Teşekkür mü? Teessüf mü? Karar veremedim…

Kars’tayım. 4-5 yaşlarındayım. (milattan önce mi demeliydim?) Ortakapı Mahallesindeki evimizin tam karşısında ikiz arkadaşlarım Serap- Sema Erdem oturuyor....

Kars’tayım. 4-5 yaşlarındayım. (milattan önce mi demeliydim?) Ortakapı Mahallesindeki evimizin tam karşısında ikiz arkadaşlarım Serap- Sema Erdem oturuyor. Ailece görüşüyoruz. Rahmetli anneleri Leyla teyzem rahmetli annemin arkadaşı, rahmetli babaları Ali öğretmen (müdür), rahmetli babamın dostu, teyzeleri ablalarımın, abileri ağabeylerimin arkadaşı. Yani ailede herkesin bir dengi, dostu var. Ama en sıkı fıkı olanı bizimkisi…

Ancak onların evinin caddeye bakan bahçesi var, bizim evin bahçesi arkada ve çok küçük. Yani onlar benden bu konuda daha şanslılar ve bir sıfır öndeler. Eşit olduğumuz alan ise her iki evin girişinde bulunan geniş basamaklı taş merdivenler. Bu konuda beraberliği yakalamışız!

Bu arada hem onların hem benim küçük halılarımız var. Taş merdivenlerin üstüne serip kendimize oyun alanı yaratıp, bazen onların, bazen bizim kapının önünde oynuyoruz. Derken bir gün hiç beklenmeyen bir şey oluyor! İkizlere pembe bir bisiklet alınıyor! Niye alınıyor, nerden alınıyor bi türlü çözemiyor ama anında karaları bağlıyorum! Çünkü onların bisikletiyle birlikte kapı girişi eşitliği hemen bozuluyor ve onlar bisikletleriyle yine öne geçiyorlar! Çocuk dünyasında bunun yeri olur mu? Olmaz! O halde ne yapmalı ve nasıl yapmalı planları kuruyor, dikkatleri çekmek için surat asma, yemek yememe gibi projeleri geliştiriliyor, aldıran olmasa da, önemseyen çıkmasa da attığım adımlardan geri dönmüyorum! Ta ki babacığımın bir gün anneme beni göstererek; “Buna ne oldu?” sorusunu sorduğu güne ve annemin; “İkizlere bisiklet alınmış!” şeklindeki kesin ve net yanıtını alana kadar! Daha doğrusu babamın tüm umutlarımı yerle bir eden tek sözcüklü ve tek heceli; “iyi” cevabını duyana kadar…

İyi ne? Kime göre iyi? Nasıl yani? Bana bir umut kapısı yok mu? Bu kadar mı? Bunca gündür yemek yememenin, (gizli gizli yenilenleri saymıyorum!)surat asmanın karşılığı bu mu? Demek ki iş yine başa düşecek, yeni planlar yapılıp yeni projeler geliştirilecek ve B planı devreye sokulacak. Bunun içinde hemen dış kapıya konuşlanılacak, yıllanmış bahçe kapısının aşınmış aralıklarından ikizler izlenecek, onlara şirinlik yapılacak, bisikletleri alındığından beri benimle oynamadıkları el kol hareketleriyle hatırlatılacak, çeşitli yollar denenecek, beni görmeleri sağlanacak. Tüm bunlar tutmazsa dayımın İstanbul’dan getirdiği bebeğimi, ya da teyzemin Almanya’dan aldığı kırmızı rugan çantamı onlara vereceğim söylenecek!

Ancak hiçbir girişimim tutmayacak ve benimle oynamayacaklar! Çünkü onları çok meşgul eden bir oyuncakları, her çocuğun düşlerine giren pembe bir bisikletleri var artık. Sonunda dayanamayacak ve onlara karşıdan karşıya bağıracağım; “Bisikletiniz var diye ne şişiyorsunuz?” ( meraklısına not; Şişmek Kars dolaylarında çok kullanılan bir deyimdir. Havaya girmek, şımarmak, ne oldum delisi olmak, poz atmak anlamında kullanılır)

İkizler durur mu? Hemen karşı atağa geçip bana koro halinde şu yanıtı verecekler; “Patlasan da çatlasan da seni bisikletimize bindirmiycez. Taam mı?” Çocukluk penceresinden ve o yaşın bilinciyle bakıldığında hak ettiğim bir cevap mıydı? Bilmiyorum! Bildiğim o ki şimdi etimolojik değerlendirme yapmama bakmayın! Aradan bir asır geçmiş! O yıllarda ne ben ne onlar “patlasın çatlasın” deyiminin anlamını kavrayacak yaşta değiliz!

Okuma yazma bilmiyorum ki ansiklopedilere dalayım. Google yok, akıllı telefon yok, aile büyüklerine sormaya kalksam “sen ne dedin ki?” sorguları başlayacak! İyisi mi soruların cevabını bulmak için kafa yorayım! Acaba patlamak ve çatlamak nasıl olacak? İkisi birden mi, yoksa sırayla mı gerçekleşecek! Patlayarak mı çatlanacak? Çatlayarak mı patlanacak?

Duyduğum an çocuk aklımla üzerinde çok durduğum bu deyimi daha sonra unuttum gitti. Bir süre sonra teyzemin oğlu Şamil’e (Şamil Ayrım) bisiklet alınınca, şartlar eşitlendiği için ikizlerle barıştık! Hala dostluğumuz sürüyor. Hatta ikizlerden Sema, konuşmalarıma gelerek bana çiçekler getiriyor…

Not 1: Dağlar tepeler işgal edilirken, ormanlar, yeşil alanlar talan edilirken, denizler- göller- nehirler kirletilip doldurulurken sesi çıkmayanlar, tedavülden kalkan bazı deyimleri dolaşıma sokan ve insanları ötekileştirip ayrıştıranlar, AKM için; “çatlayın patlayın, biz yıktık” diyenler! Bu sözünüzle aklıma bu çocukluk anımı getirdiniz. Teşekkür mü, teessüf mü etmeliyim bi türlü karar veremeyince okurla paylaşayım dedim…

Not 2: Bu anımı bilenler ve anımsayanlar için tekrar olduğunu biliyorum. Bu hır gür içinde bu kadarına tahammül edersiniz bence! Bir yazıdan çok bir iç çekiş ve iç döküş oldu ama…