Hristiyan Olan İranlılar... Kesin İltica Yöntemi
Aynı taktik Türklerde işe yaramıyor. Çünkü Türkiye’de Hristiyanların baskı görmediğini biliyorlar. O yüzden bizimkilerin başka bir yol bulması gerekiyor.
Şimdi gelelim Amerika’ya iltica dizimizin son bölümüne. Daha önce anlattığım gibi. Türkiye’den yola çıkış, Meksika’ya gidiş ve Meksika’dan Amerikan sınırından geçiş. Buraya kadar güzel. Bundan sonra birkaç aylık bir gözaltı ve gözaltısız yargılanmak üzere salıverilme.
Peki bu insanlara daha sonra ne oluyor? (Öyle ya, Amerika öyle cennet değil. Sokakta açlıktan ölsen kimse dönüp bakmaz bile. Ama Kanada öyle mi? Sosyal devlet. Amerika’da kolun kopsa paran yoksa hastaneye gidemezsin. Ama Kanada’da her yer devlet hastanesi. Bedava.)
İşte bu sorunun cevabı: Çok büyük bir kısmı Kanada'ya geçiyor. Kanada ile Amerika dünyanın en büyük sınırına sahip. Tam tamına 8 bin 8 yüz 91 kilometre. Ve tek bir bekçi bile yok üzerinde. Kimse düşünmemiş. Amerika’dan Kanada’ya bir iltica olacağını veya bir Kanadalı‘nın Amerika’ya iltica edeceğine. Çünkü gerek yok. Elini kolunu sallayarak geçiyorlar karşıya. İçki kaçakçılığı yıllarından beri bu böyle. İşte bizimkiler de bu duruma uyanmış ve Kuzey Amerika’daki bu dünyanın en büyük sınırını kendileri için kullanıyorlar.
Kanada malum devasa bir ülke, neredeyse 11-12 tane Türkiye büyüklüğünde. Nüfusu da 30-35 milyon civarı. Yani, bir çok adama, ucuz iş gücüne ihtiyacı var. Bütün zengin ülkeler gibi ucuz iş gücüne ihtiyacı var ancak bunu kendi seçmek istiyor. O yüzden bütün bu sıkıntı zor vize vermeler falan. Bizim dostlar Meksika’dan başlayan yolculuklarını ta Kanada sınırına kadar sürdürüyorlar ve yürüyerek karşıya geçiyorlar. Sonrasında herhangi bir Kanada şehrine gidip iltica ediyorlar. En çok iş yapan iltica türü 'ben baskı görüyorum' demek. Ya da başka herhangi bir bahane buluyorlar. Ve bu sayede Kanada’da oturma, çalışma iznine kavuşuyorlar.
Türkiye’den gidenler özellikle Ağrılılar ve dahi özellikle Denizlililer inşaat sektörüne giriyorlar. Aralarında bölüşmüşler. Ağrılılar dış cepheyi, Denizlililer iç cepheyi yapıyorlar. Müthiş bir işbirliği içinde çalışıyorlar. Bütün inşaat sektörü Ağrılı ve Denizlililerden oluşuyor.
Fakat sadece Türkiye’den yok Kanada’ya göç. Aslında en büyük göç Çin ve İran’dan. Çinliler kolayca anlaşılıyor tahmin edeceğini sebeplerden. İranlılar ise değişik bir metot izliyorlar. İran İslam cumhuriyeti olduğu için İranlılar “Ben Hristiyan oldum” diye gidiyorlar. “Hristiyan oldum İran’da baskı görüyorum o yüzden diyorlar.”
Bu Kanada’da kabul gören bir durum. O yüzden Kanada’nın Büyükşehirlerinin neredeyse her cadde üzerinde bir İran kilisesi var. Durumu bilmeden dolaşan biri diyebilir ki yahu ne çok İranlı Hristiyan varmış her taraf kilise. Ancak daha önce de dediğim gibi kazın ayağı öyle değil. Perdeli. Bu kiliselerin tek bir amacı var. Hristiyan oldum diyen İranlılara belge vermek.
Kanada’ya bir şekilde giren bir İranlı bu kiliselerden birine gidiyor ve diyor ki “Ben Hristiyan oldum ya da olacağım lütfen beni alın.” Kiliseler bu işi ticarete dökmüşler. Tabii ki Hristiyan olmaya geleni alıyorlar. Muhtemel adı konmamış bir “Destek” de kabul ederek. Ve bir ya da iki yıl bu İranlı her pazar ayinine gidiyor her etkinliğe katılıyor. Oradaki Hristiyan toplumundan biri oluyor.
İltica duruşması geldiğinde bu kiliseden bir belge alıyor. “Evet bu Hristiyandır” diye. Ve bu belgeyi mahkemeye sunuyor. Mahkeme de “İran İslam Cumhuriyeti. Hristiyanlar orada baskı görüyor dolayısıyla bu kişinin dinini yaşayabilmesi için Kanada’da kalması şarttır” kararı veriyor. Peki sonra ne oluyor biliyor musunuz? Bu İranlı dostlarımız bir daha kilisenin kapısından geçmiyorlar. Çünkü artık ilticaları kabul edilmiş durumda. Her yere kilise açılmasını sebebi de bu işin ciddi bir gelir kapısı olmasından.
İşte dostlar gördüğünüz gibi bu göç durdurulamaz bir şekilde devam ediyor, zengin ülkelere görece fakir ülkelerden.. Ve inanın bu zengin ülkelerde o ülkenin kendi vatandaşı olan Kanadalı İngiliz ya da Fransız‘ın neredeyse hiçbirinin bedenen ağır iş gerektiren bir işte calışmaması dikkat çekiyor. Göçmenlerin tümü ama neredeyse tümü ya otobüs şoförü ya temizlik işçisi ya inşaatlarda çalışıyor. Yeni dünya, bir yandan "Göçü önleyelim." diye bağırıyor bir yandan da bunu görmemezlikten geliyor.