Patlıcanla İmtihanımız

KAYDA GEÇSİN Patlıcan mevsiminin yani Ağustos ve Eylül aylarının İstanbul'un kabus aylarına döndüğü yılları bilmeyen , okumayan yoktur ... Zira patlıcanın...

KAYDA GEÇSİN

Patlıcan mevsiminin yani Ağustos ve Eylül aylarının İstanbul'un kabus aylarına döndüğü yılları bilmeyen , okumayan yoktur ... Zira patlıcanın bol olduğu ağustos ve eylül aylarında ahşap konaklarında patlıcan kızartma, közleme nedeniyle patlıcan tavasını ateşte unutan ya da kızgın yağın içine su damlaması gibi küçük kazalara sebep olan İstanbullular ne yazık ki patlıcan aşkına güzelim şehri defalarca yakmışlardır .

Patlıcan bu güzel şehirde arka arkaya büyük yangınlar çıkmasına sebep olmuş .

Menhus (ugursuz) patlıcan nelere mal olmuş hala yakamızı kurtaramadık.

O dönemde tüm evlerin ahşaptan olması, birbirine yakın veya bitişik olmaları sokakların oldukça dar olması bir evde başlayan yangının hemen yanındaki eve sıçrayarak önce bir sokağı, ardından tüm mahalleyi kül ediyor, bu durumda komşuda pişer bizede düşer Patlıcan Yangını demek yanlış olmaz !

Kızartılan ve közlenen patlıcanlardan meydana gelen ya da mangalın tam söndürülmeden bırakılması sonucu oluşan bu yangınlar ard arda defalarca çıkmasına rağmen yine de patlıcandan vaz geçmeyen ve tarihe "Patlıcan yangınları" olarak geçen şanlı bir mazi ile karşı karşıyayız .

Gazeteci yazar hukukçu rahmetli Ragıp Akyavaş o dönemdeki patlıcan yangınlarını şöyle anlatıyor:"Şimdiki Üniversite meydanında (O zaman Harbiye Nezareti) Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre’si oynuyordu. Çırçır’da bir yangın çıktı. İki gün iki gece devam etti. İstanbul’un göbeğini Yemen çöllerine çevirdi. Bu afet patlıcandan çıktı. Zeyrek’de başlayıp Vefa’da stop eden yangın, bu da patlıcandan çıktı. Çocukluğumda Kadıköy’ün ortasında çıkan ve büyük bir sahayı kül eden yangın yorgancı İsmail Efendi’nin evinde patlıcan kızartılırken tavanın alev almasından çıktı."

Şimdi mevsim kış , Şubat ayındayız yine patlıcanla başımız dertte.

Bu patlıcan meselesinde artık İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmeler olduğunu düşünüyorum.

Zaten patlıcanın mevsimi değil , mevsiminde ayrı uğursuz mevsimi dışında ayrı huysuz pahallı .

Şart mı yememiz, çok mu faydalı , yoo 16. Yüzyılda İngilterede ‘Mad Apple derlermiş, içindeki nikotinin deliliğe sebep olduğu düşünülürmüş , ekimine sınır getirilmiş ,patlıcan yiyenler kafayı üşütüyor mu bilemem ama bu patlıcan yüzünden bir millet kafayı üşütmek üzere.

Pırasa, Ispanak, Brokkoli, Karnabahar, Patates, Havuç , Sovan Kara lahana, yer elması, pazı, kereviz, beyaz lahana, kırmızı lahana, siyah turp, kırmızı turp, beyaz turp, şalgam, pancar, marul, roka, biberiye, soğan, nane, maydanoz, tereyi makul fiatlarda bulup illa patlıcan diyorsak ve koskoca devlet alarma geçip patlıcan temin edip bizlerde patlıcan kuyrukları oluşturuyorsak , tartışma programları yapılıyorsa bu patlıcan yemekten olan bir durum olmasın?

Patlıcan yakamızı bırakmıyorsa biz onu bırakalım, patlıcanı bıraktık haftaları yapalım , kurtulalım şu mendaburdan artık.

Saygıyla Kayda Geçirdim Bitmeyen Patlıcan Sorununu Elimden gelen Budur.

Saygıyla Efendim