Arayıp sormasanız bile bazı konular gelip sizi buluyor!

Bazen yazıyı, bazen konuşmayı evirip çevirip günümüze getirmenin zorluğu karşısında dereden tepeden, köşeden bucaktan, dağdan bayırdan dolaşılır ya! Bu alanda...

Bazen yazıyı, bazen konuşmayı evirip çevirip günümüze getirmenin zorluğu karşısında dereden tepeden, köşeden bucaktan, dağdan bayırdan dolaşılır ya! Bu alanda da en çok siyasiler başarılı olur ya! Pek çok konuyu engelleyenlerin, sürüncemede bırakanların, yıllarca süründürenlerin, yetinmeyip üstünü örtenlerin, konuların tartışılmasına izin vermeyenlerin, ama hep talimat verenlerin ne yapacağı pek de bilinmez ya! Bu yazının amacı işte öyle bir şey…

Örneğin Türkiye, dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan ülkesi iken, bu gerçek yüksek tepelerin umurunda olmaz ya! Ülkemiz gelir adaletsizliği sıralamasında Sırbistan’ın ardından sondan ikinci sırada yer alırken pek de önemsenmez ya! Bu yazının konusu işte öyle bir şey…

3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, 22 kentin denize kıyısı varken, nüfusun yüzde 70’i kıyı şeridinde yaşarken, olimpiyatların yüzme dalında tek bir derecemiz bile yokken, 55 milyondan fazla kişi yüzme bilmezken bu konu başta spor bakanı olmak üzere hiç kimseyi ilgilendirmez ya! Kimse yazık değil mi bize ve konumumuza demez ya! Bu yazının içerdikleri işte öyle bir şey…

Yine anlı şanlı, ünlü şöhretli şehir hastaneleri; MR çekme garantili, tahlil yapma zorunluluğu, hasta garantili ve giderek hastalık garantisi verilerek yapılır, ya da ağız uçuklatan kiralar ödenir ya! Bu yazıdan amaçlanan işte öyle bir şey…

Gelelim anlamakta zorlandıklarımıza!

Her şeyi anlarım da bunu anlayamam! 17 yıl önce başa 3Y sloganıyla gelenler, yani yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele sözü vererek yönetime gelenler, kamu ihalelerindeki yolsuzlukları, yerel yönetimler başta olmak üzere ortaya çıkan ahbap çavuş ilişkilerini, vurgun boyutundaki ihaleleri, bazı eski bakan yakınlarının aile boyu yerleştirildikleri üst düzey kurumları nasıl görmezden gelir ya da hiç görmezler?

Bunun adı bürokrasinin becerikli ailesi olmak mıdır? Yandaşları koruyup kollamanın tavan yapmış hali midir? Benden olsun da ne olursa olsun demek midir? Bilmem!

Ancak gerçek bir sahne ve durum var ki, bunun hiç unutulmaması gerektiğini bilirim! Hangisi derseniz? Çivi çakanların değil, çakılan çiviyi söküp yerle bir edenlerin hüküm sürdüğü günümüzde, değerlerin yıkılması için tonlarca tuğla taşıyanların baş tacı yapıldığı ülkemizde, olanı biteni sadece seyrederek ve her şeyi kader belleyerek yaşayanların giderek çoğaldığı memleketimizde, bazı sorunlar karşısında susarak ve kabullenerek hissemiz ve katkımız o kadar büyük ki? Bu hiç unutulmamalı!

Bazıları bir zamanlar beraber yürünen yolları, beraber ıslanılan yağmurları unutsa da bazıları bunu unutmamalı, unutturmamalı. Bu dikkate değer bir açıklama mıdır derseniz, o bakış açınıza kalmış. Yönetimin dilinden milli birlik ve beka düşmezken meydanlarda yüksek perdeden biz ve siz ayrıştırması yapılırken, her dönem en muteber koltukları kapanlar, ya da yukarıdan oralara paraşütle indirilenler sus pus olurken!

Son ayların en güzel konuşmasını CHP Gurup Başkan Vekili Engin Özkoç yaptı. Şimdi sözü ona bırakalım; “Eğer kurucu lider arıyorsak o liderin adı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Eğer uğruna ölünecek bir vatan arıyorsak onun adı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bir rejim arıyorsak o laik ve demokratik parlamento sistemidir.”

Her şey herkes bir yana! CB “ümmeti bölmeyin” diyerek milleti görmezden gelirken, Sn. Özkoç’un bu sözü çok değerli, çok kıymetli ve çok anlamlı…