Zafer Bayramı’nı Taçlandıran Avşa Kadınlar Korosu…
29 Ağustos Cuma akşamı Avşa Kadınlar Korosu’nun Zafer Bayramı konserini izledim. 22 kişiden oluşan koroya yaz kış orada oturanların yanı sıra sadece yaz aylarında gelenlerin de katıldığını, yerel saz sanatçılarının eşlik ettiğini, içlerinde emeklilerin, halen çalışanların ve her daim müziğe gönül verenlerin olduğunu öğrendim.
Koroyu izlerken provaları kaçırmayanları, işi çok ciddiye alanları, emekleriyle, ürettikleriyle kıymetli bir mirasa ev sahipliği yapanları, özgün ve klasik musikimize sahip çıkanları, başarısını, yeteneğini, çabasını son derece profesyonelce kanıtlayanları gördüm…
Türk Sanat Müziği'nin seçkin parçalarını icra edenleri dinlerken meydanı dolduranların okunan tüm şarkılara eşlik etmesine, yetinmeyip hareketli parçalarda yerlerinden kalkarak oynamasına, bazen duygulanıp, bazen coşup ama devamlı alkışlamasına tanıklık ettim…
Hal böyle iken bu katılım bir bakıma! Sanatın gücüne, insanlardaki yansımasına işaret değil miydi? Yine Büyük Atatürk’ün; “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir!” sözünün meydanlara yansıması değil miydi? Sanatın koruyucu, kollayıcı, daha da önemlisi yaratıcı etkisi ve yarattığı mucizeler değil miydi?
Bu coşkulu katılım bir bakıma! Sanatın insanın aynası, kişisel ve toplumsal yaşamın ruhu, dünden bugüne, bugünden yarına uzanan köprü, hem görsel, hem işitsel, hem zihinsel anlamda tüm sınırları zorlayan dalların toplamı demek değil miydi?
Meydanı dolduranların yediden yetmişe eşlik ettiği bu katılım bir bakıma! Her şeye karşın insanın beynine, yüreğine ulaşmanın en kestirme, en garantili yolunun sanat olduğunun açık ve net ifadesi değil miydi? Yine sanatla yüz yüze gelmenin insana iyi geldiğini, sanata emek veren herkesin emeğinin teslim edilmesi, değerinin bilinmesi gerektiğinin altını çizmek değil miydi?
Repertuarlarında; “Sevemez kimse seni”, “Samanyolu”, “Nazende sevgilim”, “Eğilmez başın gibi”, “Ada sahillerinde”, “Bir başkadır benim memleketim” gibi parçalara yer veren koronun ve başarılı saz sanatçılarının meydanla, sahneyi coşkuyla buluşturmasında seçilen şarkıların halka mal olması gerçeği saklı değil miydi?
Keşke yalnızca güzelliklerden, hoşgörüyü bilen, sanata ve kültüre değer veren bir iklimden söz edebilseydik, dünya yaşanmaya ne kadar değer olurdu…
Konserin ayrıntılarına geçersem!
Üzerine söylenecek söz çok olan, tadı herkesin damağında kalan, sonsuz emeğin, sınırsız çabanın ürünü olan ve 50 yaş üstü koristlerin görev aldığı koroyu dinlerken; Kendi kendime düşündüm. Kim bilir aralarında kimler vardı? Ömürlük hayatına birkaç ömür sıkıştıranlar mı? Melodisi her yerden duyulan ve ışık saçanlar mı? Yüreklerinde herkese yer olan ve dünyanın derdini dert edinenler mi? Duygularını, çilesini, çektiklerini, söyleyemediklerini, iç sesini, boğaza dizilen yumrukları notalara, melodilere, şarkı sözlerine dökenler mi? Hepsi mi? Yanıtınız hepsi ise koristlere sorduğum; “Koroyla yollarınız nasıl ve ne zaman kesişti?” şeklindeki soruma verdikleri yanıtlara kulak vermeniz gerekecek…
Koro şefi Nurcan Cingil diyor ki; “Çok erken yaşlarda müziğe ilgi duymaya başladım. 9 yaşında alt yapım ve nota bilgim vardı. İstanbul Teknik Üniversitesi Şan bölümü mezunuyum. Erol Sayan, Alaaddin Yavaşça hocalarım oldu. Şu anda Avşa Kadınlar Korosu’nu çalıştırıyorum.”
Güldane Görener diyor ki; “ADD Kadıköy üyesiyim. Koroyla yollarımız yaz aylarında geldiğim Avşa’da kesişti, zaten ilgi duyduğum bir alan, pek çok koroda yer alıyorum. Sosyal demokrat belediyelerin el atması, sahip çıkması gereken bir konu benim için. Bu açıdan Avşa Belediyesi sosyal sorumluluk projelerine el attığı için mutluyum.”
Ulviye Güger diyor ki; “Darıcalıyım. Uzun yıllar terzilik yaptım, annemi kaybedip iş yerimi kapattıktan sonra evde sıkılmaya başlayınca yıllardır ilgi duyduğum, boş zamanlarımda kendi kendime mırıldandığım şarkıları daha disiplinli bir şekilde okumak istedim, yazları geldiğim Avşa’da önüme bu fırsat çıkınca da hemen değerlendirdim. Şu anda prova günlerini iple çekiyorum ve boş zamanlarımda, yüzerken, yemek yaparken, ev temizlerken şarkı sözlerini ezberliyorum.”
Sevim Karabağ diyor ki; “Uzun yıllar yönetici asistanı olarak çalıştım. Sesimin ve yorumumun iyi olduğunu, Türk Sanat Müziği'ne yatkın olduğumu çevremden hep duydum, bu beni motive etti. Kafkas oyunlarını iyi oynadığım için hep garmon çalmak isterdim. Koro, yaz aylarını geçirdiğim Avşa’da hepimizi mutlu eden bir uğraş oldu diyebilirim.”
Naşide Ülkütan diyor ki; “Emekli hemşireyim. Elazığ, Edirne, Tekirdağ ve Çorlu’da çalıştım. Çocukluğumdan beri müziği seviyorum. Böyle bir imkan bulunca da katıldım ve çok mutlu oldum. En çok okumaktan hoşlandığım parça; “Kayboldum kaybolan yıllar içinde” adlı Mahzuni Şerif’e ait bestedir.”
Leyla Anaç diyor ki; “Ev hanımıyım. 3 yıldan beri koroya devam ediyorum, böylece hem müziğe olan düşkünlüğümü gideriyor, hem de sosyal bir çevre ediniyorum.”
Nuran Ateş diyor ki; “Aslen Tunceliliyim, uzun yıllar modelist olarak çalıştım, genel olarak müziği sever ve ilgi duyarım, arkadaşlarım vasıtasıyla koroyla tanıştım, genelde her türlü müziği, özelde evrensel müziği dinlerim.”
Hatice Bahadır diyor ki; “Uzun yıllar hazır giyimde çalıştım. Çocukluğumdan beri müzikle iç içe büyüdük, annemin sesi ve yorumu çok iyi idi, hep şarkı söylediği için kulağım alışkındı. Koronun tüm parçalarını ezbere bildiğim için hiç sıkıntı çekmedim ve notalara bakmadım bile. En çok severek okuduğum ve dinlediğim parça; “Bir bahar akşamı rastladım size” adlı Selahattin Pınar’a ait parçadır.”
Beyhan Tekin diyor ki; “Ev hanımıyım çocukluğumdan beri şarkı söylerim, iş yaparken bana hep severek dinleyip okuduğum şarkılar eşlik eder. En sevdiğim parça; “Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım!” adlı bestedir.”
Kutlama notu: Avşa’da coşkulu ve etkili bir sunum yapan, meydanı dolduranları duygudan duyguya sürükleyen birkaç saat içinde olsa sorunu, derdi, tasayı, acıyı unutturan tüm koroya teşekkürler ve tebrikler.
Öneri notu: Günün birinde yolunuz Avşa Adası'na düşerse bir yolunu bulup koroyu dinleyin. Bana hak vereceksiniz…