Hep birlikte devirdiğimiz çamlar

Kim ne hata yaptı, neden yanlışı düzeltemedik elbet konuşulması gerekiyor. Ama bunu var olan tartışmaları devam ettirmek ya da açılan makası daha da genişletmek niyetiyle değil yan yana durmaya, yoldaşlığı korumaya devam etmenin gerekliliğine inanarak yapıyorum.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ile Türkiye İşçi Partisi ve haliyle Emek ve Özgürlük İttifakı çok tartışıldı. En hakkaniyetli durmaya çalışanlar dahi en hafifinden “İkiniz de süreci iyi yönetemediniz” diye özetliyordu. Ki eleştiriler içinde haksızlık içermeyen en önemli kısım da kanımca burası. Bu ve devam edecek yazının konusu Emek ve Özgürlük İttifakı üzerinden yürütülen tartışmalar. Özelde de Türkiye İşçi Partisi’ni hedef alan, eleştiri sınırını aşan hakaret ve küfürleri de kapsayan yorumlarla ilgili. Kurulan ittifak modelinin yanlış ya da hatalı olduğu, tek liste diye adlandırılan strateji/taktik/modeli kabul etmeyerek Yeşil Sol Parti’ye oy ve vekil kaybettirmekle ilgili yöneltilen suçlamalara da değinmezsek işletmemiz gereken tartışma ve eleştiri süreci eksik kalacak.

YAN YANA DURMAYA DEVAM

Kim ne hata yaptı, neden yanlışı düzeltemedik elbet konuşulması gerekiyor. Ama bunu var olan tartışmaları devam ettirmek ya da açılan makası daha da genişletmek niyetiyle değil yan yana durmaya, yoldaşlığı korumaya devam etmenin gerekliliğine inanarak yapıyorum. Eteğimizdeki taşları dökecek ama birbirimize atmayacağız. Hatalarımızdan ders çıkarıp yaraları saracağız. Düştüğümüz yerden kalkıp mücadele etmeye devam edeceğiz. Herkesin karamsarlığının umutsuzluğa evrildiği bir dönemde bu ülkenin solcularının umudun tek adresi olduğunu bir kez daha göstereceğiz.

ADI OLAN AMA KENDİSİ YETERİNCE OLAMAYAN BİR İTTİFAK

Şimdi süreci kim, nasıl kötü yönetti birlikte bakalım.

En büyük yanlışlardan ilki, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kurulup ilan edilmesinin aylar boyu sürüncemede kalmasıydı. Haklı ya da haksız ancak kesinlikle manasız nedenlerle ittifakın ilanı neredeyse 15 ay sürdü. İttifakın kurulması gecikince de hem bileşenlerinden her biri ayrı bir görüntü verdi hem de memleketin yakıcı sorunlarına dair ortak söz üretmekten geri kaldık. Seçimlerin yapılacağı güne kadar neredeyse her şeyin kesinleşmiş olduğu bir süreçte halkı önceleyen, yurttaş yararına politik bir hatta duranın Cumhur ve Millet ittifaklarının olmadığını yeterli ve güçlü biçimde dile getiremeyince adı olan ama kendisi yeterince olamayan bir ittifak olarak kaldık. Seçimlerden hemen önce yaşanan depremin yarattığı yıkım herkesin önceliğini de değiştirince bir anda seçimler gelip kapıya dayandı.

İttifak görüşmeleri sırasında HDP’li arkadaşlarımızla seçimlere nasıl girileceğine dönük uzlaşı sağlayamayınca hatalar da ardı ardına geldi. Ne denildiğine pek kulak vermeyenlerin sosyal medya araçlarında çıkardığı gürültünün tahakkümündeki bir ortamda zehirli bir iklim hakim oldu. Kendi yanlışıma dair açıklamayı önceki yazıda belirttiğim için tekrara girmeyeceğim.

TİP, HDP’DEN 20 VEKİL İSTEDİ Mİ?

Diğerlerini anımsatmak gerekirse sosyal medyada sıkça konu edilen kimi yayın organlarında da haberleştirilen en büyük yalan TİP’in HDP’den 20 vekil kontenjanı istediğiydi. Hiçbir zaman kontenjan, vekil sayısı ya da sandalye pazarlığı yapılmamasına rağmen, üstelik HDP yönetiminden de ısrarla talep ettiğimiz açıklamanın yapılması için aradan günler geçmesi gerekti.

Bu yalanın bulduğu karşılık süreçte çıkacak gerilimlerin de habercisi oldu. Sera Kadıgil’in 14 Mart’ta Gerçek Gündem internet sitesinde yayınlanan söyleşisi mesele haline gelen bir diğer konuydu.[1] Söyleşinin bütününde TİP olarak seçimlere dair önerilerimiz anlatılmaya çalışılıyor olsa da kullanılan sözcüklerin hatalı ya da diplomatik dilden uzak olması, bağlamını doğru ve düzgün kuramayışı ya da “cımbızlanması” nedeniyle söyleşinin esas mesajı işitilmedi. Sera’nın, ittifaklara ilişkin yasal zorunluluklar ve kritik illerde HDP’nin vekil adaylarının TİP listesinden seçime girmesinin önerildiğini anlatması “Sizin ne oyunuz var?” tepkisiyle karşılaşırken “Mevcut sistemde TİP’in 81 ilin 81’inde de HDP‘yle rekabet halinde seçime girmesi hepimiz için felaket sonucu doğurur” demiş olması duyulmak istenmedi.

NE DEMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ YA DUYULMADI YA DA DUYULMAK İSTENMEDİ

“Kontenjan talebimiz yok. İstanbul’da diyoruz ki mesela, yarışabiliriz. HDP de girsin o yarışa. CHP zaten giriyor, İYİ Parti giriyor, biz de girelim TİP olarak…” dedikten sonra ittifaka oy kaybettirip kaybettirmeyeceğine ilişkin, “Mesela İstanbul 1’inci Bölgede 1’inci sırada Sera Kadıgil var, öbür tarafta Mithat Sancar var. Bu yarış iki partiye zarar vermez mi?” sorusuna, “Eğer ki benzer seçmen havuzuna sesleniyor olsaydık bunun cevabı Evet olurdu. Mithat Hoca’nın oy alacağı taban başka, Sera’nın oy alacağı taban başka” yanıtı tartışılan bir diğer ifadeydi. HDP’li arkadaşlarımıza da ifade ettiğimiz gibi, TİP’in yarattığı karşılığı olan seçmenlerin sanılanın aksine HDP’den değil CHP tabanından geldiği anlatılmaya çalışılıyordu. Ama ne demeye çalıştığımız seçime gidilen sürece kavgada yumruk sayılmaz diyenlerce duyulmadı. Muhatapları olan kimilerince de duyulmak istenmedi. Kürt meselesinde Erkan Baş’ın ve partinin diğer yüzlerinin HDP ile neredeyse aynı pozisyondan söylediklerine rağmen CHP tabanından oy alma ifadesi, HDP’nin o tabandan niye oy alamayacağının zımnen kabulü olarak görüldü. Ancak her şeye rağmen söyleşide kullanılan sözcükleri dikkatle seçmek, meramımızı duymak istemeyen bir kitlenin varlığını bilmekten hareketle meselelerin bağlamını ve çerçevesini doğru kuran dikkatli bir dille konuşmak gerekiyordu. Belki de yarışmak gibi ifadeler yerine meselenin kalbine dokunan başka yerlerden kurmak gerekiyordu sözü.

Erkan Baş’ın katıldığı bir televizyon yayınında “Sosyalistler ilk defa Meclis’te doğrudan halka sesleniyor” demesi de yine tartışma yaratan konulardan biriydi. Bir diğeri de Emek Özgürlük İttifakı’nın ana bileşeni olan HDP/YSP’ye vekil kaybettirmemeyi esas aldığını anlatırken Şırnak örneğini vermesiydi. Bağlamı kurularak anlatılmadığı için yanlış yorumlanmaya müsait bu cümleler başta Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş olmak üzere birçok kişiden anlaşılabilir tepkiler aldı.[2]

Erkan Baş da sosyal medya hesabından yaptığı bir açıklamayla canlı yayın esnasında yapılan konuşmalarda kimi zaman kastı aşan ifadeler kullanabildiğini belirterek, “Düşmanlaştırma politikalarına karşı Kürt ve Türk halklarının kardeşliğini savunmaya, ittifakımızı ve dayanışma hukukumuzu koruyup güçlendirmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz” dedi.

SÜRECİ ZEHİRLEYEN SOSYAL MEDYA PROFİLLERİ

Bu özeleştirilere seçim sürecinde TİP adına konuşuyormuş gibi davranan ve TİP’in yetkili kurullarının üyesiymiş gibi söz söylemeye çalışan ancak partiyle üyelik dahil herhangi bir organik bağı olmayan sosyal medya profillerini de dahil etmezsem eksik kalır. Bu kişiler, ihtilaf çıkarmak için Kürt hareketi adına konuşuyormuş gibi yapan trollerin TİP ve bizler için yaptığının benzerini HDP için tersten gerçekleştirdiler. Demirtaş’a ve genel itibariyle Kürt Hareketine karşı haddini aşan paylaşımlarda bulunan pek çok profil sürecin zehirlenmesinde aktif rol oynadılar. Ve ne yazık ki iki parti de Kürt hareketi ile TİP’i birbirinden koparmaya niyet eden bu açıklamaları durdurabilmek için gerekli çabayı göstermekte eksik kaldı.

Yukarıdaki süreçleri takip eden günlerde yurtdışında yayın yapan Yeni Özgür Politika gazetesinde, “Dersim modeli seçim planı” başlıklı bir yazı yayımlandı.[3] 5 Nisan 2023’de Ava Neşe Kalp imzasıyla yayınlanan ve seçimleri konu edinen yazıda, HDP çizgisinin parlamentoda engellenmesi için mevcut baskı politikaları ve zalim uygulamaların yanı sıra çeşitli yöntemlerin de devreye sokulduğu anlatılıyordu:

“HDP’nin kapatılma hamlesi karşı bir hamle ile boşa çıkınca, bu planın revize edilmesi de gerekti. Bu durumda plan, mümkün olduğunca az sayıda parlamenterin meclise girmesini sağlamaktır. TİP’in yalnız girme ısrarının arkasında böyle bir motivasyonu dayatan bir gücün olma olasılığı yüksektir” iddiasında bulunulan ve

“Burada direkt TİP’in devlet tarafından yönetilmesi gibi bir iddiada bulunmuyorum” denilmesine rağmen yazı,

“Zaten sol devlet tarafından direkt olarak yönetilmekten öte, daha çok belli davranış kodlarına adapte edilerek ve bu kodlara refleks verecek biçimde etkilere maruz bırakılarak, her zaman istenen mecraya çekilme kapsamında tutulmaktadır” diye devam ediyordu.

HDP’nin Fatih Maçoğlu’nun adaylığı karşısında Dersim Belediyesini yitirdiği seçim sonuçlarına atfen “Dersim’deki stratejiden ziyadesiyle memnun kalmış olmalılar ki aynı yöntemi şimdi TİP’in tıpkı Maçoğlu şahsındaki ‘zararsız ve popüler komünist‘ kıvamını, ‘popüler ve zarasız bir sol‘ üzerinden HDP’nin parlamentodaki gücünü azaltmada kullanacaklardır” denilen yazıda bu haliyle TİP’in bir devlet aparatı olarak HDP’yi zayıflatmada kullanıldığı öne sürülüyordu.

“Eğer HDP’nin ittifak ortağı olan TİP bir devlet aparatıysa neden ittifak devam etti? Ya da “İttifakı sürdürmeye devam ettirdiyse HDP de aynı eleştirinin kapsamında yer almaz mı?” sorularını kendine sormayanlarca kullanılan bu yazıdaki tezler, TİP’in MİT uzantısı olduğu hadsizliğine kadar varan bir dizi komplo teorisinin sosyal medya platformlarında yaygınlaşmasına da neden oldu.

“TİP’E VERİLEN OYLAR AKP’YE YARAYACAK” SÖYLEMİ

23 Nisan günü İstanbul Kadıköy’deki Yoğurtçu parkındaki halk buluşmasında, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da yaptığı konuşmada isim vermeden TİP‘e verilecek oyların AKP’ye yarayacağını söyleyecekti. Konuşmasında dile getirdikleri seçim süreci boyunca kullanılan ve TİP’in oy kaybında da etkili bir argümana dönüşen konuşmasında Buldan, “Yeşil ve Sol parti dışında atacağınız her oy AKP’nin işine yarar bu böyle bilinsin, böyle algılansın. İttifak içerisinde başka partilere verilen oylar İttifak'a yazılmaz. Her partinin kendi hanesine yazılır. Başka partiler size bir farkımız yok. Bize de verirsiniz kazanırız diyenlere sakın aldanmayın. Güvenmeyin” diyecekti.[4]

Ertesi gün bir açıklama yaparak beklendiği üzere söylediklerine bir açıklama getirmeye çalışırken Buldan, “Yaptığımız açıklamaların hedefi ittifak içindeki partiler değil AKP-MHP iktidarıdır” dedi. Ancak YSP’nin tüm seçim stratejisini “TİP’e oy vermeyin” cümlesine sıkıştırmış olduğu ve “TİP’e verilen oylar AKP ve MHP’ye yarayacak” algısı yaygın bir kanat olarak yerleşmeye ve sosyal medyanın kötülüğü içerisindeki yaygın profillerce yerleştirilmeye başlamıştı. Elbette bunun tek sorumlusu olarak Pervin Buldan’ı işaret etmek doğru değil, ancak söylemin kamu önünde bu kadar açıkça ifade edilmesi bilerek ya da bilmeyerek hatalı çeşitli varsayımların ve iddiaların çığ gibi büyümesine yol açtı.

YARIN: TİP ne önerdi? Neyi müzakere edemedik?

[1] https://www.gercekgundem.com/siyaset/turkiye-isci-partisi-sozcusu-sera-kadigil-amacimiz-ittifaki-dagitmak-degil-akp-ve-mhpyi-geriletmek-415193
[2] https://www.diken.com.tr/hdpli-kisanaktan-tipe-liste-elestirisi-bir-tek-oyu-bile-heba-etmeye-hakkimiz-yok/
[3] https://www.ozgurpolitika.com/haberi-dersim-modeli-secim-plani-175295/
[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/pervin-buldan-isim-vermeden-tipi-elestirdi-kafa-karisikligi-yaratanlar-var-haber-1614891

AHMET ŞIK'IN ÖNCEKİ YAZILARI

1 - Hakkı olan için samimi bir özür

2 - İstifa haktır