Bugün 14 Mart Tıp Bayramı…


Günü sessiz sedasız aramızdan ayrılan ve insan yaşamına ders niteliğinde öykülerle veda eden iki doktoru selamlayarak ve onlara teşekkür ederek kutlayacağım.
İlki (PAÜ) Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atila Oğuzhanoğlu Hoca!
61 yaşında hayatını kaybeden Atila Hoca Bedenini bilime ışık tutmaya devam etsin diye kadavra olarak üniversitesine bağışladı. Çalıştığı üniversitenin Anatomi Laboratuvarı önünde düzenlenen törende konuşan meslektaşı Prof. Dr. Esat Adıgüzel; “Bir hocanın vücudunu öğrencilerine adaması çok önemli. Kendimi çok zor tutuyorum. Atila hocam bilime ışık tutmaya devam edecek. O çok derin bir insandı. Onunla bazen Sivas’ın türkülerini, Bazen Roma’nın gezilecek yerlerini konuşurduk. Bu töreni aynı zamanda sosyolog da olan değerli meslektaşımın hocalık hayatının son dersi olarak görüyorum. Öğrencilerimizin en büyük dersi aldıklarını sanıyorum” dedi…
Törende ikinci konuşmayı, Atila Hocanın eşi PAÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nalan Oğuzhanoğlu yaparak şunları söyledi; “Sana hoşça kal demiyorum, sen içimdesin, ben, senin engin bilgeliğinden çok şey öğrenen öğrencilerin senden çok şey aldık. Her şey için sana teşekkür ediyorum. Çocuklar! Hocanızın ne kadar titiz olduğunu biliyorsunuz. Ders saatini geçirmezdi. O geç kalmayı sevmez. Ders başlıyor, lütfen hocanızı alıp derse girelim. Hocanız sizindir alabilirsiniz!”
Bu anlamlı, iç acıtan, göz açan sözlerin ardından beyaz önlüklü tıp fakültesi öğrencileri, hocalarının Türk bayrağına sarılı na’şını omuzlarına alarak, son ve en zor dersi işlemek üzere laboratuvara götürdüler…
Bir haberin beni bu kadar üzeceğini, bu kadar derinden etkileyeceğini, hüngür hüngür ağlatacağını tahmin edemezdim. Varlığında ve yokluğunda bilime ışık tutan Atila Hocanın ışıklar içinde yatacağını biliyorum…
Ve “Duayen ve efsanevi” sıfatının en fazla yakıştığı Prof. Dr. Agop Kotoğyan!
“Derdim derimdedir ve derindedir” diyen pek çok kişinin derdine derman olmuş, pozitif yaklaşımıyla, hastasını rahatlatan tavırlarıyla, hem psikolog, hem dermatolog bilgi ve deneyimiyle; “Bunlar dert değil, sen dert görmemişsin, kafana takma, sür bu merhemi geçer” sözleri ve göz temasıyla hastalarını daha baştan iyileştiren bir hekimden söz ediyoruz…
Okullarını derecelerle bitiren, dünyanın dört bir yanından hastaları olan, geçmişini öfke malzemesi yapmadan ülkesine ve mesleğine büyük bir aşkla bağlı olan, 400’ü aşkın akademik çalışmaya imza atan bir bilim insanından söz ediyoruz…
Kendisine yurtdışında görev teklif edenlere; “Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim ama yolumu kaybetmedim. Vatan sevgisi, yurt sevgisi vatanın yanında kalmaktır!” Diyen bir bilgeden söz ediyoruz…
Yozgat’tan göçen emekçi bir ailenin çocuğu olarak Samatya’da doğan, ekmeğin karneyle, etin- şekerin hayal olduğu günlerde, eve katkıda bulunabilmek için işportacılık, işçilik yaparken kolunu prese kaptıran, fiziksel dezavantajına rağmen inandığı yolda yürüyen, her zorluğun üstesinden gelen, futbol sahalarında bile yıldızlaşan bir mücadele adamından, bir rol modelden söz ediyoruz…
“Ciğerim Agop! Baban da okuma yazma bilmez idi, ben de. Sen okudun, sen hep okudun, çok çalıştın can parçam. Biz fukaraydık, yanına yetecek azık koyamazdık. Ben hep üzüldüm buna. Ama sen bizim yüzümüzü hiç kara çıkarmadın. Her zorluğun üstesinden geldin, çok çalıştın, çok yoruldun. Bilesin ki anacığın seninle iftihar ediyor. Ciğerim benim! Senin o kara gözlerinden öpüyorum.” Oğluna bu sözlerle seslenen Agop Hocanın annesinden söz ediyoruz. Başta annesi olmak üzere hastalarının çok duasını alan Agop Hoca’nın toprağı bol olsun…
Soru Notu: Şimdi siz söyleyin! Çok sancılı, çok zor, çok yorucu, heyecanlı, gelgitli, iniş çıkışlı, nöbetli, bir eğitim sürecinden geçen bir başka meslek dalı var mı? Yaşam boyu öğrenmeyi, araştırmayı, yenilikleri takip etmeyi gerektiren başka bir meslek var mı? Sorumluluk yükü ağır olan, bakışlarında umut aranan, elleri ve sözleri mucizeler yaratan başka bir disiplin var mı?
Kutlama Notu: Mesleğine; yüreğini, deneyimini, aşkını, sevdasını, bilgisini, birikimini, deneyimini, emeğini koyan tüm hekimlerin, kapanmaz vicdan yaraları taşımadan hekimlik yapan tüm doktorların 14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun…
Dilek Notu: Umutsuz bakışlarla kapıyı çalanlara ilk tanıyı koyan, çaresiz bırakan bir süreçte hastayı ve hasta yakınlarını rahatlatan, izlenecek yol haritasını kırmadan, incitmeden, göze sokmadan, ürkütmeden anlatan hekimler! Gününüz kutlu olsun…