Hayatın Sesi Çağlayan'da yargılanıyor

Kapatılan Hayatın Sesi televizyonu yöneticilerinin ‘Zincirleme şekilde örgüt propagandası’ iddiasıyla yargılandığı dava Çağlayan’da görülüyor.

Hayatın Sesi Çağlayan'da yargılanıyor

Özgür Eren YILMAZ - EVRENSEL/ Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’nun yöneticilerine aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptıkları iddiasıyla açılan davanın karar duruşmasının başlaması bekleniyor.

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanının karar duruşmasını izlemek üzere aralarında araştırmacı yazar Eedoğan Aydın, İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu Üyesi Sebla Arcan, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel ve il yöneticileri, DİSK Gıda-İş Marmara Bölge Temsilcisi İbrahim Kızılyer, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, MLSA Direktörü Barış Altıntaş, IPI Türkiye Savunuculuk Koordinatörü Caroline Stockford, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP eski milletvekili Barış Yarkadaş, televizyonun eski çalışanları ve Evrensel yazarları adliyeye geldi.

Davanın üçüncü duruşmasında mütalaasını veren savcı Cem Üstündağ, televizyonun sahipleri Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram ile Genel ve Sorumlu Müdürü Gökhan Çetin’in “zincirleme şekilde örgüt propagandası” suçunu işlediklerini sabit görerek cezalandırılmalarını talep etmişti.

‘ARKADAŞLARIMIZA GÜÇ VERMEK İÇİN ÇAĞLAYAN’DAYIZ’

Dava sürecini Evrensel'e değerlendiren Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş şunları söyledi:

“Darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen OHAL’le tüm yetkileri elinde toplayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2 yıl boyunca ülkeyi kanun hükmünde kararnameler ile yönetti. Bu süreçte terör ile mücadele adı altında kendisine muhalif olan gazetecileri de hedef almıştı. OHAL döneminde 200’ün üzerinde gazeteci tutuklanıp cezaevine kondu, yüzlercesi gözaltına alındı, 176 medya kuruluşu kapatıldı. OHAL 18 Temmuz’da kaldırılmış olsa da basın özgürlüğü konusunda bir normalleşme süreci yaşanmadı. Bugün hâlâ 143 gazeteci cezaevlerinde tutuklu bulunuyor.

Yüzlercesinin davaları hâlâ devam ediyor. İşçilerin, ezilenlerin sesi olarak kurulan Hayat Televizyonu da bu süreçte kapatıldı. Mallarına el konuldu ve çalışanları mağdur edildi. Hayat Televizyonu hakkında kapatılmadan önce açılan davanın karar duruşması görülecek. Suçlamalar ise insan aklıyla dalga geçer nitelikte. Hayat Televizyonu yöneticileri hem İŞİD hem TAK hem de PKK propagandası yapmakla suçlanıyor. Bu mesnetsiz suçlamalar nedeniyle iki yıldır sürekli Hayat Televizyonu yöneticilerini hakim karşısına çıkaran bir hukuk sistemi mevcut artık. Ülkenin normalleşebilmesi için öncelikle hukuk sisteminin bağımsız olması gerekmektedir. Bugünkü duruşmada umarım bunun sinyallerini görürüz. Gazetecilik suç olmaktan çıkartılır.”

‘GERÇEĞİN PEŞİNDE OLACAKLAR’
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Direktörü Barış Altıntaş ise şunları söyledi:

“Hayatın Sesi yöneticilerine yönelik dava ifade ve basın özgürlüğüne karşı yargının son dönemde yürüttüğü topyekün saldırının en açık örneklerinden biri. Gazeteciler, haber yaptıkları için 'dolaylı yoldan' örgüt propagandası yapmakla suçlanıyor. Yayımlanan görüntülerin ‘herhangi bir editoryal denetime tabi’ tutulmadığı, flulaştırma olmadığı gibi sadece haberi yapanları ve izleyenleri ilgilendirecek detaylar örgüt amacına hizmet etmek gibi akıl dışı iddialara dönüşüyor.

Editoryal olarak neyin doğru neyin yanlış olduğuna yalnızca gazeteciler, okurlar veya izleyiciler karar verebilir. Bu anlamda bir değerlendirme yapmak savcıların, yargıçların haddine değildir. Kaldı ki, iddianamede geçen haberler, Cizre bodrum katliamı, 10 Ekim Gar saldırısı gibi toplumu derinden yaralamış fakat yeterince haberleştirilmemiş önemli konulara değinmektedir. Yani Hayatın Sesi yöneticileri gerçek anlamda habercilik yaptıkları için cezalandırılmaktadır. Devletin istediği haberler dışında hiçbir haber yapılmasın isteniyor, kuruluşların kapatılması ve bu tür davalarla da gazetecilere gözdağı verildiği sanılıyor. Bu tür davalarda bomboş iddianamelere rağmen maalesef genelde cezalandırma eğiliminde mahkemeler. Fakat gerçek şu ki, yarın Hayatın Sesi duruşmasında karar olumlu da olumsuz da olsa çalışanları her zaman gerçeğin peşinde olacaklar.”