Yüksek kira Kitchenette’i de vurdu

Yaygın medyaya bakılırsa memleket gündeminden hayat pahalılığı kalkmış gibi görünüyor. Ama ya hakikat? Hakikat hiç de öyle değil.

Yedi yıl önce ilk açıldığından beri gittiğim üçüncü nesil kahveciye, Salı sabahı bir haber yazmak için oturdum. Baristalardan Murat, “filtre kahve taze abi” deyince, ikiletmedim. Yaklaşık iki buçuk saat sonra haberi yazıp kalktığımda fiyatının “altmış lira” olduğunu öğrendim. Beş yıl önce ilk açıldığında yedi lira olan kahvedeki artış neredeyse yüzde 1000’e yaklaşmış. Oradan Orhan abinin (Erinç) öğle namazı sonrası kılınacak cenaze namazına gidiyordum. Yürürken açlığımı bir nebze olsun diye bir pastaneden peynirli poğaça aldım. Üzerinize afiyet o da 15 lira.

Listeyi uzatmak mümkün. Her gün onlarca şeye zam geliyor. Sıradan bir zeytinyağının kilosu artık 130 liradan başlıyor, mandalina portakal 24-28 lira aralığında, kasapta kıyma 200-220 liradan satılıyor. Tevellüt artık 50’yi aştı. 70’lerin sonlarına tekabül eden çocukluğumda bizim evin hemen yanındaki apartmanın altındaki tuhafiyeden aldığım şekersiz çiklet Baycan’ın 25 kuruş, Tipitip’in 50 kuruş olduğunu hatırlıyorum. Bugün de tanesi 1 lira diyenlere, 2004’te TL’den altı sıfır atıldığını hatırlatıp Tipitip’teki 45 yıllık enflasyonun yüzde 2 milyon olduğunu not düşerek devam edeyim.

Hayat pahalılığı bitti mi?

Yaygın medyaya bakılırsa memleket gündeminden hayat pahalılığı kalkmış gibi görünüyor. Ama ya hakikat? Hakikat hiç de öyle değil. Kiralar alabildiğine artıyor, taksi tarifeleri akıl almaz yerlerde. Yiyecek fiyatlarından birkaç çeşit örneği de yukarıda saydım. 2016’da 1 lira olan ekmeğin bugün 6 lira olduğunu da küçük bir bilgi notu olarak sıkıştırayım.

Evet TÜİK’e göre, “enflasyon düşüyor” da hayat pahalılığı için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Zira görünen köy kılavuz istemez. Ama tabii kılavuzu karga olanlara bir şey söylemek mümkün değil.

Kitchenette sessiz sedasız Taksim’e veda etti

Kiralar demişken, İstanbul’un göbeğinde yılbaşında çok ilginç bir gelişme yaşandı. Ama ya bunu kimse görmüyor ya da görenler görmezden gelmek istiyor. Neden mi bahsediyorum? Taksim Meydanı’ndaki Kitchenette’ten. Yılbaşından beri, kentin en görünür yerindeki bu çok popüler kafe-restoran kapalı. Yaz kış rağbet gören mekan, yeni yılın ilk günlerinde bu görkemli lokasyonu terk etti. Doors Grup’un kurduğu 2012 yılında Doğuş Grubu’nun Doors’u satın almasıyla birlikte Türkiye’nin en güçlü gruplarından birinin eline geçen Kitchenette son yıllarda şube sayısını azaltıyordu ve en son Taksim’den de çıktı.

Peki neden? Elde ettiğim bilgilere göre tamamen duygusal sebepler. 2008’de 85 bin Euro aylık kirayla Taksim’deki yerini açan Kitchenette’in en son 600 bin lira verdiğini duydum. Ancak yeni yılla birlikte gündeme gelen artışı karşılayamayacaklarını öngörerek dükkanı kapatma kararı alınmış.

Son zamanlarda özellikle Ortadoğu coğrafyasından gelen turistlerin akın ettiği mekanın çok sayıda şöhretli müdavimi vardı. The Marmara Cafe günlerinden beri mekanda dostlarıyla buluşan şair Hilmi Yavuz, haftanın kimi günleri orada görülüyordu. İletişim Yayınları’nın ele avuca sığmaz ismi Veysel Ferman gediklilerindendi. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da Kitchenette’e uğrayanlardandı. Habertürk Televizyonu’nun ekran yüzleri de düzenli Kitchenette müdavimlerinin rastladığı isimler arasındaydı.

Marmara Cafe geri dönüyor

Peki şimdi ne olacak? Bu soruya yanıt The Marmara Grup CEO’su Naci Başerdem’den geliyor. “Efsane Marmara Cafe geri dönüyor.” 1990’da kurulmuş ve gerçekten de efsane olmuştu Cafe Marmara. 18 yıllık hayatında Hilmi Yavuz’dan Uğur Dündar’a, Rutkay Aziz’den Onat Kutlar’a birçok müdavimi olmuştu.

Birçok insanın çok güzel anıları var ama bir ayrıntıyı hatırlatmasak olmaz. 30 Aralık 1994’te Onat Kutlar’la Yasemin Cebenoyan, burada patlayan bombayla hayatlarını kaybettiler. Bu saldırıdan 14 yıl sonra kapatılan Cafe Marmara, kısa süre sonra yeniden İstanbul’un yalnız gastronomi hayatına değil kültür ve sanat hayatına renk katmaya başlayacak.

Etiketler
Hilmi Hacaloğlu