TİP’li Kadıgil deprem bölgesinde konuştu: 'Sanki depremin beşinci gününde gibiyiz’

Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Sera Kadıgil, Gerçek Gündem’e deprem bölgesindeki son durumu anlattı. Kadıgil, “Sanki depremin 5. Gününde gibiyiz” diye konuştu.

TİP’li Kadıgil deprem bölgesinde konuştu: 'Sanki depremin beşinci gününde gibiyiz’

Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden yaklaşık bir ay geçti.

Depremin ilk gününden bu yana devletin yetersiz müdahalesi tepki çekerken; aradan geçen bir aylık sürede yaraları sarmayı bırakın, depremzedelerin durumları her geçen gün daha da kötüleşti.

“SANKİ DEPREMİN BEŞİNCİ GÜNÜNDE GİBİYİZ”

Türkiye İşçi Partisi Sera Kadıgil, Gerçek Gündem’e bölgedeki son duruma ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Şu anda depremin sanıyorum yirminci günündeyiz sanki beşinci gününde gibiyiz” diyen Kadıgil, “Bir koordinasyon eksikliği var mı diye soruyorsunuz. Koordinasyon eksikliği olması için en azından ortada bir koordinasyon çabası olması gerekir ki eksikliklerinden bahsedelim. Burada bir koordinasyon yok. Yani depremin yirminci günü itibariyle Defne özelinde Antakya özelinde hala devletin kurumsal bir organizasyonu yok. Yani farklı farklı devlet kurumları elbette var. İşte bizim gibi siyasi partiler var, demokratik kitle örgütleri var, belediyeler var, ordu var, polis var, o var, bu var aslında. Kurumlar buradalar ama bu kurumların arasında en küçük bir korelasyon yok. Ve hala mesela bizim bulunduğumuz Defne’de tek nerdeyse yardım merkezi halindeyiz. Sıcak yemek vermeye, revir çalıştırmaya, sürekli insanlara bize halktan ulaşan yardımları ulaştırmaya çabalıyoruz. Ve 20'nci günündeyiz. Yani hala bunu neden biz ya da başka bir demokratik kitle örgütü ya da başka bir kurum yapıyor, bunu anlamakta hakikaten güçlük çekiyoruz” ifadelerini kullandı.

“20. GÜN İTİBARİYLE HALA ÇIKARTILMAYAN CENAZELER VAR”

Kadıgil şöyle konuştu:

“Öyle bir katliam yaşattılar ki bize böyle asrın felaketi asrın felaketi dedikleri şey, asrın katliamına dönüştü. Burada ilk 48 saat bir tane devlet görevlisinin neredeyse girmediği bir yerden bahsediyoruz. Arkamızda gördüğünüz Armutlu Mahallesi'nde orda burada insanların saatler günler boyu bağırarak yardım bekleyerek can verdiği bir yerden bahsediyoruz. Hala 20'nci gün itibariyle çıkartılamayan birçok cenazemizin olduğu bir şehirden bahsediyoruz.

Dün mesela bir serada bir ampüte olmuş depremzedeyi ziyaret ettim. Ampüte olmuş bir depremzede çadırı olmadığı için bir seranın içerisinde palet olmayan bir battaniyenin üzerinde yaşamaya, yaşama tutunmaya çalışıyor. Yani insanları onlara mezara dönen binalarda üç kuruş fazla para uğruna yaşattıkları, öldürdükleri yetmedi. Ölen insanlara o yıkılan binaların altından kurtarmak için 48 saat boyunca parmağını bile kıpırdatmadıkları yetmedi. 20'inci gün itibariyle hala ıslak mendil diye ağlayan teyzeler ile karşılaşmanız olası burada. Hala yemek kıtlığı söz konusu burada. Hala birçok malzemenin eksikliği çok ciddi hissediliyor. Hala bize gelen en yoğun talep bir çadır kurdukları çadır kentlerin birçoğu boş dururken. Özeti böyle buranın. Yani burası gerçekten kaderine terk edildi. Yani depremin anından itibaren bile depremin öncesinden itibaren kaderine terk edilmiş bir yerdeyiz şu anda.”

“PANDEMİDE AÇIKLADIKLARI RAKAMLARA DÖNDÜ BU RAKAMLAR”

İktidarın açıkladığı can kaybı sayısının gerçeği yansıtmadığını belirten Kadıgil, “Genel olarak cenaze ve kaybettiğimiz insan sayısını bir gizleme çabası değil, zaten o kadar hiçbir fikirleri yok ki ne yaptıklarına dair. O yüzden pandemide açıkladıkları rakamlara döndü bu rakamlar. O bahsedilen rakamın sadece iki katının ben sadece Hatay bölgesinde ne yazık ki kaybedildiğini düşünüyorum. Ama bunu böyle hususi olarak dur rakamı düşük gösterelim kafası bile değil zaten 45 bin insandan bahsediyoruz, gizlenmiş haliyle bile 45 bin insan. Bu muazzam bir yıkım olduğu gerçeğini zaten hiç kimse bunu gizleyemez ama asıl dert ne biliyor musunuz? O bahsettiğiniz hiç girilmemiş yerlerde hala bu ülkenin yurttaşlarının cenazeleri alıp toprakta huzura kavuşturulmayı beklerken bu saray rejiminin tek bir tane derdi var kendi itibarını koruyabilmek” diye konuştu.

TİP İstanbul Milletvekili, “Yani ilk andan itibaren tek derdi buydu zaten. İlk andan itibaren yıkımın büyüklüğünü biliyordu, buna yetişemeyeceğini, asla yetişemeyeceğini. Bütün devlet kurumlarını çökerttiğini çok iyi biliyordu. Buna rağmen bir ulusal çapta bir seferberlik ile bu askeri bir şeyden bahsetmiyorum. Yani yıkım çok büyük. Herkes görevi bütün uçaklara el koyuyoruz. Bütün iş makinalarına el koyuyorum. Bütün çevre illere çalışmaya çıkartıyorum, TSK'yı tam kadro sahaya sürüyorum, bütün uçaklarla donanma gemileriyle buraya geliyorum diyemedi. Hala demiş değil bakın hala demiş değil hala çıktı

Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmış bilmem kaç tane iş makinesi kiraladık diye açıklama yaptı. Hala yok bilmem kim şu kadar bağış yaptı bu şirketimizin bu inşaat araçları çalışıyor diye utanmadan ürün yerleştirme yapıyorlar bir felaketle ilgili yaptıkları konuşmalarda. Yani bu artık akıl tutulması demek. Bunu çok basitleştiriyor. Vicdan yokluğu bu. Yani bu kötü insanlık bu. Hepsi için söylüyorum Tayyip Erdoğan'ından, Fuat Oktay'ına Süleyman'ından. Burada böyle 150 korumayla anca gezmeyi beceren Murat Kurum’una ne kadar, ne kadar o kabinede ya da AKP'nin eline eli değmiş insan varsa bu ülkede buradaki on binlerce insanın kanı o insanların elinde. Yerel yöneticileri de pas geçmiyorum, bunun da bilinmesini isterim” sözlerini sarf etti.

“ÇADIR İHTİYACI SÜRÜYOR”

Çadır ihtiyacının bölgede devam ettiğini belirten Kadıgil, son olarak şunları söyledi:

“Hala çadır ihtiyacı var. Az önce koordinasyon merkezine 2 kişi daha geldi ağlayarak. Nerede bu çadırlar diye. Başka kurumlara yönlendirmeye çalışıyoruz. 2 3 gün içerisinde çözülebiliyor. En azından artık gibi bir bilgi var. Ama hala özellikle kırsalda birçok aile seraların içinde yarım yamalak kendi kurdukları yerde kalıyorlar. Dün bir aile geldi yatalak hastası için yatak yalvar yakar arıyordu. Serada kalmak için, çadırdan umudunu kesmiş hastasını, yatakta yaptırabilmek için seranın içinde yardım istiyordu, başka bir kadın geldi, havalar ısındı yılanlar çıkmaya başladı dedi. Yani böyle dertler yaşıyorlar şu anda canını bu depremden kurtaran insanlar ve o Kızılay denen kurum. Ben bunu depremin üçüncü gününde söyledim. Genel müdürü olacak, başındaki insan ilahiyat mezunu. Ne becerebilir ki yanlışmış. Efendim o başkanı değilmiş CEO suymuş bir de Kızılay’ımızın CEO su varmış. Kendisi ilahiyatçı aynı zamanda Deniz Feneri dolandırıcılığından hapis yatmış bir kişi ve Kızılay dediğiniz kurul ilk 48 saat hiçbir yerde yoktu. Hiç bir yerde yoktu Bakın. Yani bir yerde bir çadır kurup zahmet edip çay dağıttılarsa ben görmediysem kusuruma bakmasın da diyemeyeceğim. Allah Kızılay’ı Türk Kızılay’ının bu hale. Herkesin ayrı ayrı belasını versin diyeceğim. Bunun bir adım ötesine eşimizi Allah’a elbette bırakmayacağız. Biz hesabını soracağız bunun. Bahsettiğiniz çadır mevzusu insanlar çadırsızlıktan donarak ölme noktasına geldiler bazı gecelerde burada. Bunların elinde çadır var. Neymiş efendim onlar ayrı bir iştirakmiş. O iştirakten satmış kime satmış Ahbap’a. Ahbap dediğin kim? İnsanların zaten bunların başına çöreklenip mahvettiği o Kızılay’a, o kurdukları AFAD'a güvenmediği için, güvenmediği için bağış yaptığı bir kurum var orada. Bunlar ne yapıyor? Kendi elinde ya. Türk Kızılayı'ndan bahsediyoruz. Kızılay dan bahsediyoruz.

Aynı gün o çadırların hepsini kamulaştırma yetkisi var Tayyip Erdoğan'ın. Bakın. Aynı gün içerisinde kamulaştırıp, ücretsiz bir şekilde halka dağıtacağı yerde ticaret yapmış herifler. Yani üslubu muhafaza edemiyorum artık gerçekten edemiyor, ticaret yapmışlarsa bilmem kaç milyona milletin cebindeki 3 kuruştan ayırıp bağış verdiği kuruma çadırı bedava dağıtması halka dağıtması gereken çadırı parayla satmış herifler. Kendilerine havuzlu villalar kiralamayı biliyorlar Hatırlarsınız boğazlarda on binlerce dolara bir de utanmadan bunları savunan yüzsüzler vardı. Daha da utanmadan sırf bunları savunmak için çıkıp bize namussuz, adi terbiyesiz, ahlaksız diyen bir cumhurbaşkanı sıfatlı bir kişi tarafından yönetiliyoruz biz. Başımıza da ne geliyorsa ondan geliyor. Bu rezillikleri gördükten sonra bir parça yüzü olsaydı zaten çoktan istifa etmiş ve hatta bence insanın ölümünün tek sorumlusu olarak intihar etmiş olması gerekiyordu. Döndü bize küfürler etti, o küfürleri de bu soru vesilesiyle misliyle kendisine iade ediyorum.”

Etiketler
Türkiye İşçi Partisi - TİP Deprem Sera Kadıgil İşçi