‘Atanamayan Öğretmenler’ Diyalogu: Kendimizi Mi Yakalım!

‘Atanamayan öğretmenler’ sorunu, tüm üniversite mezunları gibi ‘öğretmen’leri de kapsayan çok yönlü ve çok boyutlu bir toplumsal hastalık olan işsizlik sorununun parçasıdır. Ve kapitalist sömürü düzeninin yarattığı bu soruna karşı topyekûn bir mücadele gereklidir.

Ancak, sayıları yaklaşık 10 milyona erişen işsizler ordusunun diğer kesimleri gibi, ‘atanamayan öğretmenler’ de bunun bilincinde değildir. Daha da ilginci ise kendilerini ‘atanamayan öğretmenler’ olarak adlandıranların büyük bir kesimi, işsizler ordusunun bir parçası olduklarının bile farkında olmadıkları için, işsizlik sorunuyla boğuşanların, sigortasız, sendikasız, asgari ücretin altında çalıştırılanların sorunlarına da duyarsızdırlar. Neden duyarlılık göstersinler ki!!! Ne de olsa onlar işsiz değil, atanacakları günü bekleyen ‘öğretmen’lerdir!

Oysa bu büyük bir bilinç yanılsamasıdır. Kendisinin ve içerisinde yaşadığı toplumsal gerçekliğin farkında olmayan bir bilinç yanılsaması… Aslında bu noktadan hareketle öyle çok şey yazılabilir ki eğitime, mevcut öğretmenlere ve atanmayı bekleyenlere ilişkin… Okudukça afallarsınız!

Neyse… “Kral çıplak” diyerek afallatmayı, şimdilik, bir yana bırakıp, başlıkta belirttiğim ‘atanamayan öğretmenler’ diyalogunu aktarayım sizlere…

Kendimizi Mi Yakalım!

“Başlangıç tweeti:

“Umutsuz vakalar yoktur umutsuz insanlar vardır.” Haydi atalım üzerimizden ölü toprağı. Bizler öğretmeniz. Mücadelemizi kazanacağız. Kaybedeceksek de mücadele ederek kaybedeceğiz.

Tweete yanıt 1:

İnşallah kaybetmeyiz hocam…

Tweete yanıt 2:

Tweet atarak, tweet sayısı tutarak ne mücadele edilir ne de hak kazanılır. Atanamayan/atama bekleyen 700 bin öğretmenin KPSS puanları yüz üzerinden yüz olsa bile başarmak mümkün değildir bu anlayışla… Önce anlayış ve kavrayış değişmeli…

Bu tweete yanıt:

Kendimizi mi yakalım…

Tweete yanıt:

Kendinizi yakmayın! Aksine 700 bini atama bekleyen, 1.5 milyonu üniversite mezunu, 10 milyon işsizin içine atıldığı işsizlik bataklığını tutuşturun! Ve bu bataklığı yaratan, dahası bu bataklıktan beslenenleri…

Yanıt:

Öğretmen siyaset yapmaz!

Yanıt:

Öğretmenin asli görevi siyaset yapmaktır! Eğitimin üç temel işlevi vardır ve bunların başında siyasal-ideolojik işlev yer alır. Asli görevinin siyaset olduğunu bilmeyen öğretmen ya saftır ya da saf ayağına yatan bir emir eri…Acaba hangisi daha tehlikeli?

Yanıt:

Hadi ya nerede okudun sen bunu?

Öğretmenin görevi ve ideolojisi

Öğrenmek, bilgiyi almak ve aktarmak öğretmek, yani neyse sizle hiç tartışmaya girecek zamanım yok hayırlı günler.

Yanıt:

Öğretmenin değerlisi, efendi bellediklerine el açan, boyun büken, kendine acındırarak lûtuf dilenen, kendini onların insafına bırakandır. Ama böylelerine de öğretmen demiyorlar artık!

Yanıt:

Nerede okuduğuma gelince… Eğitim felsefesi dâhil, öğretmenin el kitabından haberdar olan her gerçek öğretmen bunu bilir. Ancak yine de bir kaynak belirteyim: ÖĞRETMEN, Düzenin Duvarındaki Tuğla

Okuyun! Düşünen tüm öğretmenler için önemli bir kitap…

Yanıt:

Tamam! ”

****

Peki; gerçekten tamam mı? Ya da ‘atanamayan/atama bekleyen öğretmenler’ açısından “Tamam” olan ne?

---

* Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com

Etiketler
Öğretmen