HEDEP ismiyle ilk grup toplantısı yapıldı: 'Rojava'da hastaneler, okullar vuruldu. İsrail'in yaptıklarından ne farkı var?'

HEDEP ismiyle ilk grup toplantısı yapıldı. Grup toplantısında konuşan Eş Başkan Tülay Hatimoğulları Oruç, "Vicdanı olan herkesi, tüm insanlığı savaş karşıtlığında birleşerek barışın tarafı olmaya ve sesini gür çıkarmaya çağırıyorum” dedi.

HEDEP ismiyle ilk grup toplantısı yapıldı: 'Rojava'da hastaneler, okullar vuruldu. İsrail'in yaptıklarından ne farkı var?'

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (HEDEP) ilk grup toplantısı bugün yapıldı. Grup toplantısında konuşan partinin eş başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç açıklamalarda bulundu. Oruç, açıklamalarında Rojava ve Filistin’deki savaşa vurgu yaparak “Vicdanı olan herkesi, tüm insanlığı savaş karşıtlığında birleşerek barışın tarafı olmaya ve sesini gür çıkarmaya çağırıyorum” dedi.

Hatioğulları’nın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Partimizin ve mücadelemizin emektarları olan; Kobani kumpas davası ile siyasi rehine olarak hapishanede tutulan Sevgili Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı, Gültan Kışanak’ı, Sebahat Tuncel’i, Leyla Güven’i, Ayla Akat Ata’yı, Nazmi Gür’ü, Günay Kubilay’ı, Alp Altınörs’ü, Bülent Parmaksız’ı ve adını burada sıralayamadığım bütün siyasi rehineleri selamlıyorum.

Oldukça coşkulu geçirdiğimiz kongremize katılan bütün kurumlara, siyasi partilere, emek-meslek örgütlerine, doğa ve insan hakları savunucularına, dünyanın dört bir yanından gelen yurt dışı konuklarımıza çok teşekkür ediyorum.

PTT kargoyla cenazesi gelen Kürt gencinin anası; acısını yüreğine gömerek “Barış” diyebilen; acılarını yüreğimizin en derininde hissettiğimiz Barış Annelerine sonsuz teşekkürler. Yaşamın her alanında mücadele eden kadınlara; gelecekleri karartılan ama yine de toplumun en büyük umudu olan gençlere çok teşekkürler. Türkiye’nin, Kürdistan’ın dört bir yanından gelen coşkusunu, umudunu, direncini heybesinde getiren; iddiasını, zılgıtını kongremize taşıyan değerli halklarımıza sonsuz teşekkürler.

15 Ekim’de partimizin kongresini gerçekleştirdik. Ve isim değişikliğine gittik. Halkımız partimizin ismini belirledi! Halklarımızın her sözünün başımızın üzerinde yeri vardır. Partimiz bütün halklara ezilen ve sömürülenlere hayırlı, uğurlu olsun.

Biz bu grup toplantımızı yaptığımız anda bile İsrail Filistin’i vurmaya devam ediyor. Ağır bir savaş bölgeyi esir almış durumda. 7 Ekim’den bu yana yüzlerce sivil katledildi. Binlerce yaralı var. Yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. İsrail insanlık suçu, savaş suçu işlemeye devam ediyor. 2 Milyon Filistinli’nin yaşadığı Gazze, yıllar içerisinde İsrail tarafından açık cezaevine dönüştürüldü, şimdi ise topraklarından sürülmeye çalışılıyor. Hastaneler bombalanıyor.

‘FİLİSTİN HALKININ YANINDAYIZ’

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı bağış çağrısı yapmış. Sağlık bakanlığı neyin bağışını isteyebilir ki? Akla ilk gelen kan bağışı. Ama değil. Yakıt bağışı istemiş. Yakıtın bittiği yerde sağlık malzemelerinin ve Filistin’de sağlık hizmetinin ne hale geldiğini varın siz düşünün.

Türkiye’de iktidar her açıklamasında Filistin’i sahiplendiğini söylese de gerçek bu değil. Samimiyetten uzak “Dostlar alışverişte görsün” misali adımlarla savaş durduramazsınız. İktidar, Filistin’i ve savaşı, iç siyaset malzemesi yapmaktan geri durmuyor, tabanına şirin mesajlar vermek için kullanıyor. Oysa bu savaşın yayılmaması ve akan kanın durması için dilek ve temenniler yetmez.

Buradan iktidara açıkça soruyoruz: İsrail’le yaptığın askeri anlaşmaları iptal edecek misin, etmeyecek misin? Ey iktidar! Timsah gözyaşı dökerek Filistin’le dayanışma olmaz. Bu ve benzeri sorulara nasıl cevap verdiğin belirler tavrını.

Filistin halkı gerçek bir destek ve dayanışma bekliyor. Kudüs, Mescidi Aksa, Gazze… Bir asırdır yaşadıkları şiddete karşı yaşamlarını, topraklarını savunmaya devam eden, İntifada’larla tarih yazan mazlum Filistin halkının yanındayız. Bu bizim tarihsel bir sorumluluğumuzdur aynı zamanda.

İsrail’in saldırılarını acilen durdurması için muhatapları; bölge ve bütün dünya kamuoyunu seferberlik ruhuyla tavır koymaya çağırıyorum.

Savaşlar karşısındaki sessizlik, ölümleri, vahşetleri, yıkımları onaylamak demektir. Vicdanı olan herkesi, tüm insanlığı savaş karşıtlığında birleşerek barışın tarafı olmaya ve sesini gür çıkarmaya çağırıyorum.

Savaşı dayatanların değil, barıştan taraf olanların sesi gür çıktığında dünya ve bölge değişecektir. O halde; Barışın sesini savaşı bastıracak kadar gür çıkaralım.

‘FİLİSTİN’İN YAŞADIĞI ACILARININ BENZERİNİ KÜRT HALKI DA YAŞIYOR’

Filistin’in yaşadığı acıların benzerini Kürt halkı da on yıllardır yaşıyor. Ortadoğu’nun kanayan iki yarasının biri Filistin davası ise diğeri kuşkusuz Kürt sorunudur. Suriye’de 2011’den bu yana devam eden savaş sürecinde Kürtler komşumuz olarak kalmasın diye Türkiye’deki iktidarın yapmadığı şey kalmadı. Kürtleri Afrin’den sürdü. Şimdi İsrail’in Gazze’de yaşayan Filistinlileri Sina Yarım Adası’na ya da Necef Çölü’ne sürmek istediği gibi. Rojava’da kalan Kürtleri ve diğer halkları oradan sürerek demografik yapı değiştirilmek isteniyor. İşte Türkiye’ye neden 5 milyon mülteci geldi biliyor musunuz? Mülteciliği araçsallaştırdığı için bu projeyi izledi. Bölgeyi Kürtsüzleştirmek istiyor.

Suriye topraklarından elinizi çekin. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmek üzere hala dört parçada sorun olarak durmaya devam ediyor. Siz öncelikle barışı kendi topraklarınızda tesis edeceksiniz.

Türkiye barış Meclisi’nin kuruluşunda büyük emek veren değerli Yaşar Kemal “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.” der. Evet Yaşar Kemaller barış için çalıştı, çabaladı. Biz Yaşar Kemallerin çağrısını yineliyoruz. Barışa sahip çıkalım, barışı bölgemizde tesis edelim, akan kanı durduralım.

‘TECRİT SON BULSUN’ ÇAĞRISI

Çözümün önemli isimlerinden biri olan Sayın Öcalan, Türkiye’de Kürt sorununun çözülmesine dair çok önemli fikirler sundu. Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarının en önemli taleplerinden biri tecridin son bulmasıdır. Herkesi tecride karşı durmaya davet ediyorum. Tecrit derhal son bulmalıdır.

‘ANALAR ÇOCUKLARININ BESLENME ÇANTASINA EKMEK KOYAMAZ HALE GELMİŞ’

Sadece savaşlarda canımız yanmıyor. Ülke çok derin bir yoksullukla karşı karşıya. AKP iktidarı ülkenin bütün gelirlerini kendi yandaşına peşkeş çektiği için, özel harp politikalarına ayırdığı için bu ülkenin insanları yoksulluktan kırılıyor. Açlık sınırı altında yaşayan milyonlarca insan var. Analar, çocuklarının beslenme çantasına bir parça ekmek koyamaz hale gelmiş. Gençlerin intiharı, geleceksizlikten dolayı ciddi bir artış göstermiş durumda.

Bugün otomotiv sanayisinde çalışan bir işçi kendi imal ettiği arabaya hayatı boyunca binemeyecek. Çünkü onu alabilecek parası yok.

2024 bütçesi görüşülmeye başladı. Bu bütçe Türkiye’de 84 milyon yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren bir bütçe. Sunulan bütçe de göreceğiz ki hiçbir şey değişmemiş. Bu bütçede yine iktidar bir türküde söyler ya ‘tahsildar da çıkmış köyleri gezer, elinde kamçısı yoksulu ezer.’

Emekliler maaşlarına zam beklerken 5 bin liralık ikramiye verecek. Bu maaşına zam bekleyen emeklinin ihtiyacını karşılamaz. Gelsin Erdoğan geçinsin bakalım, geçinebilir mi? Emekçilere fazlasıyla yetecek Saray masrafı var.”

Etiketler
HEDEP Filistin İsrail Rojava