3 adımda gıda politikalarında muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak

Türkiye’de bu alanda çalışan meslek örgütlerinin, akademinin, milletvekillerinin, uzmanlarının bir masa etrafında toplanması ve bilimsel verileri ortaya koyarak, yurttaşı dinleyerek politikalar üretmesi gerekiyor...

Türkiye’nin, Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde üst sıralara çıkabilmesi, sürdürülebilir gıda sistemi kurabilmesi ve örnek olacak gıda politikaları hazırlayabilmesi teoride çok basit fakat uygulamada imkansıza yakın. Bunun en büyük nedeni AKP hükümeti ve yarattığı zihniyet.

GIDA POLİTİKALARINDA ORTAK AKIL KULLANILMASI

Politika yapılır, mevzuatlar hazırlanır ama bunun nasıl yapıldığı çok önemli. O kısım bu süreçlerin ne kadar sürede bir yenileneceğini, ne kadar kaliteli olacağını ve toplumun ne kadarının kabulleneceğini gösteriyor. Zimbabwe’de de, İngiltere’de de, Kuzey Kore’de de yapılıyor bu işler, dağlar kadar farkla. Türkiye’de gıda bir etkileşim alanı artık.

Mesleklerinin önde gelen isimleri çalışmalarına devam ederken mesleklerine katkı sunamayan kimseler gıda alanında atıp tutarak çok önlerde yer alıyor. Bu hem ne kadar yozlaştığımızı hem de mesleklerarası kutuplaşmayı artırıyor. AKP buna müsaade ederek bir taşla iki kuş vuruyor. Türkiye’de bu alanda çalışan meslek örgütlerinin, akademinin, milletvekillerinin, uzmanlarının bir masa etrafında toplanması ve bilimsel verileri ortaya koyarak, yurttaşı dinleyerek politikalar üretmesi gerekiyor.

GIDA HAKKINA ANAYASAL GÜVENCE VERİLMESİ

Bunu sürekli söylüyorum, önemli bir nokta ama yeterli değil. Mevzuatların değişeceği ilk nokta gıda hakkının anayasal güvence altına almak olmalı. Bütün yurttaşların gıdalardan yeterli miktarlarda vitamin ve mineral alabilmesi sağlanmalı. Eğer alamıyorsa gıda üreticisi bunun hesabını vermeli. İşte bu noktada gıda hukuku ortaya çıkıyor. Türkiye’de hiç olmayan bir alan burası.

Gıda hukukunun altyapısını hazırlayıp, sürdürülebilir bir şekilde çalışmasını sağladıktan sonra geriye tek bir şey kalıyor. Açlık, kronik açlık ve gizli açlık. Gizli açlık bir açlık çeşidi olarak tanınmıyor. Çünkü tanınırsa bütün ülkelerdeki açlık oranları bir anda fırlayacak. Bu bir insan hakları ihlali, buradan gıda hukukuna geliyoruz. Gizli açlık, yurttaşların gıdalardan yeterli vitamin ve mineral alamaması demek. İşin sonunda gıda hakkına geldik yine. Buradaki her verinin şeffaf, her şeyin hesabının verilebilir olması gerekiyor.

GIDA BAKANLIĞI'NIN KURULMASI

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çok karmaşık bir organizasyon şeması var. Siyasi çıkarlara alet edilmemesi gereken gıda denetimleri bile siyasi ikbal için kullanılıyor. Bunun en somut örneğini 81 ilde 3 hafta sürecek gıda denetimi şenlikleri olarak gördük. Bu denetimler Bakanlık personelinin iş yükü hesaba katılmadan, kimsenin fikri alınmadan en tepeden bir emirle yapıldı. Bakanlık personeli elindeki işlerin ve denetimlerin yanı sıra bir de gökten inen bu PR denetimlerini yüklendi.

Gıda denetimlerinin artık Bakanlık yapısından çıkartılması gerekiyor. Bunun için Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’na ihtiyacımız var ama Bakanlık yapısının da bölünmesi gerekiyor. Gıda artık ayrı bir bakanlık olmalı, organizasyon şeması ve bürokrasisi sadeleştirilmeli. Gıdada ulusal otorite tepeden inme değil ortak akılla ilerleyebilmeli.