Ayşenur Arslan gaf mı yaptı?

Hem görürüm hem görmem, uykudaki göz gibi, Hem dururum hem yürürüm üzengideki ayak gibi Hem varım hem yokum gül suyundaki koku gibi Hem susarım hem konuşurum...

Hem görürüm hem görmem, uykudaki göz gibi,

Hem dururum hem yürürüm üzengideki ayak gibi

Hem varım hem yokum gül suyundaki koku gibi

Hem susarım hem konuşurum, kitaptaki yazı gibi.”

(TMT Muhabere Dorktrini)

Başlıkla, teşkilatın rabıtasını “az sonra” kurmak kaydıyla Türk Mukavemet Teşkilatı’nı tanıyalım.

Teşkilat kesinlikle bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkmıştı. TMT’nin birinci dönemi olarak tanımlayabileceğimiz, 1954-1957 arasındaki dönemde. Bir tarafında adanın Yunanistan’a iltihakını amaçlayan milliyetçi EOKA’nın ( Ethniki Organosis Kiprion Agoniston: Kıbrıslı Savaşçıların Millî Örgütü) diğer yanında ise komünist AKEL’in . (Emekçi Halkın İlerici Partisi) önderlik ettiği bir isyan vardı. İsyan, Kıbrıs’ı sömürgeleştirmiş olan İngilizlerden bağımsızlığın kazanılmasını amaçlıyordu Bu dönemde İngilizlerin böl ve yönet politikasının başarıya ulaşması, adadaki Türklerin bazılarının İngiliz polis teşkilatında istihdam edilmesi ile çatışmalarda namlunun ucunda artık Türk azınlık da vardı. İngilizlere karşı başlayan isyanının Türklere dönük saldırılara dönüşmesi (100 ölü, 17’si Türk kökenli polis) ile Türkler kendi öz savunmalarına dönük çabalarını sıklaştırdı.

Bu dönemde TMT öncesi filizlenen yerel direniş örgütleri Volkan, 9 Eylül, Kara Çete, Kıbrıs Türk Fedailer Birliği vb. yerel ve tecrübesiz teşkilatların savunmaya dönük mücadeleleri vardı.

Ancak Yunan hükümetinden silah ve parasal destek alan EOKA[1] ile böylesi örgütlenme ile baş etmek zordu. Daha da önemlisi silah, para, demografi vb. etkenlerle güçlü ve saldırgan konumdaki EOKA artık Türkleri de hedef haline getirmişti.

Bu askeri ve moral üstünlüğe karşı Türkiye’den yardım alınmasını isteyen Denktaş’ın inisiyatifle Genelkurmay Başkanlığı ile görüşmeler yapıldı ve Başbakan Adnan Menderes’in oluru ile TMT’nin yeniden oluşturulmasına karar verildi. Türkiye Cumhuriyeti tarafından kurulan ilk gizli direniş örgütü olan Türk Mukavemet Teşkilatı sadece Kıbrıs tarihi açısından değil, Türkiye’de Özel Harp Dairesi’nin sınır ötesi ilk büyük örgütlenmesi olması bağlamında da büyük önem taşıyordu.

TMT’nin tarihe malolan süreci de bundan sonra başladı. 1957-1963 yılları arasındaki dönemde TMT’nin örgütlenmesi, EOKA’ya karşı direniş için yapılan ön hazırlıklar, silahların gömülmesi ve köy ve kasabalarda TMT etkinliğinin kuruluşu ve 1963’te Akritas Planı çerçevesinde, Türk azınlığın imhasına dönük EOKA’nın büyük saldırısına karşı TMT’nin ilk silahlı direnişi bugün hafızalarda yer etmiş olan bir geçmişi anlatıyordu.

Kıbrıs Türkü’nün 1957 ile 1974 yılları arasında ayak durmasını sağlayan, silahlı direnişin yanı sıra hayatın hemen her anında organize olmasını sağlayan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öyküsü romanesk, film tadında çok önemli bir süreci anlatıyordu.

İki farklı TMT vardı. İlki 2-27 Kasım 1957’de Kıbrıslı Türkler (Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi) kurulan TMT idi. Ancak bildiri yayınlamak ve kimi eleştirilere neden olan eylemler dışında çok etkili olmamıştı. İkinci TMT, Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi) içinde çekirdek bir grup komutan tarafından kuruldu. Örgüt yeni bir isimle kurulması halinde İngilizlerin dikkatini çekeceği için aynı ismi kullanmayı tercih etmişti. Ancak bütünüyle farklı bir organizasyondu ve Rauf Denktaş da “gerçek” TMT’nin 1 Ağustos 1958’de kurulduğunu söyleyecekti.

O yıllarda Kıbrıslı genç Türklerin neredeyse tamamının eğitildiği ve direniş hareketine kazandırıldığı süreçte, Rauf Denktaş’tan Derviş Eroğlu’na, Mustafa Akıncı’dan Mehmet Ali Talat’a kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bütün cumhurbaşkanları da bir zamanlar TMT üyesiydi.

Örgütün Ankara’daki lideri “Cankurt” kod isimli Tümgeneral Daniş Karabelen, Kıbrıs’taki lideri “Bayraktar” (Bozkurt) kod adlarıyla bilinen Yarbay Rıza Vuruşkan’dı. Ona yardım edecek, Kıbrıs’ta görev alan subayların sayısı 15’di.

Silah ve parasal destek Demokrat Parti Hükümeti’nin desteği ile sağlandı. TMT üyesi subaylar banka müfettişi, öğretmen, imam vb. sıfatlarla Kıbrıs’a gitti. Hepsinin kod adı vardı. Rauf Denktaş’ın ismi “Toros”, Dr. Fazıl Küçük’ün “Ağrı” idi.

TMT gizli örgütler tarihinde vaka analizi olarak okutulan bir gizlilik ve örgütlenme modeli geliştirdi. İlhamını Nazi işgalindeki Fransız direniş örgütünden almıştı.

Hücreler 5 kişiden oluşuyordu ve kovan denirdi. Kovanlara komutanlık edene kovan beyi, hücrelerin birleştirildiği birimlerin başındaki isim oğul beyi ve hücrelerde çalışan mücahitlere de arı denirdi. Bozkurt Rıza Vuruştan’ın yardımcısı Sancaktar’dı.

Hücrelerde çalışan arıların hepsinin bir görevi vardı. Hepsinin bir kod ismi vardı. Eğitimcilere “temizlik kurdu”, silah ikmalinde çalışanlara “bereket kurdu”, istihbarat faaliyeti yapanlara “fal kurdu”, telsizlerde görevli olanlara “çalgıcı” denirdi. Örgütteki kadınlar silahşör olarak görev almazdı. Farklı görev tanımları vardı.

Silahlar Anamur üzerinden küçük motorlarla adaya taşındı. Kimi zaman İngiliz botlarına yakalanan motorlar batırıldı. Bugün bile ismi bilinmeyen kimi denizci kılığındaki subaylar o motorlarda şehit oldu.

Gizlilik esastı. Rıza Vuruşkan’ın kızı yıllar sonra bir söyleşide hemşire olan annesinin de TMT’ye katıldığını, ancak örgütün liderinin eşi olduğunu bilmediğini anlatacaktı.

Genç Kıbrıslı Türkler ise Ankara’da Zir Vadisi ve Antalya-Kemer’de eğitildi. Silah, sabotaj, saldırı, istihbarat vb. örgütlenmeye dair askeri talimlerden geçirildi. Kıbrıs Türküne “sizi 12 saat dayanmanıza göre eğitiyoruz. Sonra biz yetişeceğiz” diyen o vaadin gerçekleşmesi için tam 16 yıl dişe diş göze göz mücadele etti.

Teşkilatta eğitilenlere X gününe kadar TMT’nin varlığını silah, bayrak ve Kur’an üzerinde ettikleri yemine bağlı kalarak saklamaları istenmişti. X Günü olduğunda silahlar gömüldükleri yerlerden çıkarılacak ve Rumlara karşı mukavemet başlayacak, TMT yeraltından çıkacaktı.

TMT o güne kadar okullardan spor kulüplerine, kooperatiflerden çarşıya kadar yaşamın hemen her alanında Kıbrıs Türk toplumunun yönetimini üstlenecek ve ihtiyaçlarını karşılayacak ve liderlik edecekti.

TMT, 1963- 1968 yılları arası dönemde “açık mücadele” diye bilinen askeri ve siyasal teşkilatlanma süreci ile Kıbrıs Türklerinin direnişini örgütledi. TMT ve EOKA arasındaki büyük mücadele, Türk köy ve kasabalarına karşı uygulanan ambargo ve kuşatmalara karşı TMT’nin gösterdiği refleksler ve direniş ile Erenköy ve St. Hillarion kalesindeki üniversitelilerin tarihi direnişi bu dönemin ürünüydü.

TMT, 1968-1976 yılları arasındaki büyük kalkışma, Sampson tarafından düzenlenen darbe ve Kıbrıs Barış Harekatı süreçlerinde de kilit roller üstlendi. Harekatın koordinatları ve direnişte bugün adı anılmayan TMT’cilerin iradesi ve kanı vardı.

Gelelim yazının başlığına;

Ayşenur Arslan programında, “Türk Mukavemet Teşkilatı adada suikastlarla bilinen illegal, yarı resmi bir oluşumdu'' demişti. Arslan bu ifadesi için “hassasiyetini fazlasıyla hissettiği herkesten özür diledi.”

Ne demişti? “suikastlerle bilinen” ve “illegal yarı resmi oluşumdu.”

Yukarıda da vurgulandığı gibi TMT gerek NATO’da müttefiki olan iki ülkeye (İngiltere, Yunanistan) karşı kurulması gerekse savunma amacıyla kurulması ve saldırı gününe kadar yeraltında kalması gerektiği için illegaldi. Öyle ki örgütün ifşa edilmesinin cezası ölümdü.[2]

Nitekim Magosa TMT tarafından yayınlanan bir bildiride TMT aleyhine faaliyet gösteren ya da bilgi veren kimi Kıbrıslı Türkler isim isim uyarılıyor ve “ağzınızdan çıkan her kelime size pahalıya patlayacaktır” deniyordu.[3]

Yöntem ise önce dayak atılması, “dayak faslını müteakip yola gelmezlerse, bu defa son çare olan ortadan kaldırma usulüne başvurulacaktı.”[4]

TMT’nin kuruluş aşamasından itibaren asli hedeflerinden biri Türklerle Rumlar arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel iletişimin kesilmesiydi. Bunun için TMT’nin ilk bildirilerinde “Rumların gittiği kafe ve sinemalara bile gidilmesinin yasaklandığı” hatırlatılıyordu. 1958-1964 arsındaki dönemde özellikle komünist AKEL partisi ve sendikalarda Rumlarla birlikte hareket eden Kıbrıslı Türk aydın, işçi ve emekçilere yönelik bir dizi saldırı oldu. Bu saldırılar ve ölenlerle ilgili olarak 15 Ekim 1965 tarihli “Zafer Kıbrıs Türkünündür” gazetesinde, “1958’de solcu Türklerin temizlenmesi harekatı”ndan söz edilecekti.[5]

TMT bu saldırıları sahiplenmedi. Açıklama yapmadı. Dolayısıyla bu saldırıların müsebibi ya da “temizleyenler” kimdi, ‘resmi olarak’ bilinemedi.

[1] EOKA’nın Yunan derin devleti ile ilişkisi için bkz. Druşotis, Makarios, “EOKA-Karanlık Yön”, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, 2007, s. 50-52

[2] Sanver, Ahmet, “TMT ve ÖHD Anılarım”, Lefkoşe, Eyül 2012, s. 43-44

[3] Keser, Ulvi. “Kıbrıs’ta Yer altı Faaliyetleri ve Türk Mukavemet Teşkilatı”, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2007, s. 366-367

[4] Kıbrıs Türk Milli Arşivi, TMT Bildrileri Dosyası, a.g.e,. s. 440

[5] An, Ahmet, “TMT’nin Kurbanları”, 2008, s. 17, Lefkoşe

Etiketler
Ayşenur Arslan