TUHAFLIKLAR YABANCI İSİM TAKMA MODASI , ÜRDÜN ,BEDAVA İLİŞKİLER

Birinci Tuhaflık : Bir işi para almadan yapmak neden toplumumuzda marifet addedilsin isteniyor ? Bedavadan iş yapmanın , yaptırmanın neresi marifet ? Malum...

Birinci Tuhaflık :

Bir işi para almadan yapmak neden toplumumuzda marifet addedilsin isteniyor ?

Bedavadan iş yapmanın , yaptırmanın neresi marifet ?

Malum , bir kimseye hiçbir ücret ödemeksizin ve zorla, baskı ile yaptırılan işe angarya denir . Ve elbette çağdaş toplumlarda angarya ciddi bir yasaktır.

Gönüllü iyiliklere gelince bunlar ayrı organizasyonlar içinde yapılırsa bir anlamı olur , profesyonel yapılarda ‘hatır’ için bedavadan çalışmak ekmeğini kazananlarla bir tuhaf haksız rekabet anlamı taşır .

Saniyen danışmanlık sembolik de olsa bir ücret karşılığı olmalıdır ki çalışma prensipleri disiplini bozulmasın yoksa sarı sendikalara dönen bir iyilikseverlik olur .

Bilhassa medyada para almadan yapıldığına övünülen işlerde belki zorlama yok ama parasız iş yapmayı marifet saymak emeğinin karşılığını alanlara haksızlık ve iyi bir örnek de değil.

Para ile ilişkiler bir türlü evrensel normlara uygun bir düzene oturtulamadı , saçmalıklar zinciri hatta başkasının parasıyla bağış toplamaya kadar ileri gitti.

Zaten ; Bir insan para almadan profesyonel işini neden yapsın tapınak rahibi mi, ki onlar bile maaşalah açılan Mısır mezarlardan anlaşıldığı gibi öbür tarafa götürmek üzere hamudunla götürmüşler.

Bir başka tuhafıma giden olay ise ;

Yeni doğan veya doğacak bebeklere yabancı isimler takmak pek moda oldu , annenin adı Ayşe , Babanın Burhanettin yeni doğan kızın adı Claire de Lune , ya da Babanın adı Orkun annenin Öykü küçük oğlanın adı Maximilien , Felix , ikizler ise Tomsu ve Jerrycan gibi , anlamadığım hani ailede olur büyükbabanın ismidir hatırasına hürmeten toruna koymuşlardır o da değil , peki bu nedir böyle yahu , AB’ye giriş için mi yabancı isim koyma modası , hani çocuk yabancılık çekmesin ileride girersek AB’ye ve o da girerse diye, çocuğun adını William koyup baby shower yapmayıp mevlüt okutmak bu yüzden mi , yoksa Walt Disney’de iş bulmak kolay olur diye mi , tuhaf bir durum izah edemiyorum .

Ya da Sıkıldı Türk’ler , değişim yapamıyorlar ancak isimlerini değiştiriyorlar cayır cayır, kız ise Hüceste , Gülru , yerine artık Meghan , Wilma , erkekse Declan, Roberto öyle Ramazan, Bayram Şaban filan çok sıkıldılar . Artık latince kökenli şifalı ot isimleri koyuyorlar kızlarına , çocuğu görünce insanın bu neyime iyi gelir diyesi geliyor .

Alem bir millet olduk , her boktan çıkma huyumuz ise tavan yaptı , yıllar önce bir aktör dostum İtalya’da Kral Lear oyndığını söylemişti , Türkçe ! Yunanistan’da da Yunanca bilmeyen Yunanlı’lar varsa diye herhalde onlar için de Türkçe Antigone’ oynanmıştı, Hollandaya Flyng Dutchmen Turnesi ise efsanedir, bu Kültür işlerinde Devlet hakikaten devamlılık arzeden tuhaf kararlar almış hep .

Cumhuriyetimizin Kültür Bakanlarının görev süreleri ise genelde 1 yıl sürmüş , arada bir 2 yılla rekora gidenler var .

Ercan Karakaş Mart’ta gelmiş haziranda gitmiş bu ne sürat demeyin , İsmail Cem Haziran’da gelmiş ekimde gitmiş neyse rekor 5 Ekim’de gelip 30 Ekim’de giden Köksal Beyde sanki , ama Erkan Mumcu , Tınaz Tıtız görev süreleri 3 ayı geçmemiş haksızlık olmasın , İstemihan Talay 1997-2002 arası istisnai bir süre kalmış görevde , Sağlar, Taşcıoğlu gibi 3 yıl görev yapanlarda var , ve Sayın Günay gibi 2007 - 2013 arası rekor sahibi olanlarda !

Kültür Bakanlarının kadroları , müsteşarlarının hatta danışmanlarının sürekliliği nedir bilmediğim için bir sonuca varamıyorum ama siyasetimizde kültür faciamızından sorumlu bakanlar arıyorsak görev süreleri onları sorumlu tutmaya müsait değil bir iki tanesi hariç.

Sanki terk edilmiş bir alan kültür , sadece soğuk savaş kontrolünden etkilenmeye açık kültür politikaları izliyoruz .

Saniyen isim meselesinde nasıl bu hale geldik onların değil ‘milli’ geçinip umuru olmayanların sorunu .

İnsanların içinden gelendir Kültür, durum bu.

İnsanlar alay konusu olmalarına izin veriyorlarsa yeni kültür bu diyip geçemeyiz elbette bu bambaşka bir sorun ,

Arabize edilmek istenen bir toplumun ters tepki derken acıları bitmiyor , kendimiz olmaktan başka çaremiz yok oysa . Gelelim sizin için not aldığım son tuhaflıklara , asık suratlı afişlerle doldu İstanbul şehiri , bilhassa kötü aktörler asık suratlı olurlarsa aktörlükleri ciddiyet kazanır zannediyorlarsa şayet , bu hal pişmiş kelle olarak dolaşanlar kadar berbat aktörlüktür bunu bilmeyene izleyici denmez .

‘İyi aktör’ ‘kötü’ aktör teşhislerini evrensel kriterler yerine rahatça entelektüel düzey algılarına göre sallayan medya bilmişlerine bakmayın ,

Asıl sorun izlemeye kıyamayacağınız aktörlerin ziyan edilmeleri , sinmiş , sindirilmiş olmaları ve onların 104 ‘ü bir araya gelseler yer yerinden oynar mı sorusu .

104 tane var mı ki, her nadide şey gibi üstüne titrenmeleri gerekirken sayıca azlar, gitgide azalıyorlar.

Sıradanlaşma, Bayağılaşmanın bir başka türü tuhaflaşma .

Hem antiemperyalist hem sol düşmanı olma, soğuk savaş kültüründen kurtulamama bu devirde sömürge sanatlarına aşırı merak ,

Ve derken Ayasofya’da duvardaki resim, kabartma insan sureti olan ne varsa örterken Müzayedelerden Padişah tabloları kovalamak , halk izlesin diye asmak hakikaten gitgide çok tuhaflaştığımızın kanıtı .

Bu sene doğanlar için isim önerilerim Tuhafcan ile Acaipnur

olsun .

Doğdukları ortamı betimleme açısından anlamlı olabilir bari saçmalarken anlamı kaybetmiyelim !

Bu arada Ikea espiyonaj suçu ile Fransa’da yargılanmakta , mobilyadan nereden nereye, Fransa’da gizlice yapılan ‘elit Parti’leri de aynı bizdeki gibi karakolluk olmuşlar, Paris savcısı soruşturma açmış , yaramaz zenginler yok öyle Covid zamanı ‘Parti’ vermek az biraz eğlenmeyin ! Viyana’da nükleer programla ilgili USA ve İran masaya oturuyor , ve Ürdün’de olmakta olanlar pek bizim medyada yer almıyor, eski veliaht Prens Hamza ailesi ev hapsinde , korumaları gözaltında , Prens bir süredir ülkedeki çürüme, rüşvet gibi konlarla ilgili sesini yükseltmiş . İletişimide kesilmiş , kendisi Kral Hüseyn’in Kraliçe Nur’dan olan ve kendine en çok benzeyen , kabileler tarafından çok sevilen oğluymuş, aslında Veliaht Prens Hamza , lakin daha genç diye Krallık ağabeyine verilmiş , Mısır, Suudi Arabistan Kral Abdullahı destekliyor , ABD İslami Terör’le mücadelede Ürdün’ün arkasında olacağı ı zaten söylemişti aslında bu işi en iyisi amcasına sormak lakin bizim medyada yer almıyor bu haberler hiç, bu da tuhaf.