Yolsuzluk

Her bireyin olması gerekenden en az yüzde 20 daha fakir olduğunu ortaya çıkaran bu ekonomik modeller yolsuzluk seviyesinin adeta paralel bir yapılanma ile kemikleşmiş halini de ortaya koymaktadır esasında.

Sistem bozulduktan sonra değişim olmadan dikiş tutmaz. Bu aile yapısından devlete, bölgesel oluşumdan ülkenin her yerine kadar geçerli bir olgudur.

Durup dururken sistem veya onu besleyen temel kurallar bozulmaz tabii. Buna etki eden birçok faktör vardır ve eşanlı etkileşimleriyle belirli süre sonra işleyişi darmadağın eder.

Süreç küçük kuralsızlıklarla başlar ve neredeyse devletin işleyişini durduran, onu felç eden bir şekle bürünür.

Ülkemizde olduğu gibi…

YOLSUZLUK VE EKONOMİK BÜYÜME

Yolsuzluk özünde geliri, gelirin transferini, rant arama güdüsünü önceler…

Özünde sadece işlerin devam etmesi yani yürümesi dışında bir şeydir. Rüşvet ve benzeri kapsamdaki gibi kesikli ve durağan da değildir…

Başka bir şeydir yolsuzluk.

İçinde en küçük birim olan kişiyle beraber daha geniş bir teşkilatlanmayı içine alır.

Başkentlerde oluşan ve adına iş takip edenler yani rant arayıcılar denen grubun yanında, hükümetlerin kanun koyucu gücüyle ortaya çıkardığı ek değerlerin paylaşımını kapsar.

Dahası da var…

Sistemik bir hastalık gibi tüm birimleri kapsayan özelliğe bürünür zamanla… Belirli bir anlayış ve sürece dahil olan kişi ve gruplar arasında kurumsal bir yapıya dönüşür.

Kaynağını himaye, nepotizm (kayırmacılık, öznellikten ayrılma) ve siyaset ile iş dünyası arasında şüpheli derecede yakın bağlardan alır.

Çok güçlü bağdır bunlar. Öyle ki, başından geldiği noktaya kadar, özelliği itibariyle devletin üretim ve gelir yaratma gücüyle rekabet eder duruma ulaşır, ondan devamlı beslenir.

Adeta ulusal gelirin oldukça önemli bir kısmının aktarıldığı bir tünel (halk arsında hortumlama denilen) sistemine dönüşür. Milli geliri azaltan ve halkı fakirleştiren bir süreci tetikler.

Ekonomik araştırmalar uzun dönemli yolsuzlukların kişi başı ulusal gelirde yaklaşık yüzde 20’lere varan bir azalmaya neden olduğunu gösteriyor. Tüm ülkeleri kapsayan söz konusu yolsuzluk araştırmalarında en alt limitinden en üst olanının ortalaması olan bu yüzde 20’lik oran ülkelerin yapısına göre değişmekte, demokraside yarattığı erozyonla bu kayıp toplumsal maliyeti daha da yukarılara taşımaktadır.

Her bireyin olması gerekenden en az yüzde 20 daha fakir olduğunu ortaya çıkaran bu ekonomik modeller yolsuzluk seviyesinin adeta paralel bir yapılanma ile kemikleşmiş halini de ortaya koymaktadır esasında.

YA ENFLASYON VE YATIRIM ETKİSİ?

Yolsuzluğun, hele de en büyük seviyede ve sistematik olanın cebimizden alıp götürdüğü milyar dolarların yanında yabancı yatırımları azalttığını ve eş zamanlı olarak da enflasyonu da beslediğini belirtiyor aynı araştırmalar.

Yan etkileri de vardır yolsuzluğun…

Rüşvetten bürokrasiye, tüm parasal ve diğer engellerden bıkan yabancı yatırımcıların ülkeden ayrılması ve yenilerinin gelmemesi döviz açığı ve dış ticaret dengesi ile beraber tüm ekonomik maliyetleri etkiler. Bunun yanında yatırımlardaki rekabeti engelleyerek rasyonel üreticilerin yatırım iştahını azaltan dolaylı etkiler yaratır.

Yolsuzluğun siyasetle sıkı ilişkisi ve hatta çoğunluğun siyaset kurumu kanalıyla vücut bulması ise sürecin en büyük fotoğrafıdır.

Doğal olarak tüm bunları son günlerde konuşulan 418 milyar dolar ile bağdaştırmak gerekmektedir…

Bu sadece dillendirilen kısmı muhakkak.

Esasında yolsuzluğun ülkemizde inanılmaz bir toplumsal yükü olduğu çok açık. Bu yük gelir olarak başka birilerinin kasasında duruyor günümüzde.

Etiketler
Veysel Ulusoy Para Yolsuzluk