Hukukçular yetkinin kimler için kullanıldığına dikkat çekti: Katliam suçlularına af: ‘‘Tek adam rejimi gerçeğiyle karşı karşıyayız’'

Erdoğan, 35 kişinin katledildiği Madımak Katliamı'ndan müebbet hapis cezası alan Hayrettin Gül'ün cezasını kaldırdı. Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve Avukat Turgut Kazan, Cumhurbaşkanının af kararını Gerçek Gündem’e değerlendirdi.

Hukukçular yetkinin kimler için kullanıldığına dikkat çekti: Katliam suçlularına af: ‘‘Tek adam rejimi gerçeğiyle karşı karşıyayız’'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, af yetkisini ikinci kez, 1993'te Sivas'ta Madımak Oteli'nin yakılarak 33 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan katliamın asli faillerinden biri için kullanarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü Hayrettin Gül'ün kalan cezasını kaldırdı. Erdoğan, cezaevinde çok sayıda ağır hasta hükümlü bulunmasına rağmen, daha önce de af yetkisini, katliamın sorumlularından biri olduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Ahmet Turan Kılıç için kullanmıştı.

2000'de yeniden yargılamada idama mahkum edilen, 2003'te Almanya'dan sınır dışı edilince 2003'te cezaevine konulan Gül'ün cezası, idam cezası kaldırılınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürülmüştü. Madımak Oteli'nin yakılmasının asli faili olarak 2003'ten beri cezaevinde bulunan 78 yaşındaki Gül, Erdoğan'ın getirdiği afla Madımak'tan dolayı yalnızca 20 yıl cezaevinde kalmış olacak. Gül'ün affedilmesi ise eleştirilere yol açtı. Tepki gösterenler, 28 Şubat davası hükümlüleri ile uzun yıllardır tahliye edilmeyen hükümlüleri anımsattı.

KATLİAM TUTUKLUSUNUN CEZASININ KALDIRILMASIYLA İLGİLİ SAĞLIK DURUMU BİLGİSİNİ BİLMİYORUZ

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, anayasaya göre Cumhurbaşkanı’nın hastalık ve yaşlılık gibi durumlarda cezayı kaldırma yetkisi olduğunu söylese de, Ahmet Turan Kılıç'ın sağlık durumuyla ilgili bir bilginin olmadığını anlattı. Sağkan, Cumhurbaşkanı'nın cezayı kaldırma veya hafifletme yetkisini gerçekten kullanması gerektiği yerlerde kullanıp kullanılmadığı gibi bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı söyledi:

‘‘1982 anayasasının 104. maddesinde Cumhurbaşkanı'na belirli sınırlarla cezayı hafifletmek veya kaldırmak yetkisi veriliyor. Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi halinde belirli kişilerin cezalarını kaldırmak şeklinde bir yetki. Haliyle anayasanın bu hükmü doğrultusunda bugün konuştuğumuz Sivas Katliamı tutuklusunun cezasının kaldırılmasıyla ilgili sağlık durumu bilgisini bilmiyoruz. Anayasanın buradaki hükmünün cumhurbaşkanı tarafından uygulanması konusunda yeterli şartlar oluşmuş mudur, oluşmamış mıdır? Bunu bilme ve buna hukuken bir yorum yapma şansımız yok. Ancak burada Cumhurbaşkanı'nın cezayı kaldırma veya hafifletme yetkisini gerçekten kullanması gerektiğini gösteren başka durumlarda da kullanıp kullanmadığı gibi bir sorunumuz var.

CUMHURBAŞKANININ BU YETKİSİ SINIRSIZ BİR YETKİ DEĞİL

Cumhurbaşkanı’nın bu yetkisini bazı hükümlülerde kullanıp, bazı gerekli hükümlülerde ise kullanmamasının anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu anlatan Sağkan, bu yetkinin bir denetleme mekanizması tarafından onaylanması gerektiğini vurguladı:

‘‘Cumhurbaşkanının bu yetkisi sınırsız bir yetki değil. Sağlık sebeplerini anayasa tahdidi olarak saymış durumda ancak bu durumları sabit olan bazı hükümlülere uygulanmayıp bir başka dava tipindeki sanığa dönük uygulanması konusu kanun önünde eşitlik ilkesine açıkça aykırılık teşkil eden bir durum. Tabii bizim bu ülkenin vatandaşları ve hukukçular olarak kanunun eşit durumda olanlara eşit uygulanmasını bekleme hakkımız var diye düşünüyorum.

Ceza kaldırma kararlarında kişinin hangi suçtan yargılandığına dair tartışmaya girildiğinde ise kanun önünde eşitlik ilkesi feda ediliyor. İşte en büyük sorunumuz da burada ortaya çıkıyor. Ancak buradaki en büyük sorun anayasanın ilgili maddesinde bu konulara ilişkin bir fren ve denetleme mekanizmasının bulunmamış olmasından kaynaklanıyor. O sebeple eğer bir anayasa tartışması yapacaksak öncelikle cumhurbaşkanının bu yetkisini nasıl kullanması gerektiği konusunda diğer birçok ülkede olduğu gibi farklı düzenlemeleri hayata geçirmek zorundayız. Birçok Avrupa ülkesinde cumhurbaşkanının bu yetkisi yüksek mahkemelerden görüş alındıktan sonra uygulanıyor. Yani bir denetleme mekanizmasını koymadığınız müddetçe bu keyfilik ve kanun önünde eşitlik ilkesinin tartışılır olması durmaksızın bizim gündemimizde olacaktır.’’

83 YAŞINDAKİ VE ADLİ TIBBIN KOCAMIŞLIK TEŞHİSİNE RAĞMEN İÇERİDE TUTTUĞU BİR OLAYLA KARŞI KARŞIYAYIZ

Avukat Turgut Kazan, Madımak davasının avukatı Hayati Yazıcı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkisini hatırlattı. Kazan ayrıca, adli tıbbın kocamışlık teşhisine rağmen hukuken haksız yere içeride tutulan mahkumlara da dikkat çekerek şunları söyledi:

‘‘HÜDAPAR çizgisine doğru gittiğimizin yeni bir örneğidir bu karar. Şu anda Sayın Erdoğan'a en yakın olan ve hatta yanında tek başına kalan Madımak davasının avukatı Hayati Yazıcı’ya baktığınız zaman kim nerede görürsünüz. Hiç şaşırmadım bu karara. Daha önce de zaten Sayın Erdoğan, domuz bağıyla 3 insanı öldürüp evinin bodrumuna gömen adamı serbest bıraktı. Üstelik de hastalık döneminde değil, 70 yaşındaydı. O nedenle bu tür insanlarla ilgili ilk af değil bu. 85 yaşında Silahlı Kuvvetler'de görev yapmış ve kendilerine yöneltilen suçlamanın zerresi bile olmayan, üstelik de ‘kocamışlık raporu’ bulunan insanlar hapiste. Örneğin Çetin Doğan için adli tıbbın kocamışlık raporu var. Ama Sayın Cumhurbaşkanı, 70 yaşındaki katili bıraktı. 83 yaşındaki ve adli tıbbın kocamışlık teşhisine rağmen içeride tuttuğu bir olayla karşı karşıyayız. O yüzden ne yazık ki şaşırmadım. Demokrasimizin de hukuk devletimizin de tek adam rejiminin de bize yaşattığı bir gerçek bu.’’

HAYRETTİN GÜL KİMDİR?

Gül, 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta Madımak Oteli'nde çıkan yangında 37 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan katliamın faillerinden biri. Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı, fakat daha sonra cezası ağırlaştırılmış müebbete dönüştürüldü.


Gül, 1997 yılında yaşanan 28 Şubat sürecinde de 'mağdur' sıfatıyla dikkat çekti. O dönem yürütülen soruşturmada yer alan savcı Mustafa Bilgili’ye gönderdiği mektupta “28 Şubat mağduruyum. Dosyalarımızı inceleyin, beraatimi verin” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Gerçek Gündem