Atatürk ve Cumhuriyet Niçin Vazgeçilmezimizdir…
Ekim coşku, kasım hüzündür deriz ya! 29 Ekim’de Cumhuriyet coşkusunu, 10 Kasım’da Atatürk sevgisini evimizde, iş yerimizde, okullarda, meydanlarda, salonlarda haykırarak anlatır, yaşarız ya!
Kasım’ın onunda sabahın hüznü, saatin yelkovanı içimize işler ya! Saat 09.05 olduğunda sokaklarda, meydanlarda, balkonlarda, kalplerde sessizlik akar, gözler buğulanır, zaman durur ya! Arabalar yolun ortasında durup sürücüler iner ya! Fabrikalarda makineler susar, okullarda öğrenciler sessizleşir, tüm ülke bir an için nefesini tutar ya! Ve tüm bunların temelinde ve bu ulusça baş eğişte yatan neden sevgi, minnet, saygı ve özlemdir ya…
Bizim öğrencilik yıllarımızda 10-16 Kasım Atatürk Haftası olarak adlandırılırdı. O hafta dolu dolu O’nu anarak, anlatarak, anlamaya çalışarak, paylaşarak geçerdi ve içimizdeki özlemine bu etkinlikler asla yetmezdi…
MEB bir süredir okullara ara tatil vererek anılmasına engel olmaya, siyasi makamlarda oturan otoriteler, yani yetkili zevatta grip olup yataklara düşerek veya başka gün kalmamış gibi seyahatlere çıkarak kendilerince engellemeye başladılar ya! Hal böyle iken biz de durumdan vazife çıkararak, iş yine başa düştü deyip, baş göz üstüne der yazarız…
İşte tüm bu nedenlerden ötürü bugün yine konumuz değişmez ikili Atatürk ve Cumhuriyet'tir. Bugün ülke ve dünya gerçeklerini askıya alıp, dönemin karamsar ortamından ve geren ikliminden uzaklaşıp, ekonomik sorunları erteleyerek; Cumhuriyet değerlerine sığınalım, böylece hem biraz nefes alalım, hem de psikolojik, yapısal, kültürel bileşenlerin altını çizelim ki üstü daha fazla çizilmesin…
Güncel sorunlarla meşgul kalemim, problemleri önceleyen dilim, eğitimci yanım, yazarlık deneyimim bana bazı konuları daha sık yaz dedirtiyor. İşin aslı ve esası şu ki; Büyük Atatürk’ün Kocatepe’den Afyon ovasına bakarken defterine düştüğü notta yazılı olan; “Cumhuriyet dört esas üzerinde yükselecektir; Mektep, iktisat, sanat, imar!” sözü her cümlesinde olduğu gibi tam isabetle söylenmiş ve uygulanmıştır. Eğer yargılayarak ve önyargılarla hareket ederek Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, Halk Odalarının, Millet Mekteplerinin kapısına kilit vurulmasaydı eğitimde bambaşka bir seviyede olur, dosta düşmana nam salardık…
Avrupa’nın bizi kıskandığını söyleyenler ve buna inananlar acaba iş arayıp bulamayan, iş aramaktan bıkan gençlerimizin sayısına bakınca Avrupa bizi kıskanıyor mu, yoksa şaşkınlıkla mı bakıyor sorusuna ne diyecekler? Benim bu soruya ekleyecek ve söyleyecek sözüm yok.
Şimdi Başöğretmenin önce öğrenip sonra da öğrettiği ve manevi miras olarak bize bıraktığı özel ve özgün başlıkları açalım. O zorlu süreçte neler ortaya çıktı, neden çıktı sorularına yanıt ararken dönemin portresini çizmeye çalışalım, çünkü politik pratiğe dalarak bazı şeylerin kıymetini bilmeyenlerin, arka planını görmeyenlerin sayısı arttıkça vefa ve tarihi gerçekler adına insan buruluyor ve kırılıyor. İmtihanın, sınavın, sınanmanın da bir sınırı, bir hududu yok mu diyerek…
Öneri notu: Kuşkusu olanlar Nutuk okusun, oradaki sözlerine baksın, bilinç nasıl inşa edilir, sorusunun en sade, en kusursuz, en yalın ve gerçek yanıtını orada bulacaklardır.
Öncelikle ve özellikle Cumhuriyet nedir diyerek sırayla gidersek…
Cumhuriyet: Mavi gözlerini kısarak, cepheden gelecek haberleri heyecanla bekleyen Gazi Kemal’in gözlerindeki ışık ve umuttur…
Cumhuriyet: Büyük Atatürk’ün şahsında; Asaletin, ferasetin, faziletin, basiretin ve gayretin kan ve can pahasına ete kemiğe bürünmesidir. Temelleri çok sağlam atılan ve Cumhuriyeti cumhuriyet yapan kavramların başında ki o apayrı ve uzun bir yazı konusu olacak kadar kapsamlıdır. Çünkü destansı cumhuriyet öncelikle bir bilinç inşasıdır, harf devrimiyle, eğitimde fırsat eşitliğiyle sanatta atılan dev adımlarla, yurtdışına eğitim için gönderilen gençlerle, kadın haklarıyla bilinçli yurttaş yetiştirme adımlarıdır…
Cumhuriyet: Çağının çok ötesinde ve gelişmiş batıdan çok daha önce kadın- erkek eşitliği için atılan yürekli adımlarla öncelikle bir eşitlik projesi, özellikle de kalkınma hamlesi ve kadın devrimidir…
Cumhuriyet: 1930’lu yılların zorlu koşullarında ülke salgın hastalıklardan kırılırken; veremden kuduza, çiçekten tifüse, tetanozdan çocuk hastalıklarına kadar her alanda serum üretmek, aşı yapmak, ilaç tedarik etmek ve gelecek nesillerin sağlığını korumaktır. Özetle bilgidir, ahlaktır, çalışmaktır, uygarlıktır, inanmaktır. Cumhuriyetin gücü ve güncelliği bu kavramlarda gizlidir. O nedenle vazgeçilmezdir ve vazgeçilmezimizdir…
Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet’in o sağlam binasının ve duvarlarının temelinde yatan; Akıldır, bilimdir, inançtır, Köy Enstitüleridir, Millet mektepleridir; Halk Odalarıdır, Türk Dil Kurumudur, Türk Tarih Kurumudur ve Başöğretmenin; “Mektep ne öğretir?” sorusuna verdiği; “Mektep, insanlığa hürmeti, vatan ve millet sevgisini, bağımsızlığı ve şerefli olmayı öğretir” şeklindeki cevabıdır. Cumhuriyet bileşenlerinden sayacaklarımızdan biri de ümmet toplumundan ulus yaratmaktır. Cumhuriyetin kilit taşlarından başında da dil ve tarih bilinci, harf devrimi gelir. Dolasıyla Cumhuriyet insan olmanın yolunu, yordamını öğreten sistemin adıdır…
Cumhuriyet: Zor koşullara rağmen evini, çocuklarını, mutfağını idare eden ve evdeki ilk öğretmenlerimiz olan, bizleri Cumhuriyetin değerleriyle besleyerek büyüten, ninnilerle masallarla, marşlarla düş gücümüzün sınırlarını genişleten ve eşit olmanın bilincini yaşayan ve yaşatan, kadın devrimine yürekten inanan annelerimizdir…
Cumhuriyet: Bir yandan evinin sorumluğunu sırtlanırken, diğer yandan yurtseverlik bilincini çocuklarına aşılarken kişiliğimizin temellerini atan, büyüklere saygıyı, arkadaşlara, mahalleye, doğaya, canlılara sevgiyi, temiz giyinmeyi öğreten babalarımızdır…
Cumhuriyet: Kürsülerde okuma sevgisi, kitapların değerini, dil bilincini geliştiren, çağdaşlaşmanın, eşit yurttaş olmanın, eğitimde fırsat eşitliğinin, yurtseverliğin, özgürlüğün önemini, insanlık değerlerini, onları korumanın gerekliliğini, adaletsizliğe, haksızlığa, yanlışlıklara, karşı durmanın ne olduğunu anlatan ve öğreten eli öpülesi öğretmenlerimizdir…
Cumhuriyet ekonomik ve toplumsal adalettir…
Cumhuriyet: Laikliktir, bağımsızlıktır, fabrikadır, sanayidir, madendir, limanlardır, ormanlardır, top yekün kalkınmadır, ekonomik ve toplumsal adalettir, aydınlıktır, aydınlanmadır, kültür devrimidir. İnsan sağlığına, insan onuruna, insan haklarına, ulusal ve uluslararası antlaşmalara ve emeğe saygıdır.
Cumhuriyet: Her kız çocuğun okula başlarken duyulan heyecan, yaban ellerde başarı kazanan sporcularımızın göndere çektirdiği ay yıldızlı bayrağımızın verdiği gurur, kadınların direnci, gençlerin umudu, sanatçıların direnişi ve anaların duasıdır.
Özetle! Cumhuriyet cesarettir, korkmamaktır, mücadeledir, 57 yıllık yaşamının son 56 gününü Savarona yatında geçiren ve hayatı derslerle dolu geçen Büyük Atatürk’ün aklı ülkesinde, yüreği Hatay sorununda, gözleri kapıda geçirdiği günlerde yakın arkadaşlarına dediği; “Bir çocuğun oyuncağını bekler gibi beklediğim bu yatın bana hastane, size karantina olacağını bilemezdim!” şeklindeki ağlatan sözleridir.
Cumhuriyet: Yıllarca baskı altında kalan mazlum, mağdur, mahzun, muhtaç insanlara da umut veren, göğsümüzü kabartan, yüzümüzü ağartan, gözümüzü yaşartan kurucu felsefenin iddiasıdır, öngörülemez gücüdür.
Cumhuriyet: Çocukluktur, gençliktir, Lozan'dır, TBMM’dir, halkın egemenliği, özgürlüğü ve bağımsızlığıdır, Atatürk ilke ve devrimleridir, Nutuktur, Andımızdır, 10. Yıl Marşıdır, Gençliğe Hitabedir, özetle Cumhuriyet yenilgilere, geri kalmışlığa, itilip kakılmaya son veren, her derde deva merhemin adıdır, kimsesizlerin kimsesidir, kısaca Atatürk’tür…
Cumhuriyet: Zamanlama ustası olan, askeri dehası ve diplomatik stratejisiyle fark yaratan Gazi paşa için İsmet İnönü’nün; “O korkmuyordu!” sözünde saklı gücün adıdır.
Cumhuriyet: Karanlıkla yüzleşirken cesur adımlar atmaktan korkmayan- çekinmeyen Atatürk’e halkının duyduğu güvenin ve onun yurttaşlarla kurduğu benzersiz bağın adıdır. Kısaca Cumhuriyet sorumluluk, insanlık, duyarlılık ve ayrıntıdadır.
Cumhuriyet: Ekonomide, sanayide, bilimde, altyapıda, eğitimde, sağlıkta atılan adımlarla, verdiği mesajlarla, bir çocuğa, bir gence, bir kadına “Ben de yapabilirim!” dedirten bir mucizenin adı ve toplumu inandıran bir liderin bize emanet ettiği ve başımızın üstünde yeri olan destansı bir mucizenin adı ise bize düşen de; Ne kadar yıpratılmaya çalışılırsa çalışılsın elbette kazananın aydınlık ve ışık olacağı gerçeğidir. Yeter ki korkmadan, dimdik, inat ve ısrarla bu mucizeden ve altındaki imzadan vazgeçmeyelim.
Cumhuriyet: Bu adımların bir aydınlanma, kadın ve kültür devrimi olduğunu içselleştirenlerin, başta memleketim Kars olmak üzere Artvin’de Atabarı, Kars’ta Hoşgelişler Ola Mustafa Kemal Paşa oyunlarıyla karşılayan kuşağın feraseti ve vefasıdır…
Özetin özetine gelince; Cumhuriyet bize ne kazandırdı sorusunu soranlara verilecek yanıt özlü ve nettir; Cumhuriyet bize okulda öğrenmeyi, fabrikada üretmeyi, sanatta yaratmayı, bilimde keşfetmeyi, emeğin- ekmeğin, başarının yan yana yürüdüğünü öğretti. Yetmez mi? Ya da daha ne olsun?