Özel’in yerel seçim yaklaşımı ışığında merak edilen İzmir

Türkiye’nin aydınlık geleceğinin “yalnızlığı” CHP 38. Olağan Kurultayı’nın ardından sona ermiştir. Türkiye’nin aydınlık geleceğine inananlar, pervasız tek adam rejiminden sıkılanlar güçlerini birleştirerek yerel seçimlerde havayı döndürebilir. Döndürmelidir.

Geçen yıl yerel yönetimlerle ilgili olarak kaleme aldığım bir yazının başlığı; “Bir Dönem Az, İki Dönem Karar, Üç Dönem Fazla” idi. Şimdi de farklı düşünmüyorum. Bir belediye başkanı görev döneminde çok büyük bir falso vermemişse, namus-şeref konusu olmamışsa, kentine sahip çıkıp vaatlerini yerine getirmek için çalışmışsa projelerini devam ettirmek için ikinci dönem de göreve devam etmesinde kent açısından da yarar var. Bir de “istisna” olabilir tabii. Öyle bir il olur ki, rakipleri sadece üçüncü dönemi olmasına karşın mevcut belediye başkanı alt edebilecektir; kazanmak için ona ihtiyacınız varsa gözünüzü kırpmadan üçüncü dönem de adaylaştıracaksınız o ismi. İlle de “üçüncü dönem” kuralı demeyeceksiniz… Örneğin, Yılmaz Büyükerşen gibi kült bir isim üçüncü dönem de olabilir. Böyle istisnalar ancak, kaideyi bozmamalı.

CHP 38. OLAĞAN KURULTAYININ İKİ BAKIMDAN ÖNEMİ

Şimdi CHP’de Özgür özel dönemi. Tabii Özel’in yanında Ekrem İmamoğlu da bir etken. Gerçek Gündem’de bu ikili için parti içi ittifak tanımını kullandım ve bunda beis görmüyorum. İki ismin de bu tanımda beis göreceğini sanmıyorum. Onlar “takım” diyor, evet, takımda denebilir. Onlar aynı takımın oyuncuları bir bakıma.

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın önemi ülke ve partinin genel durumu açısından büyüktü. Partide tıkanma vardı, Kılıçdaroğlu elverişli bir seçimi kaybettikten sonra özeleştiri vermemiş, üstelik “kazanmadık ama kaybetmedik” demiş ve bu da seçmendeki hayal kırıklığını yer yer öfke ve protestoya dönüştürmeye başlamıştı. Bu koşullar altında gidilen kurultayda yönetimde genel başkan dahil olmak üzere bir değişim gerçekleşti. Şimdi bu yönetim kadrolarındaki değişimin partinin yapısal sorunlarının da aşılacağı bir değişime yönelmesi bekleniyor. Yeni program, yeni tüzük, yeni yaklaşımlar, partinin büyütülmesi ve daha geniş bir şemsiye açması, partinin işler hale getirilerek kanatlarının açılması vb. Özel’in ev ödevi geniş…

Ancak kurultayın bir önemi de yaklaşan yerel seçimlerin arefesinde yapılmasıydı. Bu demekti ki, yerel seçimlerde adayları genel başkan ve yönetim değişikliğinde yeni bir kadro belirleyecekti. Yerel seçim adaylarının hangi yöntemle belirleneceğini saptayacak olan yönetim, yani PM, Özel-İmamoğlu ittifakı ağırlığında. Her ne kadar Kılıçdaoğlu-Salıcı cephesinden isimler de seçilse PM’ye ve hatta bir kısmı MYK’ya alınsa da belirleyici unsur Özel-İmamoğlu. Belediye başkan adayları PM’nin önüne geldiğinde tablonun nasıl şekilleneceği açık.

MUTLAK BAŞARININ GEREĞİ İÇİN KAPSAYICILIK

Fakat bununla birlikte MYK’nın-Gölge Kabine’nin oluşturulmasında “kapsayıcı” bir tavır alan Özel’in yerel seçimlerde de adayların belirlenmesinde kapsayıcı bir tavır takınacağını söylemek kehanet olmayacaktır. Çünkü, 2024 yerel seçimlerinde Özel’in mutlak başarıya ihtiyacı var. O yüzdendir ki zaten şunları üzerine basa basa söylüyor:

“Hiçbir belediye başkanını değişim karşıtı diye cezalandırmak ve hak ettiği görevi kendisine vermemek niyetinde değilim. Hiçbir belediye başkanı da bize destek verdi diye hak etmediği göreve gelmeyecek.”

BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI NASIL BELİRLENECEK?

Özel’in bu net mesajı mevcut başkanlara… Peki adaylar nasıl belirlenecek? Özel, “milletvekili seçimlerinde kesinlikle önseçim yapacağız” dediğinde, yerel seçimlerde ön seçim yapılamayacağını da söylemiş oldu aslında. Sonra da yerel seçimlere ilişkin yöntemi açıkladı: 1)Halkın memnuniyeti ve seçilebilirlik kriteri, 2)Eğilim yoklaması. Demek ki önce memnuniyet anketi yapılacak, orada çıkan belki ilk üç isim partililere sorulacak. Bu partililer bütün üyeler mi, delegeler mi olacak, henüz bir işaret yok. Sonuçta eğilim yoklamasında ilk sırada çıkan aday adayı PM’nin önüne gelecek. Özel’in açıklamalarının tercümesini böyle yapmak mümkün.

İSTANBUL, ANKARA TAMAM, YA İZMİR?

Özel, Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı İstanbul, Ankara ve Aydın’da sorun olmayacağını açıkladı. Kılıçdaroğlu’nu eleştirmiş ve “İzmir’i, ülkenin üçüncü büyük kentini neden İstanbul ve Ankara ile beraber açıklamıyorsunuz?” diye sormuştum. Televizyonda Özel’e İzmir soruldu ve o da buna kendisinin karar vermeyeceğini, memnuniyetin olduğu bütün belediye başkanlarının devam edeceğini işaret etti. Yaşadığım kentte, çok merak edilen İzmir’de durum nedir peki? İzmir’in 35. Başkanı Soyer, ittifak ve HDP’nin de desteğiyle yüzde 58,1 ile seçimi en yüksek oyla kazanan başkan olmuştu. Temmuz ayının sonlarındaki ölçüme göre memnuniyet oranı seçildiği oy oranındaydı. İzmir’de Soyer’in döneminde bütün ülkeyi saran pandemi dışında tarihin en büyük orman yangınları, Bayraklı depremi, tarihin en büyük seli gibi afetler yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi söz konusu afetlerle kendi olanaklarıyla baş etmenin yanında 6 Şubat büyük felaketinde de eşleştiği Osmaniye yanında Hatay ve Adıyaman’da büyük bir dayanışmaya imza attı. Soyer’in inisiyatifiyle İzmir, dayanışmayı yeniden hatırlattığı gibi kriz yönetiminin de adeta kitabını yazdı. Kenti dirençli kılmak için önemli adımlar attı.

Ve bütün bunlara karşın Soyer, temposunu hiç düşürmeden verdiği vaatler doğrultusunda çalışmalarını sürdürdü. Özellikle kentin arka taraflarına hizmeti götürdü. Görünmeyen ama kent için çok gerekli yatırımlara öncelik verdi. Gösteriş için değil, kentin ihtiyaçları için harcadı vaktini, enerjisini, olanaklarını belediyenin. Yüzyıllardır kaderine terk edilen Kemaraltı’na neşter vurdu, çalışmalar bittiğinde ticaret hayatı canlanacak, alışveriş ve gusto Kemeraltı’nı ihya edecek. Sadece o değil, Soyer’in turizme dönük atraksiyonları turist sayısını şimdiden dörde katladı. Yedi yıldır Alsancak Limanı’na uğramayan kruvaziyerler şimdi limandan eksik olmuyor. Soyer, bir kentin belediye başkanının kentin ekonomisi, ticari hayatıyla da ilgili olması gerektiğinin farkında. Bunun için tarım ve hayvancılığa, kooperatifçiliğe de önemli destekler verildi. Tarım Lisesi ve Süt Fabrikası ülkeye de ilham veren yatırımlar. Geride kalmakta olan dönemde İzmir’in ulaşım devriminde önemli sıçramalar gerçekleşti. Metro, F. Altay’dan Narlıdere’ye kadar uzadı ve 7 Şubat’ta hizmete giriyor. Böylece kentin bir ucundan bir ucuna, EVKA-3 ile Narlıdere hattında kesintisiz raylı ulaşım oluştu. Karşıyaka-Çiğli arasındaki tramvay hattı da 14 Şubat’ta hizmete giriyor. Böylece hastane ve üniversite bölgesi olan Çiğli kent merkezi ile entegre oluyor. İzmir tarihinin en büyük yatırımı olan Buca Metrosu’nun çalışmaları başladı ve 2026 sonunda hizmete girmesi bekleniyor. Böylece kent nüfusunun önemli kısmı çok kısa sürede kent merkezine inebilecek. Körfez’de yedi feribot ile oluşturulan “yüzer köprü” de iki yakayı hızla birbirine bağlayan bir başarı hikayesi. İzmir, denizdeki en yüksek toplu ulaşım oranına sahip ülkemizde de dünyada da. Körfez’deki koku sorununa yola açan yüz yıllık sorun hemen hemen giderildi. Bunun için devasa arıtma atılımı yanında pis su-yağmur suyu ayrıştırma projesi, dere ıslah projeleri hayata geçirildi. Kente geniş ölçekte rekreasyon alanları ve yeşil alanları yanında bir Şehir Tiyatrosu, Sinema Ofisi ve üst düzey kültür-sanat festivalleri de kazandırıldı. Kentsel dönüşüm ve Halk Konut ile İZTAŞIT hamlesi ve daha yaptığı çok şey var Soyer’in ama bir “icraatın içinden” yazısına dönüşmemesi için şöyle noktalayayım; İzmir’i bir Akdeniz ve Avrupa kentine dönüştürmek için de önemli adımlar atan başkan, geçenlerde Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin 45. Genel Kurulunda oybirliği ile Bölgeler Meclisi başkanlığına seçildi.

Kısacası, CHP İzmir’de macera aramayacak ve Soyer ile devam edecektir diye düşünüyorum. Kamuoyu yoklamasının da eğilim yoklamasının da merkez yoklamasının da bu sonucu çıkaracaktır. Özel’in kapsayıcı yaklaşımı da kurultayda Kılıçdaroğlu’nun yerel seçim sonuna kadar kalması doğrultusunda tavır alan ama partide hemen akabinde esaslı bir değişimin zorunluluğunu da ortaya açıkça ilk olarak koyan Soyer’in devam etmesi doğrultusunda olacağını işaret etme potansiyeli taşıyor. Özünde, Özel’in değişim yaklaşımı ile Soyer’inki örtüşüyor. Özel’in Tutum Belgesi ile Soyer’in İzmir Duruşu manifestosu büyük ölçüde uyuşuyor. Öteyandan, MYK’nın İzmir kanadından Murat Bakan’ın Soyer’in devam etmesine yönelik açık tavrını da kaydetmeliyim.

CHP YEREL SEÇİMDEN BAŞARIYLA ÇIKMAYA MECBUR

CHP, taşları çok çok gerekmedikçe oynatmadan, kazanmaya dönük bir perspektifte yürüyerek yerel seçimden başarıyla çıkmanın hesaplarını hızla yapmalıdır. Bu arada, mesleği de mimarlık olan yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Gökan Zeybek de bu alanı bilen birisidir. Deneyimli ve üstelik tabandan gelen bir partilidir. Geçmişte, 2009’da Sarıyer’den belediye başkan aday adayı idi ve adaylaşsaydı Gönen Orhan ile birlikte kampanyasını yürütecektik (O tarihte Silivri’nin kampanyasını yönettik ve mevcut AK Partili başkanı 12 puan geriden gelip yarışı 6 puan önde bitirip CHP’li Özcan Işıklar’ı koltuğa oturttuk. Silivri, CHP’nin kazandığı tek ilave belediye oldu İstanbul’da. 14.yü de 2014’te Beylikdüzü’nü kazanan ve 2019’da büyük bir zafer kazanarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da seçilen Ekrem İmamoğlu getirmişti). Zeybek de Özel gibi serinkanlı, gerçekçidir. Zeybek seçimi, Özel açısından, CHP açısından son derece doğru bir tercih. Hayat böyle bir şey; 15 sene önce Sarıyer belediye başkanı olamıyorsunuz ama sonradan milletvekili, PM üyesi ve MYK üyesi olabiliyorsunuz. Tabii bu arada Şükrü Genç ile üç dönemi geride bırakan Sarıyer de artık yeni bir başkan adayını, CHP’li başkanı bekleyecek.

Bu bahsi şöyle noktalayayım: İmamoğlu’nun “İstanbul ittifakı” yaklaşımı Özel’in de güçlendirmesiyle, itki vermesiyle bir “Türkiye ittifakı”na dönüşürse ve CHP’li 11 Büyükşehir üzerinden örülen başarı hikayesi iyi anlatılırsa; başta İstanbul-Ankara-İzmir kenetlenerek hareket ederse başka bir siyasi parti ile ittifak olmasa da CHP yerel seçimden başarılı çıkabilir (Bu noktada İYİ Parti’nin istifalar sonrasında serinkanlı bir değerlendirme yaparak bodoslama gitmekten vazgeçmesi yerinde olacak). İktidarın genel seçim sonrası nasıl şımardığı, önüne gelen gazeteciye kelepçe vurulduğu, Anayasa Mahkemesi’ni değersizleştirdiği malum… Yerel seçimde muhalefetin başarısız olduğunda memleketin nasıl bir türbülansa gireceği açık. Bu noktada Özel’e güvenmek durumundayız. Aldığı yüksek sorumluluğun üstesinden ortak akılla gelecektir. Onun “seferberlik” çağrısı ve rasyonel bakışı, duruşu da başarının anahtarıdır. Türkiye’nin aydınlık geleceğinin “yalnızlığı” CHP 38. Olağan Kurultayı’nın ardından sona ermiştir. Türkiye’nin aydınlık geleceğine inananlar, pervasız tek adam rejiminden sıkılanlar güçlerini birleştirerek yerel seçimlerde havayı döndürebilir. Döndürmelidir.