Seyit Torun: AKP’li seçmen AKP belediyeciliğinden dertli

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, yerel seçim sürecine dair hazırlıklarını anlattı.

Seyit Torun: AKP’li seçmen AKP belediyeciliğinden dertli

Politikyol- Şehirleri yeniden tasarlayabileceklerini söyleyen Torun, partisinin bu görüşünü “Şehirlerimizi gıda üretim alanlarına dönüştürebilir, yoksulların ucuz ve sağlıklı ve beslenmelerini sağlayabilir, nitelikli eğitime katılımı arttırabiliriz. Bunun için şehirleri bir grup imtiyazlı azınlığın mekanı olmaktan çıkarıp, içinde hepimizin yaşadığı, kararları istişareler ile alabilen, üretim yapılan ve demokratik bir paylaşım mekanizması ile bölüşenlerin dünyası haline getirebiliriz. Geçim korkusunu da demokrasi korkusunu da biz yeneceğiz.” ifadelerini sözleriyle dile getiriyor.

11-12 Ekim’e kadar il ve ilçe örgütlerinden istifalar olacak, daha sonra da partiye aday adaylığı başvuruları başlayacak. Aday belirleme yöntemi olarak ne düşünüyorsunuz?
Tüm seçim çevrelerinden binlerce kıymetli aday içinden en doğrusunu seçmek için üç yıldır gece gündüz çalışıyoruz. İyi ile yetinmiyor, en iyiyi arıyoruz. Şuan tek bir yöntem yok. O seçim bölgesinin özelliğine göre, o seçim bölgesinde en ideal adayı, en doğru adayı tespit edebilmek adına belki bir değil birkaç yöntemi kullanacağız. Örneğin aday konusunda uzlaşıldığı yerler var, örgütün hemfikir olduğu, halkta karşılığı olan, o bölgenin saygın, sevilen insanı; herkesin ortak fikri olan insanlar var. Burada sonuçta yöntem denemeye gerek yok, aday zaten belli oluyor. Öncelikle herkesin hemfikir olduğu, herkesin uzlaşı içerisinde olduğu, halkta karşılığı olan adayları tespit edip açıklayacağız. Mevcut belediye başkanlarımızın durumlarını ölçeceğiz, ona göre devam eden ve etmeyenleri bir şekilde belirleyeceğiz. Ardından partinin en az oy aldığı 38 ilde, oy oranının çok düşük ve kazanma şansımızın zor olduğu illerde de oy oranımızı arttıracak şekilde bir çalışma içerisine gireceğiz. Oralara da milletvekili ve parti meclisi üyelerinden oluşan bir heyetle, hem örgütün hem STK’ların hem de bir profesyonel saha araştırmasıyla destekleyerek, o bölgedeki adayların tespiti yapılacak, oy oranımızı artıracak şekilde bir çalışma içerisine gireceğiz. Daha sonra az oyla kaybettiğimiz yerlerin değerlendirmeleri yapılacak.

Strateji ve vizyon belgelerinizin genel çerçevesi nedir? Yeni bir kent modeli üzerinde mi çalışılıyor?
Strateji belgesi kampanyanın hangi strateji üzerine kurulacağını belirleyen belgemizdir ve bu belge taslağını MYK, Parti meclisi gibi en üst organlarımızda değerlendirdik. Öncelikle ülkemizin gerçeklerini ve sorunlarını doğru tespit etmek, bunun karşısında partimizin izleyeceği yolu belirlemek lazım.

Bir kere genel sorunlarımız var. Türkiye’nin içinde bulunduğu, ekonomik kriz ve demokrasi bunalımı sorunumuz var. Türkiye’nin ekonomik krizi ile demokrasi bunalımı iç içe geçmiş durumda ve bu durum dış politikadan, eğitime, sağlıktan hukuka kadar ülkenin bütününü ciddi bir biçimde etkiliyor. Bu sorunların hepsi yereli de doğrudan ilgilendiriyor. İkincisi toplumda derin bir ayrışma, bir ötekileşme var. Bizim bu ülkede tasada, kaygıda, sevinçte, her konuda birlikte olmamız lazım. Maalesef AKP, ötekileştirerek ve ayrıştırarak toplumda derin bir fay hattı açtı ve bunu gidermemiz lazım. Bu anlayış bizi her geçen gün karşı karşıya bırakıyor. Artık sokaklarda, caddelerde selam alıp veremez olduk. Asansörde karşılaştığımızda birbirimize düşman gibi bakıyoruz veya bir siyasi parti, diğer siyasi partinin mensubundan nefret ediyor ya da çok öfkeyle bakıyor. Bunlar doğru değil; demokraside, elbette ki farklı düşünebiliriz, bu bizim zenginliğimiz ama birbirimize karşı kinle, nefretle bakmamızı gerektirmez. Hepimiz bu ülkenin bir değeriyiz ve birbirimizin de değerini bilmemiz lazım. Tek adam yönetimi, tek sesli, tek tip insan olmayı dayatıyor.

Buradan yola çıkarak, stratejimizin üçüncü ayağından söz edebiliriz. Huzur temel kavramlarımızdan biri. Evimizin huzuru, ülkenin huzurdur, evimizde huzur yok ki ülkede huzur olsun. Evimizin huzuru, sokağımızın huzurudur, buradan yola çıkarak caddede huzur, şehirde huzur, ülkede huzur sağlamalıyız. Huzur olmayan yerde gelecek olmaz, düzen olmaz, bereket olmaz, mutluluk olmaz. Evde huzuru sağlayabilmek için de evin ekonomisinin iyi olması lazım, çocuğunun eğitiminin iyi olması lazım, sağlık hizmetlerini alması lazım, yaşlısının bir şekilde bakılması lazım. Biz, evdeki huzura talibiz, evde huzuru sağlayacağız.

Bir yandan tüm ekonomik, hukuki ve siyasi kararlar kurumları, yurttaşları ve toplumu dışlayarak sarayda alınıyor, diğer yandan bu kararların ekonomik ve siyasi bedeli topluma ödettiriliyor. Ekonomik krizden çıkış, refahın artması ancak daha fazla demokrasi ile mümkün olabilir. Yerel düzeyden başlayarak daha güçlü bir demokrasi inşa etmeliyiz. Çünkü Türkiye’nin ekonomi, adalet ve siyaset meseleleri ile ucuz ve sağlıklı ulaşıma, gıdaya, suya, enerjiye erişim gibi şehir meseleleri iç içe geçmiş durumda. Artık cenazeden düğüne, ulaşımdan ibadete, sosyal hayattan eğitime kadar her meselemiz bir şehir meselesi ve aynı zamanda da demokrasi meselesidir.

Dolayısıyla bu vizyon kentlere de yansıyacak…
Elbette. Kent vizyonumuzun temel kavramı huzur ve bereket. Kardeşçe, huzur içerisinde, birlikte üretmenin, bir arada yaşamanın ve paylaşmanın mutluluğunu sağlayacağız ve bunu yerelden, yerel dinamiklerle başlatacağız ve hep birlikte Türkiye olacağız, birlikte üretmenin ve birlikte yaşamanın mücadelesini vereceğiz.

Şehirler sarayın ve çevresinin imtiyazlı hayatları karşısında işsizliğin, yoksulluğun giderek arttığı, kadınların, çocukların, engellilerin ulaşıma, sağlıklı ve ucuz gıdaya, enerjiye, eğitime erişimlerinin giderek zorlaştığı mekanlara dönüşüyor. Oysa şehirlerimizi yeniden tasarlayabiliriz. Şehirlerimizi gıda üretim alanlarına dönüştürebilir, yoksulların ucuz ve sağlıklı ve beslenmelerini sağlayabilir, nitelikli eğitime katılımı arttırabiliriz. Bunun için şehirleri bir grup imtiyazlı azınlığın mekanı olmaktan çıkarıp, içinde hepimizin yaşadığı, kararları istişareler ile alabilen, üretim yapılan ve demokratik bir paylaşım mekanizması ile bölüşenlerin dünyası haline getirebiliriz. Geçim korkusunu da demokrasi korkusunu da biz yeneceğiz.

İstanbul, Ankara, Bursa ve Balıkesir gibi birçok belediyede kendi aday gösterdiği belediye başkanını gerekçesiz görevden alan AKP’nin halktan oy istemeye ne hakkı var ne de yüzü…

Bunu dile getiriyorlardı zaten…
Bugünkü iktidar, belediye başkanını maalesef korkutarak, tehdit ederek, ağlatarak istifa ettiriyor. Demokrasilerde böyle bir şey yok; seçimle gelen seçimle gider. İstifa ettiriyorsan, suçunu da açıklayacaksın. Niye? Hırsızlık mı, yolsuzluk mu, kanunsuzluk mu yaptı? Ne yaptı? Bir “metal yorgunluğuyla” bunu açıklayamazsın. Seçimlere 6 ay kala bir belediye başkanını istifa ettiriyorsan, bunu halka, ona bu iradeyi, bu yetkiyi alan halka açıklamak zorundasın. Bunu yapıyorsan da, “Bu, şu şu suçu işledi, şunu yaptı” demelisin. Yani 4 buçuk yıl hizmet veremedi de 6 ayda mı hizmet verecek? Bunlar tamamen bir algı ve Türk halkının iradesi üzerine koyulmuş bir ipotektir. Kaldı ki AKP, şunu söylüyor; “Sen seç kardeşim” diyor, “Sen ne kadar seçersen seç, ben görevden alırım” diyor. O zaman nerede milli irade, nerede halk iradesi? Yeri gelince demokrasi havarisi kesiliyorlar, hani bunun neresinde demokrasi?

AKP’nin “gönül belediyeciliğine” karşı bir “derman belediyeciliği” terminolojisini kullandınız.
Biz şöyle diyoruz; AKP, kalpleri kırdığı, artık belediyecilik adına hiçbir şey yapamadığı, hiçbir şey veremediği için gönüllere girmeye çalışıyor ama çok kalp kırdılar, bu mümkün değil. Biz, “Vatandaşın her türlü derdine derman olacağız” diyoruz. Ekonomik sorunu varsa da, sağlık ve eğitim sorunu varsa da, yol sorunu, yerel hizmetlerle ilgili sorunu olsa da derman olacağız. Biz, kendilerine çözüm üretmek, katkı sağlamak, destek olmak ve onların mutluluğunu artırmak için varız.

Bugün AKP’li seçmen AKP belediyeciliğinden en dertli seçmen. 1 lira sosyal yardım yapılıp 10 liraya bunun reklamı yapılıyor. Aslında sosyal yardım alan bir avuç insan var. Milyonlar selam bile alamıyor. Milyonlar ejder ve liçi meyveli, zencefilli somonlu, suşili Lale devrini seyrediyor. Şimdi AKP Genel Başkanı Erdoğan gönül belediyeciliği diyerek milyonları tekrar kandırmaya çalışıyor.

Mevcut belediyelerimiz halkın derdini dinleyerek, bu dertlere her alanda derman olma yarışındalar. Bu seçim, geçmişte başka partilere oy vermiş bölgelerimizdeki vatandaşlarımızın da dertlerine derman olacak, sosyal demokrat belediyeciliğin sınırlarını daha da genişleteceğiz.

Bu çerçevede son bir soru; öncelikle Türkiye’deki kentlerin sorunu nedir?
Kesinlikle, bir anlayış sorunu var, kentler ranta teslim edildi. Çıkıyor cumhurbaşkanı diyor ki; “Biz de yanlış yaptık, dikey büyüdük.” Hâlâ izin veriyorsun, senin belediyelerin hâlâ dikey büyüyor, yoğunluk arttırıyor. Sahile sıfır yerde yaşandı bu örnek. Samimi değil, gidin İstanbul’daki AKP’li belediyelere lütfen bir bakın, denizlere set çektiler, insanları betonların içine hapsettiler. “Yeşili arttırdık” diyorlar, buyurun gezelim İstanbul’u. Şehirleri ranta teslim ettiler ve maalesef çözüm üretme yerine sorunu geçiştirdiler. O yüzden şunu açık ve net olarak ifade ediyorum, AKP belediyeciliği bitmiştir, AKP’nin bu ülkeye verecek hiçbir şeyi kalmamıştır ve Türk halkı da bunun farkındadır. Bakın bugün CHP’li belediyelerin olduğu yerde insanı sahiplenme var. Sanat var, kültür var; doğa, yeşil alan var.

Tabi bugün maalesef kentlerimize çok büyük ihanetler edildi. Kentlerimiz beton ittifakı ile yönetildi. Nefes alamaz hale geldik. Yağmacı ve betoncu AKP’nin belediyecilik macerası bitmiştir.

O yüzden herkes CHP’li belediyelerin olduğu yerlere yerleşiyor…
Evet, bakın CHP’li belediyelerin nüfus artışlarına, nüfus geçişlerine bir bakın. Uluslararası ölçeklerde Türkiye’den hangi belediyeler sürekli “en yaşanılabilen kent” gibi önemli pozisyonlara seçiliyor bunlara da bakın.

Bugün AKP il ve ilçelerinde yaşayan milyonlarca vatandaşımız, oralara taşınamasa bile, tatil yapmak için, dinlenmek için, gençse sevgilisiyle el ele dolaşabilmek için CHP’li belediyelerin olduğu bölgelere gidiyor.

Seçmenler AKP’li belediyelerdeki vahşi kentleşme, berbat altyapı, fakir kültürel hayat ve partizanca yapılan sosyal yardımlarla, CHP’li belediyelerdeki tam tersi olumlu tabloyu karşılaştırıp “Neden benim ilim veya ilçem aynı durumda değil?” diye soruyor.

Etiketler
Seçim Seyit Torun Yerel Seçim