Havai fişekler Muharrem İnce’nin gölgesinde kaldı

Muharrem Bey rating aldığını biliyor, bir hafta önce Gürkan Hacir’in programında yıktı geçti. Beğenin beğenmeyin gerçek bu. Ertesi hafta bunun bilinciyle...

Muharrem Bey rating aldığını biliyor, bir hafta önce Gürkan Hacir’in programında yıktı geçti. Beğenin beğenmeyin gerçek bu. Ertesi hafta bunun bilinciyle davetli olduğu programda bir zamanlar siyasi rakibi olan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarıştığı Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dolaylı olarak, kanalın belki de işgüzarlığıyla, sözünün kesilmesine izin vermedi. PR ile siyaset buraya kadar dedi aslında, kendisini kanala istismar ettirmedi. Siyasilerin medya karşısında insiyatifi geri almasıdır bu. Bravo.

Daha sonraki tweeti ise şöyle, "Haber Global yayınında gösterdiğim tavır birlikte program yapmaya çalıştığımız Senem Toluay Ilgaz’a, Nihal Bengisu Karaca’ya, Tuba Atav’a, Özlem Gürses’e değil, tüm ekranlarda sadece kendisi olmak isteyen zihniyete ve konuklarına nezaketsizlik yapan tek sesli medya düzeninedir."

Madalyonun öbür yüzünde kimse gazetecilik numarasına yatmasın, kusura bakmasınlar, Muharrem Bey’e haklısınız deyip oradaki gazeteci hanımlar da kalkıp stüdyoyu terk edebilselerdi ertesi sabah farklı bir güne uyanırdık.

Ve tarihe geçerlerdi, fırsatı kaybettiler. Gazeteciler en büyük riskleri alan bir meslek grubudur, kovulma, ambargo ve bunların en hafifi stüdyoyu terk edemediler mi? Muharrem Bey’e terki esnasında gülerek ‘Biliyorum öfkelendiniz‘ tarzı ise gazeteciliğin ciddiyetine yakışmadı.

Kimseden kahraman olmasını bekleme hakkımız yok ancak herkes mesleğinin haysiyetini korursa ülkesine hizmet etmiş olmaz mı? Hele yanlış işlerde dayanışma gazeteciliğin işi hiç değil ve olmuyor zaten. Nitekim olay yerinden Gürkan Hacir’in programına intikal eden Özlem Gürses iyi niyetle olsa da meslektaşlarını savunamadı, orada olanları anlatması ise zaten izleyenler için repete tarzı gazetecilik herhalde.

Şimdi düşünüyorum da son yazıları dikkate alınırsa Nagehan Alçı orada olsaydı Muharrem Bey ile kalkar stüdyoyu terk eder miydi diye.

AKP iktidarı medyasında en ‘özgül ağırlığı‘ olan şüphe yok ki Nagehan Alçı, Gürsel Erol ile TT olan kavgasında benim sayabildiğim bir dakika içinde 8,9 kere ’17 -25 Aralık’ dedi başka şey demedi!

Sonra, ‘Özgül Ağırlık’tan dirhem kaybetmeden bir hafta sonra Eren Eğilmez’in programındaydı. İlginç olan Eren Eğilmez moderatörlüğünde, gazeteciler Veyis Ateş, Nagehan Alçı ve Deniz Zeyrek, Gürkan Hacir soruyor; CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Gerçek Fikri Ne'de yanıtlıyor olacağına sanki sorularıyla baş konuk Nagehan Alçı ve arkadaşları gibiydiler. Eren Bey kaç defa ‘Nagehan Alçı’ dedi vallahi saymaktan 22'de pes ettim.

Bu durumda kelime tekrarlarında Nagehan Alçı’nın rakibi Eren Eğilmez! Sanki program Nagehan Alçı üzerineymiş gibi oldu. Nasıl becerdiler bunu hayret. Ayrıca gaz problem olmadı bu da olumlu bir gelişme. Ben artık bir olası kabine değişiklikliğinde elbette lütfedip kabul ederse Nagehan Alçı’nın bakan olmasını bekliyorum. ‘Özgül ağırlık’ diyince akla Bülent Arınç gelirdi malum, bu durumda artık akla gelen Bir içim Su Hanım! Bunu da nasıl becerdilerse bravo. Bilmem AKP-CHP koalisyonu hayalindeki medya gezginleri için acaba bu sürpriz olur mu?

Gelelim İstanbul gibi kutsal, stratejik bir fethin 567 yıl sonra kutlamasını havai fişeklerle zengin çocuk sünnetine çevirmelerine. Gururuma dokunuyor, saniyen bu kadar yardıma muhtaç var iken, havaya atılan para bu olsa gerek. Bu şehri daha artistik katkılarımızla kutsayamadığımız ortada iken, üstüne bir de bu acı veriyor. Dahası bu tavır Fatih Sultan Mehmet’i tariften uzak ve 567 yıl sonra bizleri, İstanbulluları da tarif etmiyor.

Hele her yıl geleneksel Ayasofya sorunu ise inanılır gibi değil.

Geçenlerde Merdan Yanardağ gayet güzel Ayasofya’nın ibadete açık kısmını anlattı, sorun nedir peki?

Mora İsyanıyla başlayan kıyımlarda öldürülen, Balkanlarda telef olan, yalnız Müslümanlar da değil Yahudileri, Pomak, Arnavutları anan, onların hikayelerini anlatanlara hasretiz. Onca insan öldü, kimler kıçlarından hangi krallığı uydurdular bunu bilmeden olur mu? Ya durup dururken Navarin Faciasında denizin dibini boylayan Osmanlı- Mısır donanması az buz hikaye mi. Niye anlatılmaz ki, habire eşek semeri, tahta nalınlar üzerine belgesel yapacaklarına bunları niye işlemezler. Bugüne ışık nasıl tutulur, hala Katerina Baltacı çadırda akılları, kadın Çeşme’de Osmanlı donanmasını yok etti siz hala ne konuşuyorsunuz, ders almadıktan sonra tarih ne işe yarar. Saniyen ne yenilgiler, ne zaferler başlı başına bir tariftir.

Her sene her sene, varsa yoksa Ayasofya, bir ortodoks kilisesinde ibadet etmenin tadını da anlamış değilim. Elhamdülilliah Müslümanız.

Acıları ortak acıya çevirme ve insanlığımızla birbirimize sarılma bilincinden maalesef uzak olduğumuz için acılar içinde birbirini teselli edemeyen insanlar olduk ve Ayasofya ile bozduk canım Süleymaniye bütün ihtişamıyla orada karşısında dururken kimin aklına geliyor Ayasofya’da namaz, saniyen istiyorsa buyursun kılsın. Zaten bizim, aldık orayı yahu 567 yıl olmuş.

Etiketler
Muharrem İnce