Napoli'den Kadıköy'e Uzanan Lezzet Köprüsü
Pizza, İtalyan mutfağının en bilinen ve sevilen lezzetlerinin başında geliyor. Napoli'de doğan bu eşsiz tat, ince hamuru, taze domates sosu, eriyen mozzarella peyniri ve fesleğen yapraklarıyla dünya çapında ün kazanmıştır. Zamanla farklı kültürlerle harmanlanarak çeşitlenmiş ve hemen her ülkede sofraların vazgeçilmezi olmuştur.
Türkiye'de de pizza büyük bir popülariteye sahip ve oldukça seviliyor. Hızlı ve pratik bir yemek seçeneği olmasının yanı sıra, farklı malzemelerle zenginleştirilerek Türk damak tadına uyarlanmış bir lezzet olarak öne çıkıyor.
Ancak orijinal İtalyan pizzasının lezzetini deneyimlemek isteyenler için İstanbul'da özel bir mekân bulunuyor: Pizzeria il Pellicano.
Geçtiğimiz hafta içi Kadıköy'ün Bahariye semtinde yer alan bu şirin pizzacıyı ziyaret etme fırsatı buldum. Süreyya Operası’nın yanındaki sokağa adım attığınızda, mekânın sıcak ve samimi atmosferi sizi adeta içine çekiyor.
Kapısından adım attığınızda ise sizi taş fırında pişen pizzaların mis gibi kokusu karşılıyor.
Mekânın dekorasyonu oldukça sade ve sıcak; yaşayacağınız deneyimin lezzet odaklı olacağının en önemli habercisi.
Pizzeria il Pellicano'nun arkasındaki isim, kurucusu ve şefi olan Napolili Salvatore Cannetiello. Ailesinin beş kuşaktır sürdürdüğü pizzacılık geleneğini İstanbul'a taşıyan Cannetiello, 14 yaşından beri mutfakta ve pizza yapıyor.
Dededen toruna geçen bu meslek aşkı, onun pizzalarına da yansıyor. Cannetiello'nun mutfak felsefesi, sadelik ve kalite üzerine kurulu. Ona göre iyi bir pizza, kaliteli malzemelerle ve doğru teknikle yapılmalı.
Menüdeki pizzaların her biri, bu anlayışın bir yansıması. Ben tadıma Şef Salvatore’nin tavsiyesiyle “Arancini”, “Frittura Mista”, “Burrata” ve peynirsiz pizza seçeneği olan “Marinara” ile başladım.
Pizza Marinara’ya acılı zeytinyağı ilave edildiğinde “Arancini”yle uyumunun oldukça dengeli olduğunu söyleyebilirim.
Karışık sebze kızartması “Frittura Mista”nın tam kıvamında, çıtır çıtır ve hiç yağ çekmeden kızartılmış olarak servis edilmesi ban göre Şef Salvatore’nin mutfağa bakış açısının en güzel kanıtıydı.
Menüyü incelediğimde ilk dikkatimi çeken, mekâna ismini veren "Pizza Pellicano" oldu. Roka, parmesan ve pesto sosunun mükemmel uyumu, incecik hamurla birleşince ortaya çıkan lezzet gerçekten etkileyici.
Pizza Pelicano’dan sonra Şef Salvatore “Prosciutella Pizza” ve “Bresoala Pizza”yı denememi istedi.
Her ikisinde de kullanılan malzemenin kalitesinin pizzanın lezzetine lezzet kattığını söyleyebilirim.
Ardından da dört çeşit İtalyan peyniriyle hazırlanan “Formaggi Pizza”yı denedim. Bu pizza içinde kullanılan peynirlerin kalitesi ile öne çıktığını söylemem yanlış olmayacaktır.
Pizzaların taş fırında pişirilmesi de lezzeti artıran bir diğer unsur.
Hamurun 12 saat mayalanması, pizzanın hem hafif hem de lezzetli olmasını sağlıyor.
Salvatore Cannetiello, pizzalarında taze ve kaliteli malzemeler kullanmaya özen gösteriyor. Bu da daha önce de ifade ettiğim üzere her bir dilimde fazlasıyla hissediliyor.
Bu keyifli deneyimin finalini iki klasik İtalyan tatlısı ile yaptım. Geleneksel usulde hazırlanan “Tiramisu” ve “Dulce de Leche Panna Cotta “ ile yaptım.
Her ikisi de damağımda hoş izler bıraksa da; süt reçelli (karamelli) Panna Cotta’yı daha etkileyici bulduğumu söyleyebilirim.
Pizzeria il Pellicano’nun açık mutfak konsepti sayesinde pizzaların hazırlanışını izleyebiliyorsunuz. Bu da müşterilere ayrı bir deneyim sunuyor.
Personelin güler yüzlü ve ilgili olması, mekânın samimiyetini artırıyor. O nedenle Pizzeria il Pellicano sadece lezzetli pizzalarıyla değil, aynı zamanda İtalyan mutfağının ruhunu yansıtan atmosferiyle de dikkat çekiyor.
Eğer siz de orijinal bir İtalyan pizza deneyimi yaşamak istiyorsanız, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.