Donald Trump neden kaybetti?

Genellikle Trump’ın seçim yenilgisinden bahsederken hepimizin aklına Covid-19 sürecini ne kadar kötü yönettiği geldi. Seçimi kaybetmesinin en büyük sebebi olarak da pandemi gösteriliyordu. Büyük oranda bu iddia doğru olmakla beraber Trump’ı Beyaz Saray’ın dışına iten başka önemli sebepler olduğunu da anlatmak istiyorum.

Bitmek bilmeyen kültür savaşları

Batı dünyasının içinde düşünce özgürlüğünden kimlik meselelerine sonu gelmeyen bir kültür savaşı var ve genel düşüncenin aksine bu Trump ile başlamadı. 2010’ların başından bu yana olabilecek her platformda bu kültürel kamplaşmanın izlerini görebiliriz. Olayı basite indirgeyenler bu kamplaşmayı “sağ ve sol” cepheler olarak görebilirler ancak batı dünyasında böyle bir ayrımın kaldığından bile şüpheliyim.

Bu kültür savaşının bir cephesi yazılarımda çokça bahsettiğim düşünce özgürlüğünü tuhaf bir şekilde umursamayan, kimlik siyasetine fanatik derecede bağlı liberallerden kurulu. Diğer taraf ise birbiri içinde ittifak halinde olmayan ve görüşleri karşıt bile olsa bu neo liberal akımdan pek haz etmeyen apolitikler, muhafazakarlar ve küçük bir grup da sosyalistten oluşmakta. Ancak şunu söylemeliyim, bu kavgaya katılım gösteren insan sayısı epeyce az. Sıradan vatandaş bu meselelerle ilgili fikir sahibi olsa bile katılım gösterecek vakte ya da enerjiye sahip değil ve hayatını etkileyeceğini düşünmüyor. Peki neden bu bahsedilen “kültür savaşı” seçimleri etkileyecek kadar önemli? Çünkü buna katılım gösteren kesimler epey gürültü yapıyorlar.

Hatta o kadar gürültü yapıyorlar ki, bunu Türkiye’den hissetmeniz bile olası. Televizyonda izlediğiniz dizilerde, sinemaya gittiğinizde gördüğünüz filmde evde oynadığınız oyunda karşılıklı verilen mesajları görmeden 15 dakika geçirmeniz imkansız. Eğlence endüstrisinin çok büyük çoğunluğu bu liberal beyaz yakalılardan oluşsa bile arada sırada tek tük karşıt görüşlü yapımların çıktığı ve sosyal medyada anında parçalarına ayrıldığı sık görülen bir durum olmuştur. Mesela Joker filmi gibi. Liberal (sol demiyorum) bir mesaj vermeyen her yapım medyanın gazabına uğramıştır.

İşte ABD vatandaşı bu kavgadan yoruldu. Trump liberal dalgaya dur diyecek karakter olarak kendini sunmuş ve 2016 seçimlerini kazanmıştı. Artık savaşlar bitecek, önce ABD’liler öne çıkacak. Ve neo liberal saçmalıklar son bulacaktı. İster istemez bu kültür savaşının sembol öğelerinden biri haline geldi. Kültür savaşından bunalanlar içinse biraz huzur adına vazgeçilecek bir adamdı Trump.

Herkesin bir kırmızı çizgisi var!

ABD’deki gergin havayı tarif etmek pek kolay değil. ABD’de bizimki gibi yaşam şekilleri üzerine kurulmuş bir siyasi parti seçimi yoktur. Türkiye’de her köklü partinin değişmez bir kemik kitlesi varken ABD’de böyle bir şey söz konusu değildir. Franklin D. Roosevelt ile Demokrat Parti 1932’de 6 eyalet hariç tamamını kazanabilmişken Cumhuriyetçi Richard Nixon 1972’de 1 eyalet hariç bütün ABD’yi kazanmayı başarmıştı. Yani ABD’de parti aidiyeti ve seçmen sadakati pek güçlü değil.

Ancak buna rağmen ABD’de kardeş kardeşe düşman hale geldi. “Trumpçı” olduğu için annesini tanımayanlar, kardeşini paylaşımları yüzünden Facebook’ta engelleyenler, arka planda hiçbir etnik ya da yaşamsal kavga olmamasına rağmen ABD halkı bölünmüştü. Bu yüzden böyle bir düzene alışkın değillerdi ve sürdürülebilir olarak görmüyorlardı.

İşte bu gerginlik halinin faturası Trump’a kesildi. Neticede o geldikten sonra bu kavga durumu giderek artmıştı. 2016 zamanı internetteki havayı hatırlıyorum. Partizan olmayan bir çok Amerikalı “e bir de bunu deneyelim bakalım” havasını taşıyordu. Clinton gibilerin sahte güler yüzünden bıkmış halk için yeni bir şanstı.
2020’de ise bu apolitik ya da tarafgir olmayan ABD’liler Trump’a karşı cephe aldılar. Gördüğüm kadarıyla herkesin bir kırmızı çizgisi vardı ve 4 yıl içinde Trump’ın yaptığı herhangi bir hareket “bu kadar da olmaz” dedirtti.

Mesela Trump’ın Puerto Rico’da yaşanan sel faciası sonrası bölgeye gidip etrafa kağıt havlu fırlatması bir çok ABD’linin sinirini bozmuştu. Medya ile dalaşmaları dış siyasette vurdumduymaz tavırları üst üste bindiğinde birçok Amerikalıyı çileden çıkaracak davranışlar sergilemişti.

İşte bu yüzden katılım 2020’de çok daha yüksekti. Trump’ı yıkan aslında Clinton’ı sevmedikleri için 2016’da sandığa gitmemiş apolitik kimseler oldu. Trump’ı normal siyaset dışı halledilmesi gereken bir sorun olarak gördüler.

4 yıla çok düşman sığdırdı…

Trump normalde anlaşmacı bir kişiliğe sahip olsa da statükoyu karşısına alması her şeyi kendi için zorlaştırdı. Medya zaten 4 yıl boyunca onunla uğraşmıştı. Bunun üzerine sosyal medya devleriyle düşman oldu, devletin ordu dahil her kademesiyle söz dalaşına girdi. Yetmedi ABD’nin en büyük müttefikleri olan Avrupa devletleriyle ilişkileri baltaladı. En önemlisi ise kendi partisi içinde bile ona isyan edenler çıktı. Dış politikadaki “ savaş karşıtı “ tutumu Cumhuriyetçi Parti’de aşina olduğumuz savaş yanlısı şahinleri kızdırdı ve ona karşı oluşan cepheye katılmalarına sebep oldu.
Trump’ın bu kadar düşman biriktirmesi kendi sonunu getirdi. Halkta “ bu adamdan kurtulmak zorundayız” imajı da bu sayede çizildi. Sabah akşam her platform ona karşı propaganda yapmaktaydı. Seçimden 4-5 ay önce yazdığım yazılarda “ bu adam bu kadar düşmanla kazanamaz” demiştim. Bu gergin hava dört yıl daha sürdürülemezdi.

Gerginlik son bulur mu?

Bir çok ABD’linin de yanıldığı nokta bu. Malum kültür savaşı Trump ile başlamadı Trump ile de bitmeyecek. Sosyal medyada bir grup radikal anlamsız konular için birbirini işinden etmeye devam edecek. Ancak Trump’ın gitmesi ile aktif politikaya dahil olmuş bir çok insan tekrar apolitik konumlarına dönecekler. Tabii ki sermayenin çıkarlarını tehdit edecek bir sonraki popüliste kadar! Haftaya başka bir yazıya yine beklerim. İyi hafta sonları efendim.

Etiketler
Donald Trump