ABD ambargosundan Kaan'a...

Asla seçim malzemesi yapılmaması gereken Kaan'ın arkasındaki yüz yıllık müktesebatı oluşturanlara, tasarlayanlara, yazılımını yapanlara, parçalarını, gövdesini üretip monte edenlere, uçuran pilota; tabii projeye her aşamada emeği, katkısı olanlara bu memleket minnettar olacaktır.

Kaç zamandır CHP ve yerel seçim gündeminden ancak fırsat bulup "Kaan" hakkında ahkam keseyim dedim. Fırsat bu fırsat...

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla "yürütmenin başı" (Demirel'den esinle...) olan Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerin sath-ı mailine girildiğinde yerli muharip uçak Kaan'ın prototipini Ankara semalarında uçurdu. Bununla kalmadı; ilk Türk astronotunu da giden gruba katarak uzaya yolcu etti ve dönüşte de karşıladı. Peşinen not edeyim; bu iki gelişme de ülkemiz için önemli kilometre taşlarıdır. İlk astronot genç kuşaklara uzay projeleri için ilham ve cesaret verecek... Kaan da savunma açısından dışa bağımlılığı kırma yolunda önemli bir adım demek. Türkiye'nin gücünü, bilgi ve mühendislik birikimini ortaya koyuyor.

"KAAN" BİR DEVLET PROJESİ, SEÇİM MALZEMESİ YAPILMAMALIYDI

Fakat iki eleştirim var: 1) Ulusal gurura vesile olan projeleri ve eylemleri seçim hesapları arasına sokmamak gerekirdi. Neden şimdi?.. Oysa TUSAŞ Uzay ve Havacılık Sanayi A. Ş. Kaan'ı 2028'de Hava Kuvvetleri envanterine teslim etmeyi taahhüt ediyor. İşte bu iki adımı seçim ortamında milletin gözüne adeta sokarsanız bu önemli adımlara haksızlık yapmış olursunuz. Milletin tümünün alkışlaması gereken projelerin alkışçısını daraltırsınız. 2)Kaan sanki gökten düştü! Sanki son birkaç yılın eseri! Oysa Türkiye'nin daha Atatürk ve İnönü döneminde çeşitli tiplerde uçak imal ettiği, hatta ihracat bile yaptığı biliniyor. 1950'lerle DP iktidarı ile birlikte akamete uğrayan ve ABD'ye, NATO'ya bel bağlamakla ve bunun acı deneyimleriyle geçen süreç, Korutürk'ün 1973 Nisan'ında cumhurbaşkanı seçilmesi ve ardından 1974'ten itibaren Ecevit’in başbakanlığında kurulan, Erbakan Hoca'nın da başbakan yardımcısı olarak yer aldığı CHP-MSP koalisyon hükümetiyle yeni bir uyanışı beraberinde getirdi. Kaan'ların, İHA ve SİHA'ların, Altay'ların, MİLGEM projesiyle önü açılan yerli askeri gemilerin çıkış noktası 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından ABD'nin koyduğu, 3 yıl 8 ay, 10 gün süren silah ambargosudur! "Bir musibet bin nasihatten evladır" sözü boşuna değilmiş. Gerçekten de Amerikan ambargosu Türkiye'de ulusal bir uyanışı beraberinde getirdi ve böylelikle Türk savunma sanayinin yeniden sıçrama yapmasına yol açtı. O dönemden bir Akbaba mizah dergisi kapağı hatırlıyorum; ABD'nin ambargosunu simgeleyen Sam Amca'ya dönemin Cumhurbaşkanı Korutürk'ün Türkiye'ye yakışır yanıtı unutulmazdır: "Biz de size ambargo koyarız" mealindeki yanıt Sam Amca'ya esaslı bir tokat gibi şaklamış ve Vaşington'da yankılanmıştır.

ABD ambargosundan Kaan'a... - Resim : 1

SAVUNMA SANAYİİ ALANINDAKİ İKİNCİ UYANIŞ DÖNEMİ YARIM YÜZYIL ÖNCEYE GİDİYOR

Milletin inanılmaz özverili desteğiyle, yapılan bağışlarla bugünkü savunma sanayii kuruluşlarının temeli atıldı. Millet kolundaki bileziğini, parmağındaki alyansı da verdi bağış olarak. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı bu bağışlarla kuruldu.

MKE gibi kuruluşların yanına böylece TUSAŞ, ROKETSAN, HAVELSAN, ASELSAN vb. savunma sanayiinin belkemiğini oluşturan kuruluşlar eklendi. Giderek MİLGEM gibi projeler geldi.

Dahası var; NATO üyesi olan Türkiye'ye silah ambargosu yanında mevcut ordunun NATO tarafından eğitilip donatıldığı, NATO amaçları dışında kullanılmasının söz konusu olamayacağı ihtarları geldi yine Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında. Türkiye, bu yüzden ulusal bir davada sıkıntıya girmemek için 4. Ordu'yu, yani Ege Ordusu'nu kurdu. Bunun da üstesinden geldi (Soğuk savaşın ardından ABD'nin etki alanındaki Özel Kuvvetler de ulusal amaçlara uyarlandı).

Toparlarsak, Türkiye, Atatürk ve İnönü dönemindeki ulusal savunma sanayii atılımını 25 yıla yakın bir aradan sonra asker kökenli fakat sivil ve demokrat kafalı Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk döneminde yeniden sürdürme yoluna girmek suretiyle bugüne kadar getirmiştir. Kaan'lar, Anadolu gemisi vb. bu uyanışın ürünüdür. Savunma Sanayiindeki gelişmelerin AK Parti'nin şapkadan tavşan çıkarma misali başarıları kabilinden izahı mümkün değildir.

KAAN'IN SESİNİ DİNLERKEN...

Kaan'ın pistte yol alırken, burnunu havaya kaldırırken ve uçarken çıkardığı sesi gururla dinledim. Dinlerken, Büyük Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir" veciz sözünü hatırladım. ABD'nin F-35 projesinden Türkiye'yi çıkarmasını, F-16'ların modernizasyonunu sekteye uğratmasını düşündüm Ve Amerikan piyonu FETÖ eliyle savunma sanayiinin ve TSK'nın ne hale getirilmek istendiğini de ... Bu süreçte kimin nasıl pozisyon aldığını da... Atatürk'e saygısızlık yapan teğmen adaylarına müsaade etmeyen teğmenlere diğerleriyle aynı muamelenin yapıldığını da...

İster istemez düşündüm. Şöyle noktalayayım; asla seçim malzemesi yapılmaması gereken Kaan'ın arkasındaki yüz yıllık müktesebatı oluşturanlara, tasarlayanlara, yazılımını yapanlara, parçalarını, gövdesini üretip monte edenlere, uçuran pilota; tabii projeye her aşamada emeği, katkısı olanlara bu memleket minnettar olacaktır. Kaan'ı güncel siyasete alet edenlere, millettin ve devletin enstrümanlarını pervasızca dar parti çıkarları için kullananlara, yüz yıllık müktesebatı inkar edenlere ise hakkını helal etmeyecektir.