Hatice Turhan Yazdı: Asil Nadir Rüzgar Gibi Geçti

Bir zamanların Türk medyasının en güçlü patronu. En tepeden en dibe yuvarlanan bir hayat. Türk medyasında Asil Nadir ile çalışmayan çok az insan vardır. Ve herkesin Asil Nadir’i farklıdır. Kimi çok sever. Kimi ise maaşsız çalışılan ayları, sefaleti hatırlar.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın desteğiyle bir yıldırım hızıyla girdi piyasaya. Turgut Özal o zamanlar 2,5 gazete kalacak demişti. Günlerce tartışıldı. “Buçuk tamam Cumhuriyet ama diğer iki gazete hangileri?” diye?

Ve ardından İngiliz vatandaşı Kıbrıslı iş adamı Asil Nadir bir güneş gibi doğdu. Dünyanın en büyük yaş meyve şirketinin başındaydı. Para yağıyordu adeta. Türkiye’de Vestel’i kurdu. Zamanın medya patronları da peşin parayı görünce gazetelerini, dergilerini hemen satıverdiler. Nokta Dergisi'ni satın aldı. Günaydın Gazetesi'ni ve ardından Güneş Gazetesi’ni. Belki hatırlayamadığım birkaç tane daha vardır. Türk medyasının neredeyse yarısına sahip oldu.

Bir tevatür vardı o zamanlar. En son Günaydın ve Güneş de satılınca o sıralar sadece Milliyet'in sahibi olan Aydın Doğan yakın dostu Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Koç’a gitmiş ve sormuş: “Ne yapabilirim ne yapabiliriz? “

Vehbi bey cevap vermiş: “Hiçbir şey.”

“Nasıl yani?” demiş Aydın bey.

Vehbi bey devam etmiş: “Hiçbir şey. Çünkü ya çok başarılı bir şey yapamazsın ya gerçekten kötü kendiliğinden batacak.” Ve Vehbi Bey’in ikinci dediği çıktı. (Aydın Doğan belki olayı doğrular.) Asil Nadir kendiliğinden battı. İngilizler ,yönetimindeki şirketten para kaçırdığı iddiası ile Asil Nadir’in üzerine çöktüler.

O dönem Türk basınına girdiğinde öyle büyük bir para saçmıştı ki piyasaya, gazetecilerin ağızları kulaklarına kadar açılmıştı gülmekten. Her taraftan para yağıyordu adeta. O zamanlar onun gazetelerinden birinde çalıştım. Bir toplantıda Genel Yayın Yönetmeni konuştu: “Her ay bize 1 milyon Pound lazım.” Asil bey tiril tiril ipekli takım elbisesi, geriye taralı briyantinli saçları, Kıbrıs güneşi yanığı teniyle cevap verdi: “Kolay. Her ay 1 milyon sterlin yollayalım gazeteye.”

Asıl bey, bana göre bir iftirayla, İngilizlere göre haklı gerekçeyle bu servetinden edildi. Başında bulunduğu holdinge çeşitli suçlamalar yapıldı hapis cezası çıktı ve Türkiye’deki medya organları için de korkunç bir dönem başladı.

Şahsen ben 12 ay maaş almadım. Şöyle bir olay anlatayım, bugün ünlü gazetecilerinden biri o zamanlar bisikleti ile işe gidip geliyordu sırf yol parası vermemek için. Basın kartı ile otobüslere biniliyordu. Yüzlerce gazeteci, binlerce matbaacı sersefil oldular. İntiharlar oldu. Üzüntüden kalp krizi geçirenler oldu. Kafayı yiyenler oldu. Gazete koridorlarında dedikodular dolaşırdı: “Asil Nadir para yollamış. Ama kimileri parayı yemiş” diye.

Türk medyasının ilk ve tek sendikal darbesi Asil Nadir’in Güneş Gazetesi’nde yaşandı. Üç dört ay maaş verilemeyince Asil Nadir’in yönetici olarak atadıkları ortadan kayboldu. Çalışanlar sendika ile birlikte hareket ederek yönetimi ele geçirdi.

“Özgürce” gazete yapıldı. Ancak kağıt bulmak gerekiyordu. Öyle ya gazetenin basılması lazımdı. Sabaha karşı Bab-ı Ali yokuşunda beklenip Hürriyet’e kağıt taşıyan İstanbul’u bilmeyen İzmitli kamyon şoförleri kandırılıp Güneş Gazetesi’ne yönlendirilirdi.

Gazete yapıldı, dağıtıldı. Ancak ayın sonunda maaş günü geldiğinde çalışanlar maaş sormaya başladılar. Sendika ve “darbeci” gazeteciler fark ettiler ki maaş ödeyecek para yok. Birlikte yola çıkan arkadaşlar kendi içlerinde kavga etmeye başladılar. Çalışanların bir kısmı gazetenin önüne çadır kurdu. Kışta kıyamette ellerine bir kepçe ve bir tencere aldılar. Çalışan arkadaşlarını gazeteye girerken kepçe ve tencere çalarak protesto ettiler. Bir görseniz ağlardınız. Yağmurda çamurda yolun üstünde kartondan ve naylondan kapatılmış bir kulübe. Gazeteciler, matbaa emekçileri tencere çalıyorlar.

Asil Nadir bu korkunç günlerin sebebi oldu. Ama iyi niyetle, ama kötü niyetle. Ona sorsak muhtemelen komplodan ve başka şeylerden bahsedilecekti. Eski zamanlardı. Şimdilerde 12 ay maaş almadan çıkacak bir yayın organı ben bilmiyorum. O zamanlar insanlar kurumlarına sahip çıkıyorlardı, patronu olmasa bile. Sonunda her para kazanamayan her yayın organı gibi Asil Nadir medyasının tamamı çöktü. Geriye aylarca maaş almayan insanlar, yıllarca süren davalar, tahsil edilemeyen tazminatlar kaldı.

Bir zamanlar Asil Nadir o kadar para harcıyordu ki. Tutturmuştu “Türk basınında İngilizce sorunu var” diye ki haklıydı. Gazetecileri Türkiye’den Londra’ya eğitime yolladı. Onlarca belki de yüzlerce gazeteci altı ay, bir yıl Londra’da yaşadılar Asil Nadir’in cebinden. O yüzden yazının başında “Herkesin bir başka Asil Nadir’i vardı” dedim.

Yerine bıraktığı insanlar medyayı yönetemediler. Gazetelerin kendilerini döndüremeyecekleri anlaşılınca da yavaş ve acılı bir ölüme terk edildiler. Binalar tenhalaştı, çalışanlar dağıldı. Kimileri daha bir hatta iki yıl Asil Nadir’in dönüşünü bekledi. Aralarında şimdinin çok çok ünlü gazetecileri de var.

Asil Bey döndü ama garip bir şekilde kaçarak döndü. Önce Türkiye’ye geldi. Bir zamanlar medya sahibi olması için cesaret verenler yanında duramadı. Kıbrıs’a gitti. Kuzey Kıbrıs İngiltere tarafından tanınan bir devlet olmadığı için orada çok uzun yıllar yaşadı ve 70’li yaşlarında yine inanılmaz bir şey yaptı, gitti İngiltere’de hapis yattı. Bildiğiniz yaklaşık beş yıl hapis yattı. Asil Bey'in en son yılları suskunluk içinde geçti. Bir zamanlar dünyaya sığmayan Asil Nadir küçücük Kıbrıs’a sığınmış kendi kabuğuna çekilmiş eski şaşalı günlerini anılarında yaşıyordu. İyi bir adam mıydı? Evet. İyi bir adamdı kötü bir patron muydu? İlk zamanlar iyi bir patrondu sonrasında maalesef çok can yaktı. Ama tartışmasız bir şey vardı. Etkisi büyük oldu. Allah rahmet eylesin.

Etiketler
Basın Medya Hürriyet