Aday gerçekten kaybettirdi mi? Katılım matrisi modeli

Kılıçdaroğlu muhaliflerde İnce+Demirtaş+Akşener’in sağladığı konsolidasyonu sağlayamazken, Erdoğan seçmeni çok az kayıpla hatta neredeyse aynı oranda sandığa gidince ortaya 2.5 milyonluk büyük bir fark çıktı.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, Türkiye’de siyasi ilkelere dayalı etik yargılar ile soğukkanlı analizlerin en çok çatıştığı konulardan biri oldu. İlkelerle bakıldığında çizilen demokrat ve dürüst Kılıçdaroğlu profili, ortak akılla yönetmeye ve Türkiye’yi dönüştürmeye en namzet adaydı. Fakat araştırmalar ve adayların öne çıktığı başkanlık seçimlerine bakıldığında “kazanan aday” profilinin ilkelere ağır bastığı anlaşılıyordu. Bu görüşü dile getirenlerin bastırıldığı fakat sonucunda muhalefetin kaybettiği bir dönem geçirdik.

Kılıçdaroğlu’nun başarılı ve temiz bürokrasi kariyeri, iktidar yolsuzluklarının üzerine gittiği vekillik ve grup başkanlığı dönemi, genel başkanlığı döneminde CHP’yi diğer partilerle ittifak yapabilen ve seçmenlere temas edebilen bir partiye dönüştürmüş olması, adalet ile ilgili konularda yaptığı cesur çıkışlarla çizdiği demokrat profil bilhassa 1994’ten beri Erdoğan profilinden sıkılmış olan Atatürkçü, sol, liberal aydınları birleştirdi. Ayrıca Dersimli bir köy çocuğunun Cumhurbaşkanlığına yürüme hikayesi de haklı olarak tüm demokratları heyecanlandırdı.

Fakat Kılıçdaroğlu’nun anketlerde Yavaş ve İmamoğlu’ndan çok arkada kalması, hatta uzun süre Akşener’in dahi gerisinde seyretmesi hem nesnel araştırmacıları hem de Kürt siyasetiyle çok yakın bir profil çizen ve partide tepki çeken isimlere yer veren Kılıçdaroğlu’na karşı milliyetçi seçmenin refleksinin farkında olan muhalif milliyetçileri bu konuda temkinli olmaya itti. AK Parti’den ayrılan elitler ise Kılıçdaroğlu’na kendilerine alan açtıkları için minnettarlardı ve şüphelerini gizlemeyi tercih ettiler. Erdoğan karşıtlığının %55’leri geçmesi ise eleştirel gruplara karşı Kılıçdaroğlu destekçilerinin dayandığı argüman oldu. Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’nun elde ettiği oy oranına Erdoğan karşıtlığı sayesinde erişebileceği hesaplandı.

Kılıçdaroğlu 2020 yılına kadar sürdürdüğü oyun kurucu aktör kimliğini 2020 kurultayı sonrasında bir kenara bırakarak adaylığa kilitlenmişti. Muhalif medya aracılığıyla Bay Kemal’in yolculuğu tahakküme dayalı bir şekilde başlamıştı. İmamoğlu-Akşener ikilisi 5’li çetenin uzantısı olmakla, Yavaş ise Kürt siyasetine uzak kalmakla damgalanmıştı. Altılı Masa’nın kurulması, adaylığın konuşulduğu sırada Kahramanmaraş depreminin gerçekleşmesi de Kılıçdaroğlu’nun önünü açtı. Fakat Kılıçdaroğlu adaylığı elde etmekte başarıyı seçimde gösteremedi. Peki neden?

KATILIM MODELİNE GÖRE ERDOĞAN/CUMHUR ADAYININ BAŞARI MATRİSİ

Muhalefet ve iktidar seçmeninin katılım seviyesine göre 2 x 2’lik bir matris hazırladığımızda Kılıçdaroğlu’nun en başarısız aday profilinde yer aldığı gözlemleniyor.

Aday gerçekten kaybettirdi mi? Katılım matrisi modeli - Resim : 1

Elimizde muhalif seçmenini sandığa götürmekte başarısız olan iki aday var: Ekmeleddin İhsanoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu. Tanınırlığı düşük olan ve iktidar seçmenine tehdit yaratmayan İhsanoğlu iki tarafta da katılımı düşürdü. Yaza denk gelen seçim de katılımın düşmesinde bir diğer etkendi (Ağustos 2014). Böylece katılım hem muhalif hem iktidar seçmenlerinde düştü. İktidarın kalesi Konya ve muhalefetin kalesi İzmir’de katılım benzer seviyedeydi (%77). Neticede Erdoğan “düşük-düşük” senaryosunda anket ortalamasının 3 puan altında bir oy oranı elde etti.

Kılıçdaroğlu daha başarısız bir aday tercihiydi çünkü muhalefeti tam konsolide etmekte zorlandı ve 2. turda muhalif gençler, İYİ Partililer ve HDP’lileri %90 üstü katılımla sandığa götürmeyi başaramadı. Türkiye’deki sosyo-kültürel fay hatlarının azınlık kutuplarını temsil eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan tarafından HDP ve Batı ile ilişkiler üzerinden bir güvenlik tehdidi olarak gösterildi. Son haftalarda duygusal yoğunluğun yükselmesi ve Ayasofya gibi sembolik mekanlara ziyaretlerle kabaran vefa hissi AK Parti ve Yeniden Refah’taki Erdoğan eleştirellerini Kılıçdaroğlu’na karşı sandığa çekerken, deprem ve çevre ülkelerde devam eden savaşlar gibi büyük felaketlerin yarattığı güçlü lidere sığınma talebi MHP ve BBP seçmeninde 13 yıldır yüzü eskimiş bir siyasetçi olan Kılıçdaroğlu liderliğindeki Altılı Masa’nın kaotik olarak algılanmasına ve Cumhur İttifakı saflarında sıklaşmaya neden oldu. Bunun sonucunda Erdoğan “düşük muhalif katılımı-yüksek iktidar katılımı” senaryosuyla seçim öncesindeki 2. tur anketlerinin yaklaşık 5 puan üzerinde oy seviyesine ulaştı.

Aday gerçekten kaybettirdi mi? Katılım matrisi modeli - Resim : 2

Muhalefet adayları arasında muhalifleri sandığa götürmekte başarılı olan iki örneğimiz var: İmamoğlu 2019-Haziran ve İnce 2018. İmamoğlu’nu başarıya götüren faktör ise iktidar seçmeninin karşısında konsolide olmamasını sağlamak. İmamoğlu’nun o dönemde haksızlığa uğramış olması, kısa süren başkanlık döneminde yaptığı fatura indirimleriyle ve geçmiş belediye başkanlığı yönüyle icracılığını ortaya koyması, hitabeti ve halkla teması, kadın ve gençlerle kurduğu ilişki, karşı tarafta safların sıklaşmasını engelleyen faktörlerdi. Bu sayede birçok Cumhur İttifakı seçmeni, Erdoğan’ın İstanbul’da yarışan sağ kolu Binali Yıldırım’ı desteklemekten vazgeçti. Hatta İmamoğlu’nu 10 AK Partiliden 1’i, 4 MHP’liden 1’i sandıkta destekledi. Böylece İmamoğlu Yıldırım’ı %45’e kadar düşürürken, farkı 9.2 puana taşıdı. İnce ise kutuplaşmacı siyasetin temsilcisi kimliği ve icracılığının zayıf olmasıyla birlikte karşı tarafın konsolide olmasına neden oldu ve Erdoğan anketlerin 2 puan üzerine çıkarak ilk turda seçildi. İmamoğlu ve İnce’nin yarıştığı seçimlerde ortaya çıkan 3.5 puanlık katılım farkı da İnce’ye karşı Cumhur seçmeninin konsolidasyonunu gösteriyordu.

Özetle, muhalefetin kazanmasının tek yolu İmamoğlu’nun 23 Haziran zaferini getiren “yüksek muhalif katılımı” ve “düşük iktidar katılımı” senaryosunu yeniden gerçekleştirmekti. Bunun için CHP-AK Parti, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, kentli/eğitimli-kırsal/eğitimsiz sosyo-kültürel kırılma hatlarını aşan bir aday profili gerekiyordu. Fakat CHP ve Altılı Masa içindeki statüko ve rejimin engelleri aşılamadı ve bu profilin tersi bir aday olarak Kılıçdaroğlu Erdoğan karşısında beklenmedik bir farkla kaybetti. Kılıçdaroğlu muhaliflerde İnce+Demirtaş+Akşener’in sağladığı konsolidasyonu sağlayamazken, Erdoğan seçmeni çok az kayıpla hatta neredeyse aynı oranda sandığa gidince ortaya 2.5 milyonluk büyük bir fark çıktı.