Sağlığımızı santrallara satıyoruz

Termik santralların kuşattığı Çan’ın 20 yıldan beri süre gelen hikâyesini anlatan ‘Çan: Bir Termik Kasabası’ belgeselinin Yönetmeni Mert Harmandar konuştu.

Sağlığımızı santrallara satıyoruz

Termik santralların kuşattığı Çan’ın 20 yıldan beri süre gelen hikâyesini anlatan ‘Çan: Bir Termik Kasabası’ belgeselinin Yönetmeni Mert Harmandar, Birgün'e konuştu.

Termik santralların saldırısı altında olan Çanakkale’nin Çan ilçesi belgesele konu oldu. ‘Çan: Bir Termik Kasabası’ isimli belgesel, 18 Mart Çan Termik Santralı’nı ve çevreye verdiği tahribata değindi.

Bölge halkının santrala tutumu ve iktidarın söylemleri gibi konulara dikkat çeken belgesel, Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) Türkiye Panoraması’nda kasım ayı boyunca seyirci karşısında olacak. Belgeselde dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da bölgeye gelerek santralı güzellediği görülüyor.

‘Çan: Bir Termik Kasabası’ ile uluslararası platformda da yerini alan genç Yönetmen Mert Harmandar ile belgeseli konuştuk. Harmandar, “Belgeseli izleyenler de görecektir ki; Turgut Özal, termik santrallar ile birlikte gelecek olumlu argümanları sıralarken örnek olarak asfalttan, yatlardan ve katlardan bahsediyor. Sağlığımızı farkında olmadan yatlara ve katlara satmaya maalesef devam ediyoruz” diyor.

► Çan’da, termik santrallardan dolayı yaşanan kirliliğe dikkat çekmişsiniz. Siz çekim sırasında ne gibi zorluklar yaşadınız?
Çekimler esnasında yaşadığımız en büyük zorluk tamamen hukuka uygun yaptığımız çekimlerin santral güvenlikleri tarafından engellenmeye çalışılmasıydı sanırım. Sık sık santral güvenlikleri tarafından taciz edildik ve bölgeden kovulduk. Fakat bu bizi yıldırmadı ve en sonunda bu güzel işi çıkarmayı başardık.

► Belgeselde Turgut Özal’ın bölgeye kurulacak termik santralı ‘övdüğü’ görüntüler yer alıyor. O günlerden bugüne iktidarların termik santral ve çevre kirliliğine bakışında ne gibi değişiklikler söz konusu?
Belgeselimizde 80’lerden beri süre gelen Türkiye’nin termik santral sürecini Turgut Özal’ın çok iyi özetlediğini düşünüyorum. Belgeseli izleyenler de görecektir ki; Özal, termik santrallar ile birlikte gelecek olumlu argümanları sıralarken örnek olarak asfalttan, yatlardan ve katlardan bahsediyor. Bunun bizim bilinçsizce yaptığımız bir hata olduğunu düşünüyorum. Sağlığımızı farkında olmadan yatlara ve katlara satmaya maalesef devam ediyoruz.

► Ayrıca Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde gösterilen “Domatesin Kokusu” belgeselinin de yönetmenliğini yaptınız o belgeselde nelere değindiniz?
Küresel tarım sektöründe doğal ve ekolojik yöntemlerle kendi ekonomik bağımsızlıklarını sağlayamayan çiftçiler, endüstriyel tarım yapmak zorunda kalıyorlar. Fakat bu duruma direnen çiftçiler ve insanlar da olduğunu biliyordum. Onların hikâyesini, alternatif sürdürülebilir örneklerin olduğunu insanlara göstermek için anlattığım bir belgeseldi, Domatesin Kokusu. Şu anda hala yurtdışındaki festivallerde gösterimine devam ediyor.

► Sizin belgesele olan ilginiz nasıl başladı? Kaç belgeseliniz var? Benzer konularda mı belgeseller çekiyorsunuz?
Belgeselde hikâye anlatıcılığının arttıkça insanların belgeselleri daha çok sevdiğini fark ettim. Özellikle günümüzde insanlar gerçek hayat hikâyelerinden daha çok etkileniyor. Ben de seyir keyfi yüksek belgeseller çekerek insanların hayatından bir farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Daha çok iklim değişikliği ve çevre konularında belgeseller çekerek gelecekte yaşayacağımız sorunlara şimdiden yavaş yavaş da olsa bir çözüm önerisi getirmeye çalışıyorum.

Çevre muhabirleri bir araya geldi

BIFED kapsamında ana yarışma ve panoramaların yanı sıra paneller de gerçekleşmeye devam ediyor. Türkiye’de çevre haberi yapmak konulu panel de dün çevrimiçi platformda gerçekleşti. Cumhuriyet gazetesi Muhabiri Hazal Ocak, Evrensel gazetesi İzmir Temsilcisi Özer Akdemir, BirGün gazetesi Çevre Editörü Gökay Başcan’ın katılımıyla gerçekleşen panelde çevre haberi yaptıkları için dava açılan, işten kovulan gazeteciler olduğuna dikkat çekildi.