üzerine düşen sorumluluğu ve yapılması gereken gerekleri yerine getirmek durumundadır. Ortak bir akılla 100 yıllık bu meseleyi çözebileceğimize inanıyoruz. Bu konuda inancımız tamdır. Sayın Öcalan'la İmralı Adası'nda yaptığımız görüşmelerde de hemen çıktığımızda da aynı şeyi söyledik. Sayın Öcalan da umutludur. İnanıyor. Bu yüzyıllık meselenin demokratik bir zeminde diyalogla müzakere ile çözülebileceğini paylaştı. Biz de katılıyoruz. Doğrudur. İlk kez Türkiye toplumunda bir süreç toplumdan bu kadar büyük rıza alıyor. Siz de takip ediyorsunuz. Zaten politik birçok önemli politik figürler, aktörler de burada.”
'YENİ SÜRECE DESTEK YÜZDE 60'
Yeni sürece desteğin yüzde 60 olduğunu söyleyen Bakırhan, bunun önemli bir oran olduğunu vurguladı. Bakırhan, “Siyasi partiler başta olmak üzere aslında Türkiye toplumunun hatırı sayılır kesimi en sonda yapılan anketlere göre yüzde 60 civarında giderek aslında adımların atılmasıyla birlikte bu oranın yükseleceğine de inanıyoruz. İnsanlar bu süreci destekliyor. Bu çok önemlidir. Hepimizde sorumluluklar düşüyor. Emin olun burada dünyada hiçbir çatışma ve çözüm sürecine benzemeyen bir süreç yürüyor. Sayın Öcalan'ın cesaretiyle, ferasetiyle almış olduğu sorumlulukla en başta silah tartışılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bunca yıldır yaşanan çatışmalarda en önce silah meselesi konuşulmadı. Hiçbir parti önce benim işte partimi feshedin, kendini yeniden yapılandırsın demedi. Bak buna büyük bir kıymet, büyük bir anlam biçmek lazım. Bu meselenin en başa alınması bile Sayın Öcalan'ın, Kürtlerin, DEM Parti'nin ve benzer aktörlerin bu süreçte ne kadar samimi olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
'SÜREÇ UZARSA BOŞLUK OLUŞUR'
Sürecin uzamaması gerektiğini belirten Bakırhan, sürecin uzamasıyla boşlukların oluşacağını dile getirerek, şunları söyledi:
“Lütfen bizim samimiyetimiz bizi sorgulayan herkes, dünya deneyimlerinin hiçbirisinde olmayan ama büyük bir cesaretle en öne alınan bu meselede Kürtlerin nerede durduğunu, ne kadar samimi olduklarını bence bir kez daha anlasınlar, görsünler. Bu süreç uzarsa emin olun birçok şey araya karışabilir. Süreç uzarsa boşluk oluşur. Bu boşlukların da nasıl kimler tarafından doldurulduğunu en başta Diyarbakır biliyor. Dünya deneyimlerinde de böyledir. Artık bu kadar samimiyet karşısında bu kadar sade, bu kadar her şeyi aleni açık bir şekilde Türkiye haklarıyla, dinamikleriyle paylaşan, yürüyen bu süreçte artık bu sürecin uzamaması gerektiğini düşünüyoruz. Ben buraya indim. İşte yukarıdan 5-6 tane savaş jetidir herhalde tam isimlerini bilmiyorum. Onların sesini bile duymak insanı ne kadar rahatsız ediyor. Umarım önümüzdeki günlerde artık o jet sesleri yerine başka barış sesleri, barış türküleri duyarız. Cesur ve kararlı adımların atılması lazım.”
'TEK TARAFLI SÖYLEMLERDEN VAZGEÇMEK GEREKİYOR'
“Tek taraflı artık beklentilerden, söylemlerden, tek taraflı işte emir kitleriyle konuşmalardan vazgeçmek gerekiyor. Bir kenara bırakmak gerekiyor. Bir samimiyet var, bir inanç var, bir kararlılık var. Türkiye Cumhuriyeti bu topraklardaki herkesin devleti olmak zorundadır" diyen Bakırhan, şöyle devam etti:
"Türkiye Cumhuriyeti Diyarbakır’ın farklılığını sorun olarak değil, zenginlik olarak gören bir ülke olduğu zaman demokratikleşti diyebiliriz. Evet, Diyarbakır’ın farklılığını artık zenginlik kabul edecek bir süreci yaşıyoruz. Kürtler bu ülkenin zenginliğidir. Kürtlerin dili bu ülkenin zenginliğidir. Kürtlerin dilinin, kimliğinin, kültürünün, demokratik değerlerinin eşit yurttaşlar olarak Türkiye'de demokratik bir cumhuriyette yaşatılması artık önümüzde duran en büyük sorumluluktur. Biz demokratik siyasete inanıyoruz. Sayın Öcalan da sadece bir çağrı yapmadı, aslında bu bir başlangıçtır. Ama bundan sonrası demokratik siyasete, demokratik kurumlara Türkiye'nin toplumu, örgütlü dinamiklerini düşüyor. Eğer bu başlangıcı iyi yürütebilirseniz, barışı toplumsallaştırabilirseniz en büyük görev ve sorumluluk sizlerindir.
İşte bugün de burada söylediğim gibi Amet halkınındır diyoruz. Umarım burada yapacağımız tartışmalar da bu sürece büyük destekler sunar. Bize çok güçlü, iyi fikirler verir. Önerileriniz bize yol açar. Siz de bilirsiniz. Biz DEM Parti olarak ve geleneğinden gelen bütün partileri olarak sadece bu önemli süreç değil en basit süreçleri bile toplumla, halkla, dinamiklerle tartışarak yol alan bir gelenekten geliyoruz. Bu son barış ve demokratik toplum sürecini de emin olun Karadeniz'den Trakya'ya Kürt illerinden Türkiye'nin dört bir yanına halklarına dinamiklere götürmeye çalışıyoruz. Bu sürecin başarılı olmasını umuyorum. Düşüncelerinizle de bu sürece katkı sunacağınıza inanıyorum” şeklinde konuştu.
Suriye’de yapılan Kürt konferansa yönelik yapılan eleştirilerle ilgili bir gazetecinin sorusuna cevap veren Bakırhan, şunları kaydetti:
“Biz Ankara Türkiye çözümü diyoruz. Suriye'de Kürtler tabii ki Şam çözümü diyecek. Tabii ki Şam'a mesajlarını verecek. O konferansla iyi olan en iyi şey Kürtlerin orada ulusal demokratik bir irade ortaya koymalarıdır. 70'e yakın kurum ve siyasi partinin olduğu bir toplantıdan çıkan sonuç metnini Burada konuşuyoruz. Yani sadece SDG’nin metni değil. Ya da sadece SDG içerisinde Kürtlerin metni değil. Kuzeydoğu Suriye'de Rojava'da yaşayan 70 kurumun ortak metnidir. Dolayısıyla yani biraz önce söylediğim gibi Suriye'de de Irak'ta da İran'da da nerede olursa olsun Türkiye'nin hilafına olacak. Türkiye'de yaşayan hakların hilafına olacak bir şey olacağını düşünmüyorum. Kürtlerin taleplerine saygı göstermek lazım. Bunlar taleptir. Sonuçta müzakere yapılacak yer Şam’dır. Müzakere yapacak aktörlerden birisi Şam devletidir. Orada nasıl bir sonuç ortaya çıkacağını Suriye hakları karar verir. Şimdi buna ben ya da Sayın Cevdet Yılmaz karar veremez yani ya da Adalet Bakanımız karar veremez."
Kaynak: ANKA