Cesur insanlar kurtarır, korkaklar değil

Allah’tan isteyeceğini devletten, devletten isteyeceğini Allah’tan istersen olmaz tabii… Eğitimden isteyeceğini...

Allah’tan isteyeceğini devletten, devletten isteyeceğini Allah’tan istersen olmaz tabii…

Eğitimden isteyeceğini dizilerden,

Gündüz programlarından istersen,

Öğretmenler odasındaki Esra, Zuhal, Seda, Hakan, Ece ve diğerlerinin ellerinden gelen bu. Ne yapsınlar, sonra yayıncılıkta, eğitimde alakaya çay demler içersin.

Milli olmayı; eğitim düşmanı, ezik mizahlı, dünyanın ilerlemişlerini alaya almaktan gurur çıkaran minder komiklerinden öğrenirsen yine olmaz tabii…

Milli değil, hem geri hem salak olursun.

Haberlerden isteyeceğini dedikodulardan öğrenirsen hiç olmaz…

Dilimizi korumakla görevli kurumlardan isteyeceğimizi hala vak’a ya vakaa diyenlerden istersek o da olmaz …

Kimden ne isteyeceğimizi bilmeden hiçbir iş yürümüyor.

Bunun yerine sürekli birbirimizden sadaka, para, yardım ister hale geldik.

Herkesin evde olduğu günlerde televizyonlarlar hiç olmazsa TRT bu değerli zamanı değerlendirebildi mi? Hayır.

RTÜK ceza diye Tele 1’de geçenlerde Mevlana Hazretlerinin 21 ve 22 kuşak torunlarının hayatını yayınladı, hani 800 yıl sonra ‘İyi ki doğdun dedem‘ diyen torun, meğer ne organizasyonmuş, ne kutlama...

Can Ataklı’ya, kanalına ceza diye bu belgeselin yayınlanması, belgeseli yapılanlara bir hakaret aslında sanki Allah'ın cezasıymışlar gibi tövbe tövbe. RTÜK’e aslında en güzel cevabı yıllar öncesinden Mevlana hazretleri bilmiş de vermiş, ne demiş: ‘Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder‘

Kamu yayıncılığı ve devlet otoritesinin hali böyle mi güzel anlatılır.

Mevlana’dan şimdiki zamana ne durumdayız, bir Mevlevi’de biliyorsunuz hamile kadınlara sokağa çıkma yasağı buyurduydu.

Ekranlar çok konuşanlar için çok riskli, biliyorsunuz bir bilim adamı 'Bok yemek işkence değildir' diyiverdi. Düzelteyim derken daha da boka sardı, derken bir başka bilim adamı 'İlk 60 koronalıyı ben öldürürdüm' diyivermiş, ‘bülbülün çektiği dili belası‘ diyemem çünkü çektikleri filan yok, tam gaz ekranlara devam.

Koronadan sonra hiçbir şey aynı olmayacakmış ya… Biz nasıl değişeceğiz?

Ekipler kaydı hayat şartıyla bu ülkede devam ediyorlar.

Sen değişmeden kendini değiştirmeden, dünyayı ülkeyi nasıl değiştirirsin. Siyasiler için de geçerli, onun için değişim, iyi gelmeyen ilişkiler dahil hepsini değiştirmelerini asla döneklik olarak görmem. Yemişim bir bok zararın neresinden dönülse kardır denilmeli, bu laf boşuna icat edilmedi.

Medyanın siyasilerle yalaş bulaş, abi, abla, kayınço hali uygunsuz yayıncılık kuyusu, çektikçe çekiyor içindeki girdabına. Değişmesi gerekmez mi?

Bir olayın görüntüsünü verdikten sonra anlatma hali, sonra telefonla bağlanıp aynı görüntüyü tekrar tekrar anlattırmalar, bu kadar mı aptal sanıyorsunuz insanları? Değişmek lazım.

Sonra mevcut, eleştirilen düzenin kimilerini hariç tutup kurtarma hali, belli ki bağlar kuvvetli, manevi bağ olacak hali yok para bağları, bizi aşar!

Siz, sanat eğlence dünyasında yayılıp beş para etmez işlerle bu ülkenin kaynaklarını sömürenlerini kurtaracağınıza artık ülkeyi bunlardan kurtarın diyecek irade nereden gelirse gelsin yahu, vatan severdir.

"Para karşısında başınızı eğmeyin, dik durun ve gözlerinin içine bakın"... Bu sözleri söyleyen sabahtan akşama küfür ettiğiniz, ABD kapitalist sisteminin içinden biri, üstelik âmâ değerli okurlar sizlerden özür dilerim ama dilini kaybedenler anlamayabilirler onlar için bir kere daha yazayım ‘âmâ ‘Kör’ demek.

Sahi ne oldu dil için ayrılan İş Bankası hisseleri?

Neyse, bu sözlerin sahibinin ismi Helen Keller, hani hayatının filminin kopyasını yapıp Oskar hayalleri kurdunuz, bu maskarılıklara ‘ne oyunculuk’ övgüleri filan da oluyor, evet sabah akşam küfür ettiğiniz ABD, kapitalist sistem neler çıkarıyor. Pardon siz bu ülkeyi sömüren kapitalistlere iki laf edebiliyor musunuz, şöyle isim verip ama, yandan geç değil.

Ondan sonra ülke kurtarma nutukları.


İyi, cesur insanlar kurtarabilirler ülkeleri, insanları, insanlığı, korkaklar değil.

Doktorlar, sağlık görevlileri nitekim kelle koltukta kurtarmaya çalışıyorlar çünkü onlar cesur.

Dünyada hiçbir şey cesaret olmadan yapılamaz. İnsan zihninin en önemli niteliğidir ‘şeref’ ile yanyana ‘Cesaret ‘, saptama Aristo’nun.

Kendi gibi olmaktan korkan, biçilen gömleklerin birini giyip öbürünü çıkaran korkak, yavşaklarla mahvoluruz.

Ekranlar ve reklamlar umarım bu gidişata ayar verir, önce vatan sonra kendi kahramanlarınızı kurtarırsınız kurtarabilirseniz.

Ayaktaysak, bunu öyle palavra kahramanlara değil gerçekten beyaz gömleklerini giymiş, bu dar günlerde kendini ortaya koyan cesur insanlara borçluyuz.

Hepsi saygıyla kayda geçsin, elimizden gelen budur.