Hiç Orman Yangınında Kaldınız mı?
Ben kaldım. Ölüyordum. Eğer cesur bir itfaiye eri olmasaydı uzun yıllar önce çok genç bir yaşta görev şehidi oluyordum.
Hiç öyle memleketimizin ciğerleri yanıyor falan demeyeceğim. Artık bu edebiyat sıktı. Bu ülkede her yıl onlarca yangın olur. Biz de her yıl onlarca haber yazarız: "Ciğerlerimiz yanıyor" diye.
Geçen yıl koskoca Amerika yandı. Los Angeles’da. Evler, yüz milyon dolarlık malikaneler yok oldu. Dev Amerika bile önleyemedi. Maalesef işin gerçeği bu. İnsanoğlu dünya yüzeyinde el değmedik yer bırakmadığında iklim değişir. İklim değişince soğuklar arttı, sıcaklıklar daha da arttı. Havadaki nem de azalınca al sana yangın için elverişli ortam.
Üstelik ormanlarımız ağırlıkla çam ağacı olduğu için, şöyle bol reçineli çıralısından yangın kontrolü daha da bir zor. Peki neden ormanlarımız çam ağırlıklı biliyor musunuz? Çünkü toprağımız yok. Asya ile Afrika arasına sıkışıp aradan fırlayan memleketimiz diğer kıtalara göre oldukça genç. Humuslu toprak kalınlığımız çok az. Olan yerde de topraktaki organik madde miktarı, daha da az. O yüzden daha zor yanan meşe yerine kireçli toprakta yetişebilen çam ekiyoruz. Yoksa çam sevgimizden değil.
Bu işin tam çözümü yangının mutlaka gerçekleşeceğini düşünerek önlem almak. Çünkü önleme vereceğimiz para güzelim ağaçları yeniden dikmek için harcayacağımızdan daha az emin olun.
Bir zamanlar genç bir muhabirken bir yangının içinde kalmıştım. Belgrad Ormanı'ydı yangının çıktığı yer. Hani şimdilerde sosyal donatı alanlarıyla dolu olan orman. O zamanlar bildiğiniz yabani bir yerdi.
Yangının merkezini telsizden öğrendik ve oraya doğru hareket ettik. Yapacağım iş basitti, alev görünen bir yerden fotoğraf çekmek. Araçtan indim biraz yaklaştım ve bir anda rüzgar yön değiştirdi. Dumanların arasında kaldım.
Sevgili dostlar öyle hiç de uzun sürmüyor. Sadece tek bir nefeste bilinciniz kayboluyor, ayaklarınızın dermanı çözülüyor. Gözleriniz yaşla doluyor. Orman yangınlarında alevlerin çağrıştırdığı gibi kimse yanarak ölmüyor emin olun. Tek bir nefes ve öbür tarafa yolculuk. Zaten gözünüz de yaşla doğduğu için hiçbir şey göremiyorsunuz. Dizlerimin üstüne çökmüşüm.
Derken dumanlar arasından bir itfaiye eri çıkıp gelmiş. Sonrasında anladım. Beni tutmuş, rüzgara karşı dumanların erişemediği bir yere götürmüş. 20 dakikada zor kendime geldim. Şimdi orman yangını haberlerini izledikçe aklıma hep o duygu geliyor. Bir tür atlatılamayan travma.